“Mükemmelliyetçi” olmaya
çalışmak iyi bir şey midir, yoksa kötü bir şey midir? Muhtemelen çoğu insan bu
soruya cevap olarak “tabii ki iyi bir şeydir” der ama ben “tam” olarak iyi bir
şey olduğunu düşünmüyorum.
Bunun sebebi ise çok
basit: “Mükemmeliyetçi” olan bir insan hiçbir zaman kendisinin mükemmel
olduğunu düşünmez, hep bir kusur bulur ya da daha yüksek bir hedef koyar
kendine. Kendimize yüksek hedefler belirlemek tabii ki hoş bir şeydir. Bizleri
o anda olduğumuz yerden daha ileriye götürür her zaman. Ama bu durum hayatı
yaşamamıza da engel olabilir.
Peki “mükemmel bir insan
olmak” gerçekten mümkün müdür? Bana kalırsa bu pek de mümkün değildir.
Öncelikle mükemmel bir insan olmaya çalışırken, arka planda da olsa, aklınızın
bir köşesinde sürekli mükemmel olmayı düşünürsünüz. Kafanızı öyle bir şeye
taktığınız takdirde “mükemmel” olmamış olursunuz. Çünkü bu kendinize olan güvenin tam olmadığının
bir göstergesi olabilir. Diyelim ki kendinize olan özgüveniniz tam, bu seferde o
hedefe ulaşmak için çabalarken hayatınızı yaşayamayabilirsiniz ya da o düşünce
sizin dikkatinizi sık sık dağıtabilir. Bu nedenle hiçbir şekilde “tamamen”
mükemmel olamazsınız.
Ayrıca “mükemmel” olmanın
sınırı ne, bir sınırı var mı? Böylesine öznel bir düşünce için her birimiz sınırsız
hedefler söyleyebiliriz. Bu durumda nasıl mükemmel olabiliriz ki? Örneğin altı
tane dili ana dilimiz gibi konuşmak mı, aynı anda hem sözel hem de sayısal
birkaç üniversiteden mezun olmak mı, kendimizi geliştirmek için her gün spor
yapıp kitap okumak mı, Nobel ödülleri kazanmak mı, geniş bir arkadaş çevresine
sahip olmak mı, dünya çapında tanınmak mı, yoksa ruh sağlığımız için her gün
kendimize vakit ayırmak mı “mükemmel” olmanın şartı?
Belki de “mükemmel” olmak
için bu verdiğim örneklerden sadece birini başarmak yeterli değildir. Bunların
hepsinin yanı sıra bir de saymadığım başka binlerce “başarılı” olduğumuzu
düşünebileceğimiz durum söz konusu. Bir insan dünya üzerindeki her şeyi en ince
ayrıntısıyla bilemeyeceği gibi, her şeyi mükemmel bir şekilde de yapamaz. Bunu
yapmayı hedeflemek; küçük kızların aynı anda hem peri, hem prenses, hem denizkızı,
hem de balerin olmak istemeleri gibi bir şey aslında…
Bazen hedeflediğimiz
bütün işleri aynı anda ya da aynı gün içerisinde, yoğunluktan dolayı
yapamıyoruz. İşler arasında en çok istediğimiz hedefi kendimize bir öncelik
olarak belirleyip o seçimimiz doğrultusunda ilerliyoruz. Bu durumda zaman kısıtlılığından
ve seçimlerimizden dolayı da mükemmel olamamış oluyoruz.
Mükemmel bir kişi olmak
için bir başka şart da ilk kez denediğiniz her konuda sıfır hata yaparak, tamamen
başarılı olmaya çalışmak. Bu insan dışı bir durum olduğundan dolayı, bir kez
daha “mükemmel” olmanın imkânsız olduğunu görüyoruz. Sonuçta hiçbirimiz robot
değiliz ve robotlar bile kodlama hatalarından ya da daha bilmediğim binlerce
nedenden dolayı hata yapabilirler.
Ancak bu saydığım şeyler,
sizleri “mükemmel” olmaya çalışmaktan alıkoymamalı. Her ne kadar “mükemmel”
olamasak da “mükemmele yakın” insanlar olabiliriz. Yapabildiğimiz kadar çok işi,
tamamen hakkını vererek ve hayatı yaşamayı unutmayarak yaparsak “mükemmele yakın”
bireyler oluruz. Hiçbir zaman “ben zaten mükemmel olamam” deyip kendimize
koyduğumuz yüksek hedeflerden vazgeçmemeli, sanki mükemmel olabilirmişçesine
çalışmaya devam etmeliyiz. O durumda çevrenizdeki herkesten daha başarılı
olacağınızdan, herkes size “mükemmel” gözüyle bakar.
Uzun lafın kısası “mükemmeliyetçi”
bir insan için “mükemmel hedeflerine ulaşmak” her ne kadar imkânsız da olsa, hiçbirimiz
o hedeflerimizden vazgeçmemeliyiz. Bir yandan hayatımızı yaşarken bir yandan da
o hedeflere ulaşmak için çalışmalıyız. Çünkü hiçbir çalışmanız boşa çıkmaz ve
mutlaka çevrenizde sizi başarınız ve azminiz nedeniyle kutlayanlar ve takdir
edenler olur.
Suzan R.
HOFSTEDE, Ocak 2021
Yorumlar
Yorum Gönder