Ana içeriğe atla

AYNI ANDA IB PROGRAMI VE YKS’YE HAZIRLANMA SÜRECİ EN İYİ NASIL YÖNETİLİR?


 

IB okuyan öğrencilere baştan şunu söyleyeyim. Yalnız bir şartım var, darılmaca gücenmece yok… Ona göre… Eğer Türkiye’de okuyacaksanız ve ona rağmen IB programını tercih edecekseniz sizi çok ama çok zor bir süreç bekliyor. Buna hazırlıklı olun.

Öncelikle dinlenmeye pek bir fırsatınız olmayacak. Uykusuzluk sendromu çekenlere çok da inanmayın. Gecenin ikisinde oturup proje hazırlıyorlarsa bu onların kendi plansızlığı ve programsızlığı. Ama ben de her akşam ona, on bire kadar projelerimle uğraşıyorum. Sabahtan akşama kadar da aralıksız bir şekilde çalışmak gerçekten çok ama çok yıpratıcı ve bunaltıcı.

Tabii bu kadar iş yükü insanı çok geriyor ve strese sokuyor. Sürekli aklınızda “Diğerleri hem benim çektiğim eziyetleri çekmiyor hem de devamlı test çözüp benim önüme geçiyorlar.” Fikri dolaşıyor. Ne kadar çok çalışırsanız çalışın kendinizi hep eksik hissedeceksiniz. Hep…  

Eğer bu kadar yıpratıcı bir şey ise neden bu programı okuyorsun diye sorguladığınızdan adım gibi eminim. Ve emin olun ben de on birinci sınıfı bitirmiş olmama rağmen hâlâ daha seçimimi sorguluyorum…

Benim IB’yi seçmemdeki temel amaç Bilkent veya Koç gibi üniversitelere IB diplomam ile başvuru yapabilme olanağı elde edebilmek için. Eğer üniversite sınavında bir aksilik olursa ve IB diploma puanım yeterince yüksekse rahatlıkla istediğim dala geçiş yapabilmek için.

Benim bir diğer sorunum ise okulda ve dershanede “matematik-fen” öğrencisi olup “hukuk” fakültesinde okumak istemem. Yani kendi kendime bir de bu kadar yükün ve işin arasında eşit ağırlık derslerine çalışmam gerekiyor. Ne yalan söyleyeyim, on birinci sınıfın başında kendime güzel bir eşit ağırlık programı hazırlamıştım. Peki benim bu programı uygulamaya vaktim oldu mu? Elbette, “HAYIR”!!! Koskoca bir yılı geride bıraktım ve benim bir gram edebiyat ve coğrafya bilmiyorum. Tarih deseniz okulda “MFcilere” anlatıldığı kadar, yarım yamalak biliyorum. Kendime güvenim o konuda da sıfır.

Peki bu zorlukların üstesinden nasıl geldim, geliyorum ve umarım gelebileceğim… (Az kaldı, dayan, bir yıl ve 4 gün… Evet, maalesef her gün bunu düşünüyorum ve her gün gün sayamaya devam ediyorum. Bir yandan zaman çok hızlı geçiyor, göz açıp kapamadan on birinci sınıf geçti ama süreç o kadar yıpratıcı ki günler geçmiyor gibi…)

IB programını seçmek için öncelikle güçlü bir bünyeye sahip olmalısınız. Stresi kaldırabilmelisiniz. YKS yarışının ağır psikolojisinin üstesinden rahatlıkla gelebilmelisiniz. Aslında bir ergen gibi davranmayı bırakıp kırklı yaşlarında, görmüş geçirmiş bir yetişkin gibi olmalısınız. Bu iki yıl içerisinde de çok yaşlanmaya ve çocuk ruhunuzu kaybetmeye hazır olun. Muhtemelen üniversiteye başladığımda ruhum elli ikisine basmış olacak. Allah’tan genç görünüyor olacağım da oradan kurtaracağım…

Planlama işine gelecek olursak… Öncelikle IB’ye dair tüm işlerinizi on birinci sınıfta bitirmeye çalışın. Siz ne kadar çabalarsanız çabalayın hocaların “feedback” (geridönüt) verme süreci sizin 4000 sözcüklük projeleri hazırlamanızdan daha uzun sürecek ve bu iş ya yaz tatiline ya da on ikinci sınıfa sarkacak ama yapacak bir şey yok. Başlarına silah dayayıp size feedback vermelerini sağlayamazsınız. Bunun için sene başından projeleriniz için ilginç konular düşünmeye başlayın. Tatil dönemlerinde vaktiniz olduğu zamanlarda bu projeleri yapmaya başlayın. Ne kadar erken bitirip hocalara verirseniz, işiniz o kadar kolaylayacaktır.

Ben projelerimi on birinci sınıfın kasım tatilinden itibaren sistematik bir şekilde yapmaya başladım. Şubat tatilinde de büyük bir bölümünü bitirmiş oldum. Hocalara “feedback” için ödevlerimi verdim. Şimdi ise yaz tatilim başladı ve hocalar bize feedback vermedi. Ne yapalım? Yapacak bir şey yok.

Arkadaşlarımın durumunu soracak olursanız, onlar henüz proje konularını seçmediler ve önümüzdeki sene dershane telaşı içerisinde bir de deney yapmakla uğraşacaklar. Onun yerine işinizi bitirip sadece düzeltmelerle uğraşmak çok daha kolay ve avantajlı olacak benim için. Bu nedenle hocaların feedback verme sürelerine pek takılmadan ödevlerinizi bir an önce bitirmeye çalışın. Ne kadar hızlı o kadar iyi. Çünkü size o kadar ekstra zaman kalacak. (Ekstra zaman dediğime bakmayın. O süreyi gezip tozmak için değil test çözmek için harcayacaksınız. Şimdiden geçmiş olsun arkadaşlar. Size sabır diliyorum…)

Bir de Türk müfredatıyla hiçbir alâkası olmayan IB derslerimiz var. Fizik, matematik, kimya, theory of knowledge, environmental systems and societies ve edebiyat. Arada ortak dersler varmış gibi görünüyor ama ben şu anda Türk müfredatına dair pek de bir şey bilmiyorum. Edebiyattan tek bildiğim şey Recaizade Mahmut Ekrem “Araba Sevdası’nı” yazdı. Bu arada bu da okuldaki derslerde konu bile olmadı. Tamamen benim “genel kültürümden” kaynaklanıyor… Matematik, fizik ve kimya derslerinde ortak olan bazı bölümler olsa da ortak olan müfredatı IB’de nedense çok yüzeysel görüyoruz. Örneğin matematikte çoğunlukla istatistik gördük. Kimya derslerinde ise “Born-Haber Cycles” olsun, “Gibbs Free Energy” olsun, “Entropy and Spontaneity” olsun, Türk müfredatıyla alakasız ne varsa görüyoruz. Dershanedeki öğretmenimize bu konuları sorduğumuzda “Bunlar üniversite ikinci sınıf konuları kimya fakültesinde.” diyor. Ben de “Allah’ım neydi günahım?” diye düşünmeye başlıyorum. Gelecekte bir gram işime yaramayacak olan bilgileri beynime doldurup duruyorum.

Bunu anlatmamın temel nedeni okul sınavlarına ve IB sınavlarına çalışırken YKS’ye zerre hazırlanmıyor olmanız. Yani siz çılgınlar gibi ders çalışmış oluyorsunuz ama bir tanecil AYT testinin altından kalkamıyorsunuz. Çünkü o konulara da ek olarak çalışmanız gerekiyor. Tüm öğrencilerden en az iki kat daha fazla ders çalışmanız gerektiğinizi unutmayın. Birazcık televizyon ve dizi izlemeye, sosyal hayatınıza ara vermeniz gerekecek. Tamamen sosyalleşmeyi devre dışı bırakmayın ama başınızı pek de kaşıyacak vaktinizin olmayacağının da farkında olun.

Yorgunluktan bitap düşmüş bir şekilde akşam dokuz buçuk, on gibi masa başında sızıp kalmaya da alışsanız iyi edersiniz. Bu seneden önce ben hayatımda bir kez bile okulda uyuyakalmamıştım. Bu sene ise özellikle de sınav dönemlerinde -ki sınav dönemlerimiz de bir buçuk ay sürüyor ayıptır söylemesi, yıl boyunca dört tane bir buçuk aylık sınav dönemi çok zor atlatılıyor…- teneffüslerde uyuyakalmaya başladım. Hatta bir kere fizik dersinin başladığını on beş dakika sonra fark ettim. Fizik hocası da kıyamamış uyandırmamış beni… Yoksa genelde uyuyanları uyandırmak için yanlarına gidip güçlü bir şekilde el çırpar ve onları sıçrayarak uyandırmış olur. Bu, çalışkan ve başarılı bir öğrenci olmanın getirdiği ayrıcalıklar sanırım… IB programını seçmeden önce bu uyku işinin abartıldığını düşünürdüm ama gerçekten de öyleymiş… Buna da hazırlıklı olun ve dinlenme programınızı iyi bir şekilde dengede tutmaya özen gösterin. Yoksa yılın sonunu zor getirirsiniz…

Bir de sosyal faaliyetlere katılma işi var. Öğlenleri yemek yemek yerine oradan oraya koşturmanız gerekecek. Bu konuya daha sonradan detaylı bir şekilde değineceğim ama CAS etkinliklerinizi de on birinci sınıfta tamamlamanızda fayda var. Hatta ben onuncu sınıftan itibaren bu konu üzerinde çalıştım. Şimdi ise yaz tatili bitince hocalara kalan CAS formlarımı imzalatıp bir yükten daha kurtulmuş olacağım.

Test çözme işini hangi ara yapacağız diye düşündüğünüzden eminim. Test çözme işi için geriye kalan tek zaman teneffüsler ve okul başlamadan önce sabahtan beklediğiniz süre olacak. Ben şu ana kadar hiç serviste test çözmeyi denemedim. Bunu da pek önermiyorum. Birazcık dinlenmek lazım. Onun yerine kitap okuyun ve kendinizi paragraf sorularına çalıştığınızı ikna edin, daha iyi. Hocaların derse geç geldiği anları fırsata çevirin ve o süre boyunca da test çözmeye devam edin.

On birinci sınıfta pek test çözmeye zaman ayıramadığım için önceliği matematiğe, problemlere, Türkçe’ye ve birazcık geomteriye verdim. Bir eşit ağırlık öğrencisi için en temel bölümler buralar olsa gerek. Tabii arada kimya, fizik, biyoloji ve tarih testi de çözdüm. Çok az da din ve felsefe testi çözdüm, kırk yılda bir sınav öncelerinde denilebilir. IB’de okuyan arkadaşlarıma göre nispeten daha çok test çözmüşümdür ama sadece YKS’ye hazırlanan ekipten daha az çözme fırsatına sahip olduğum kesin.

Tahminimce önümüzdeki sene IB açısından biraz daha rahat edeceğim. En azından öyle umuyorum. İşlerin büyük bir çoğunluğunu on birinci sınıfta bitirerek on ikinci sınıfı sadece ders çalışmaya ve projelerin düzeltmelerini yapmaya ayıracağım. Tabii theory of knowledge extended essay bölümünü mecburen seneye yapmam gerekecek. O ciddi bir yük olacak gibi. Bu konu hakkında da ileride daha detaylı bilgi vereceğim…

Ama ne olursa olsun, planınızı yapıp sıkı bir şekilde çalışırsanız YKS’ye hazırlanma fırsatını da bir şekilde yakalayabiliyorsunuz. Bu sene boyunca TYT netlerim 90-95’in altına hiç inmedi. Önümüzdeki sene bu konuya biraz daha ağırlık verirsem 110 net ve üstünü de elde edebilirim gibime geliyor. Önemli olan istikrarlı ve güçlü bir şekilde çalışmaya devam edebilmek. Bu istikrarı sağlamak için de kendinize sık sık “Az kaldı, seneye keyif çatıp göbek atıyor olacaksın.” cümlesini de hatırlatmayı unutmayın. (Umarım annem bu göbek atma cümlesini okumaz. Yoksa valla zorla kaldırıp beni oynatmaya çalışır… Eyvah eyvah, belki de bu cümleyi silmeliyim. Bilemedim…)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...