Ana içeriğe atla

SÜTÜN RENGİ SİYAHTIR

 

İnsanları ikna edebilmek hayatımızın her alanında çok önemli bir yere sahiptir. Bu “ikna yeteneğinin önemi” sadece belli meslek grupları veya kişiler için geçerli değildir. Kaç yaşında, hangi pozisyonda, hangi meslek grubunda olursak olalım çoğunlukla başarılı olabilmek için çevremizdeki kişileri ikna etmemiz gerekmektedir.

           Ben de “ikna etmenin önemini” son bir buçuk yıldır farkındayım. İlk başta “avukat olacağıma göre herkesi her durumda ikna edebiliyor olmalıyım” gibi bir düşünce vardı kafamda. Ancak bu konu hakkında düşününce sadece bir avukatın veya filozofun değil, bir fizikçinin ya da mühendisin bile karşısındaki kişileri iyi ve kolay bir şekilde ikna edebiliyor olması gerektiğine inanmaya başladım.

Hayatımızın her alanında -farkında olmadan da olsa- çevremizi ikna etmeye çalışıyoruz. Arkadaşlarımızla hangi kafe veya restoranda hangi saate buluşacağımızı bile planlarken onları kendi isteğimize ikna etmeye çalışmıyor muyuz?

Çok klasikleşmiş olan bir münazara sorusu: “Süt beyaz mıdır yoksa siyah mıdır?” İlk defa ilkokuldayken sınıf öğretmenimiz bize: “Münazarada başarılı olmak için sütün siyah olduğunu kanıtlamanız gerekir.” demişti. Tabii ki o çocuk hâlimle bunun “imkânsız” ve “saçma” olduğunu düşünmüştüm. Ancak bu konu hakkındaki fikirlerim “avukat olma hayalleri” kurduğumdan beri çok değişti. Hiç inanmadığımız veya gönülden savunmadığımız bir konu hakkında gerektiği zaman iyi bir temellendirme yaparak karşımızdakileri ikna edebilmek hem imkânsız olmayan hem gerekli hem de eğlenceli bir durum.

           Hepinizin aklından “kolaysa sütün renginin siyah olduğunu kanıtla” cümlesi geçiyor olsa gerek. Öncelikle renklere bu isimleri verenler bizler değil miyiz? Hepimizin bildiği “beyaz” rengine o adı bizler vermedik mi? Binlerce yıl önce o renge “beyaz” yerine “siyah” da demiş olabilirdik.  Bu durumda günümüzde hiç renkleri öğrenmemiş bir çocuğa “beyaz” rengini “siyah” olarak tanıtırsak o çocuk kesinlikle sütün “siyah renkte” olduğunu düşünecektir.



         Eğer bir bilginin ya da önermenin doğruluğunu “toplumdaki çoğunluğun” bilgisine göre karar vereceksek, büyük bir grup çocuğa bizim “beyaz” olarak bildiğimiz rengi “siyah” diye öğretebiliriz. O durumda ileride onlar için de “kanıtlaması imkânsız” olan münazara sorusu “Sütün beyaz olduğunu kanıtlayın” olacaktır.

Hâlâ ikna olmadıysanız, “Platon’un idea kuramı” ile bağlantı kurarak açıklayayım: Bir kişiye “beyaz” ve “siyah” renkleri bizim bildiğimiz şekilde öğretelim. Ancak bu kişinin hayatında hiçbir zaman “süt” görmemiş olan biri olduğunu düşünelim. O kişiye siyah ışık altında “sütü” gösterirsek, çoğunluğun kabul ettiği önermenin aksine sütün “siyah” olduğunu düşünecektir. Aynı Platon’un “mağarada arkası Güneş’e dönük olan bir insanın gölgesinin kendisinden üstün sanması” örneği gibidir bu durum. Bir insana bir bilgiyi nasıl öğretirseniz, o kişi aksi bir kanıtı görmediği veya öğrenmediği süre boyunca “o bilginin doğruluğuna” inanacaktır. Bu durumdan ötürü yüzyıllardır filozoflar “bilginin doğruluğunun nelere bağlı” olduğunu tartışmışlardır. Sonuç olarak, doğru kabul ettiğimiz bilgilerin doğruluğu pek çok etkene bağlıdır. Yani sütün renginin “siyah” olma olasılığı da vardır.

Uzun lafın kısası, çevremizdeki insanları ikna edebilmek çok önemli bir yetenektir. Farklı bakış açıları geliştirerek, yaratıcı olarak ve iyi temellendirmeler yaparak istediğimiz her konuda karşımızdakileri ikna edebiliriz. Kendimiz inanmasak bile, o konu hakkında kafa yorarsak mutlaka savunabileceğimiz bir yön bulup insanları ikna edebiliriz.

 

Suzan R. HOFSTEDE

14 Nisan 2021

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

FELSEFEDE TEMELLENDİRME

    ÖN SÖZ Hayatımızın her parçasında düşünmek, yaratıcı olmak ve etrafımızdaki bilgileri sorgulamak çok önemlidir. Kitaplar okumayı ve okuduğum kitapları yorumlamayı çok seviyorum. Her geçen sene, hatta her geçen gün, eleştirel düşünme konusunda bir miktar daha geliştiğime inanıyorum. “Eleştirel düşünmenin” önemi hayatımızı ciddi anlamda etkilediğinden, felsefe derslerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bence, felsefe dersleri küçük yaş gruplarına da, adı “felsefe” olmasa bile, “yaratıcı düşünme eğitimi” şeklinde verilmeli. Pandemi başlamadan önce, okulun münazara topluluğuna katılmıştım. Münazara topluluğunda, argümanları nasıl sunduğumuzun büyük bir önemi olduğunu öğrenmiştim. Yaptığımız temellendirmeye göre aynı konuyu iki zıt şekilde sunabilir ve karşımızdaki insanları hangi tarafı seçersek seçelim, bu temellendirmeye göre ikna edebiliriz. Son günlerde en büyük hayalim avukat olmak… Yani “temellendirme” mantığını, savunmayı nasıl yapmam gerektiğini şimdiden ...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...