Ana içeriğe atla

HANGİ DERSLERİ HIGH LEVEL SEÇMEK GEREKİR?

 


 

Hangi dersleri yüksek seviye (high level) alacağınıza karar vermek çok önemli. Özellikle de yurt dışında okuma hedefleriniz varsa okuyacağınız üniversitenin ve bölümün öğrenci alım kriterlerini dikkatlice ve detaylıca araştırmak gerekiyor.

Genellikle mühendislik bölümünü tercih edenler matematik ve fizik high level seçiyorlar. Mühendis olmayacaksanız kendinizi bu kadar zorlamaya hiç ama hiç gerek yok. Gereksiz yere lise çağında çırpınmış ve hırpalanmış olursunuz. Ama mühendis olacaksanız size baştan geçmiş olsun dileklerimi iletmek isterim. Sizleri çok ama çok zor bir süreç bekliyor. Dersler çok ağır ve zor. Günü gününe çalışıp sık sık tekrar yapmanız gerekecek. Ayrıca dersleri de pür dikkat dinleyip sürekli not almanız gerekecek. IB’nin kitaplarına iyi çalışıp “questionbanks” çözümü yapmayı ihmal etmeyin. Yoksa bu işin altından kalkmak epey zor olacak.

Tabii yurt dışında okuyacak olanların bir avantajı var. YKS’de herhangi bir şehirdeki herhangi bir üniversitenin puanını tutturmalı yeterli. Hatta bazıları sadece yurt dışına başvuru yapıp YKS’ye hazırlanmıyor da. Yani üniversite sınavına deliler gibi çalışmayacaklarından bunu seçenler çok da zorlanmayabilir. Tek gereken şey matematik ve fizik ikilisini sevmek. -Ki ebedî düşmanım fizik bu grupta olduğundan benim kesinlikle kaldıramayacağım bir seçim olurdu.-

Tıp okumak isteyenlerin ise biyoloji ve kimya high level alması gerekiyor ancak bizim okulda bu iki dersi aynı anda high level olarak almak mümkün değil. Bu nedenle öncelikle kimyayı tercih edip gerekirse biyolojiyi dışarıdan “AP” adı verilen dersleri alarak ve sınavlarına girerek bu sorunu ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.

Türkiye’de tıp okumak isteyen arkadaşlarım ise YKS’ye daha iyi yoğunlaşıp projelerle uğraşmamak için on birinci sınıfın sonunda IB programından ayrıldılar. Ben de olsam üniversite sınavına yoğunlaşmayı bu noktada tercih edebilirdim. Bence gayet mantıklı bir seçim yaptılar.

Benim seçtiğim high level derslere gelecek olursak… Ben “Bilkent Hukuk” istediğim için ve “MF” sınıfında olduğum için high level derslerimi “edebiyat ve kimya” seçtim. Kimya ve fizik arasında bir tercih yapmam gerekiyordu. Ben de tabii ki kimyayı tercih ettim. “Bu konuda düşünmeme bile gerek yok” desem yalan olur. Dershanedeki hocalarımız fizikte bize daha iyi yardımcı olabileceklerini söyledikleri için fizik seçmeyi düşünmedim değil. Ama ondan sonra fiziğin eziyetini çekeceğime aslanlar gibi kendi kendime kimyayı hallederim dedim ve şimdilik nispeten hallettim gibi de. Bu seçimimden pek pişman değilim.

Edebiyat seçmek zaten benim için en mantıklı iş oldu. Gördüğünüz gibi yazı yazmaya bayılıyorum. Okulun yaratıcı yazma kulübündeyim. Tüm derslerin okul dergileri var ve hepsinde birden fazla makalem çoktan yayınlandı ve yayınlanmaya da devam ediyor. Ayrıca bloglarım var ve Türkçe, İngilizce ve İspanyolca dillerinde yazılar yazıp yayınlıyorum. (www.suzanrhofstedeyayinlari.blogspot.com, www.suzanrhofstedepublications.blogspot.com, www.suzanrhofstedepublicaciones.blogspot.com) Bir de üstüne üstlük kitap okumaya bayılıyorum. Okuduğum kitaplar hakkında yorumlarımı paylaşıp kitap tavsiyelerinde bulunduğum bir Instagram hesabım da var. (Suzan’ın Kitaplığı) İleride de avukatlığın yanı sıra yazar ve filozof olmak istiyorum. Bu şartlar altında edebiyat dersini high level seçmezsem ayıp etmiş olurdum.

High level edebiyat dersinde de Türk müfredatında olduğu gibi dil bilgisi ve ezbere dayalı edebî bilgiler öğrenmiyoruz. Toplamda yanlış hatırlamıyorsam on üç tane okumamız gereken kitap var ve bu kitaplar hakkında makaleler yazıyoruz. Sınavlarımız da makale yazmak üzerine oluyor. Ben yarım saat içerisinde rahatlıkla yedi yüz sözcükten fazla yazabildiğimden sınavlarım çok rahat geçiyor. Bir de sınav süresi seksen dakika olunca beş kez de kontrol ediveriyorum. Eğer siz de benim gibi bir edebiyat tutkunuysanız high level edebiyat dersinden çok keyif alacağınızdan eminim ve kesinlikle tavsiye ederim. Benim bu süreçte en sevdiğim ve beni en dinlendiren derslerden biri oldu diyebilirim.

Tabii “MF” yerine “TM” öğrencisi olsaydım belki de daha mutlu olabilirdim. Artık bir kere bu yola çıktım ve geri dönmeyeceğim. Bu nedenle diğer seçeneği hiçbir zaman tadamayacağım ve o konu hakkındaki düşüncelerimi bilemeyeceğim…

“TM” öğrencileri ise matematik ve biyoloji arasında bir seçim yapıyorlar. Bence biyoloji dersini high level almak daha kolay olur çünkü IB biyoloji müfredatı ile Türk biyoloji müfredatı birebir aynı. Ayrıca okulda ortaokuldan bu yana aldığınız seçmeli ikinci yabancı dil dersini (İspanyolca, Almanca, Fransızca) de IB müfredatı kapsamında alıyorsunuz. Yıl boyunca herkesten iki kat fazla ikinci yabancı dil sınavına girmek zorunda kalıyorsunuz ama bence buna değer. Yeni diller öğrenmek her zaman güzel ve eğlencelidir.

“TM” programlarında, bunların yanı sıra “TITC” dersi de bulunmakta. Bu ders “20. Yüzyılda Türkiye” olarak müfredatta yerini alıyor. Bu ders hakkında detaylı bilgiye sahip olmamakla birlikte tarih, coğrafya ve sanırım felsefe derslerinin birleşmiş versiyonu. Türk müfredatında anlatılanlara göre daha ağır bir program görmüş oluyorsunuz ama çok da geniş bir genel kültüre sahip oluyorsunuz. Bu alanlara ilginiz varsa bu dersin ilginizi çekeceğini düşünüyorum.

Ayrıca bizim okul hangi bölümde hangi müfredatı alırsanız alın İngilizce derslerini high level olarak veriyor. Belki artık İngilizcemiz çok geliştiğindendir, en kolay dersimiz İngilizce oldu. Dersler genelde sohbetler üzerine kurulu oluyor ve toplamda iki tane roman okuyup onlar hakkında ödevler hazırlamamızı bekliyorlar. İngilizce dersini bize bu kadar sevdirdiği ve yıl boyunca bizi hep motive edip destek olduğu için İngilizce hocama teşekkür etmek isterim…

Sonuç olarak hangi high level dersleri seçeceğinizi pek çok faktör belirliyor. Eğer yurt dışında okuyacaksanız o üniversitenin kabul şartlarına göre belirlemelisiniz. Türkiye’de okuyacaksanız da kendi ilgi alanlarınız doğrultusunda tercihler yapın. Ve unutmayın ki kimse sizi daha çok çabaladığınız için kutlamıyor. Bu son sözü özellikle Türkiye’de okuyacaklar için söylüyorum. Size en kolay gelen, en zorlanmadığınız, en keyif aldığınız dersleri almanızı tavsiye ederim. Aksi takdirde iki yıl boyunca ciddi anlamda eziyet çekersiniz. Baştan geniş kapsamlı düşünüp size en doğru gelen kararları vermek şart. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...