Bir işe ön yargı ile başlamak her zaman büyük bir
kayba neden olur. Ne insanlara karşı ne yapmanız gereken işlere karşı ne de
üniversite sınavında karşılaşacağınız sorulara karşı önyargılı olun. Bu önyargı
iki türlü olabilir: Bir sorunun zor olduğunu farz edebilirsiniz ya da basit
olduğunu düşünüp dikkatsizlik hatasının veya çeldiricilerin gazabına
uğrayabilirsiniz. Bu nedenle önyargılarınızın durumunu farklı derslere göre
belirleyin. Benim önyargılarım genelde şu şekilde:
1- Matematik sorularına karşı ön yargılı olmak
Matematik sorularına karşı genel olarak negatif bir
önyargı bulunuyor. Özellikle de paragraf sorusu tadındaki matematik soruları
çözülemez veya işin içinden çıkılamaz gibi görünüyor. Bu soruları hemen geçme
ve bu sorulara sonradan dönme eğiliminde oluyoruz. Oysaki soruyu hızlıca okuyup
biraz uğraşmak faydalı olabilir.
Aynı şekilde turlama tekniğini ve zaman yönetimini
iyi uygulayamayanlar önyargının azizliğine uğrayabiliyorlar. Basit gibi görünen
bir soruyu hızlıca çözemiyorsanız o soru üzerinde fazla durmayın ve ikinci tura
bırakın. Sorularla çatışıp inatçılık etmek yerine soru çözme işini biraz
akışına bırakın.
2- Geometri sorularına karşı ön yargılı olmak
Geometri sorularından genelde korkarız. Bir de
“Sınav esnasında yapılması gereken hamleyi göremezsen saatlerce uğraşsan da
çözmezsin.” algısı yaratılıyor. Hem de matematik öğretmenleri söylüyor bunu. Bu
moral bozukluğuyla çoğumuz geometri sorularına negatif bir önyargı ile
yaklaşıyoruz. Hatta bazılarımız matematik sorularıyla uğraşmaktan geometri
sorularına geçemiyor da. Bu şartlar altında geometriye karşı bir ön yargımızın
olması çok doğal.
Ancak unutmamalıyız ki tüm soruları “fulleyenler” de
var. Ya da sadece matematik ve geometri bölümlerini “fulleyen” arkadaşlarımız
da var. Eğer onlar yapabiliyorsa biz neden yapamayalım? Geometri sorusu çözmenin
sırrı deneyim kazanmak yani çok fazla zor ve yeni nesil soru çözmekse bu
taktiği neden uygulamayalım?
Sorulara karşı ön yargılı yaklaşarak sadece
kendimizi kısıtlamış oluruz. Onun yerine, sınav esnasında sakince soruları okuyup
çözmeye çabalamak daha mantıklı değil mi? Eğer soruyu çözebilirseniz bir net
daha kazanmış olursunuz, soruyu çözemezseniz de ikinci turda o soruyla tekrar
uğraşabilirsiniz. Gözünüzde belli konuları ve dersleri büyütüp sorulara “imkânsız”
derseniz o soruyu gerçekten ne kadar uğraşırsanız uğraşın, konuya ne kadar hâkim
olursanız olun çözemezsiniz. Sakin kalıp dikkatinizi soruya verirseniz de basit
bir çözüm tekniğini fark edip, soruyu tıkır tıkır çözüp, rakiplerinize fark atabilirsiniz.
Yeter ki sakin kalın ve kendinizi soruya karşı “kilitlemeyin”.
3- Dil bilgisi sorularına karşı önyargılı olmak
Ben çoğunlukla
dil bilgisi sorularını kolay bulurum. Benim gözümde “beleş net” gibi
görünürler. Ancak bu hataya düşüp dikkatsizlik hatası yaptığım da olmuyor değil.
Bu nedenle, bunun önüne geçmek için her soruya gereken ciddiyeti ve dikkati
vermenizi tavsiye ederim.
Dil bilgisi
hakkında bir ön yargım daha var. Yazım kuralları ve noktalama işaretleri ile
ilgili bir soru görünce hemen panikliyorum ve “TDK” (TeDeKe -okunuşuna lütfen
dikkat edelim arkadaşlar, sınavda çıkabilir…-) kesin benim bilmediğim, yeni bir
kural çıkarmıştır diye düşünüp sorudaki her kelimenin hatalı yazılmış olabileceği
fikrine kapılıyorum. Oysaki dil bilgisi kurallarına oldukça hâkimim, sadece
birazcık daha bu konu hakkında pratik yapmam ve konuları unutmamam gerekiyor…
Ön yargı
her şekilde bizlerin dengesini bozuyor. Kimimiz soruya kolay deyip baştan savma
çözüyoruz, kimimiz de konuyu bildiğimiz hâlde panik olup doğru çözebileceğimiz
soruyu yanlış çözüyoruz. Kendinize bunu yapmayın ve tüm yargılarınızı baştan
silip atın.
4- Paragraf sorularına karşı ön yargılı olmak
Uzun paragraf
soruları… Her biri en az yarım sayfa oluyor. Bu soruları görünce hepimizin sınav
salonunu terk edesi geliyordur. Bu kısacık sürede bu kadar metni nasıl okuyalım
diye.
Bazen de
sorular uzun olduğu için sorunun zor olabileceği fikrine kapılıp soruyu hiç
okumadan ikinci tura bırakıyoruz. Oysaki soru kolay bir soru oluyor. Bu sadece
paragraf soruları için geçerli değil, paragraf sorusu tadındaki matematik soruları
için de geçerli…
Bazen de
süre kaybedeceğimizi düşünüp panik oluyoruz. Soruyu defalarca okusak da hiçbir
şey anlamadığımızı fark ediyoruz. O kadar vakit kaybı da yanımıza kâr kalıyor. Bir
başka seçenek ise sorunun uzunluğundan dolayı, paragrafın sonuna gelene kadar
başını unutmak oluyor. Bunları sizin moralinizi bozmak için yazmıyorum. Aksine “Tüm
öğrencilerin başına benzer sorunlar geliyor, yalnız değilsiniz.” mesajı vermeye
çalışıyorum.
Paragraf soruları
ya da “paragraflı” matematik soruları gözümüzü korkutsa da bu soruları
çözenlerin öne geçeceğini ve istedikleri bölümlerde okumaya hak kazanacakları
gerçeğini de aklımızdan çıkarmamalıyız. Bir şekilde bu soruları çözmeyi
başaranlar var ve biz de o ekibin içinde olabiliriz. Tek yapmamız gereken
dikkatimizi toplayarak daha fazla antrenman yapmak. Bir de soruları görünce
panik yapmadan soruları okumak. Hepimizin okuması yazması olduğuna göre bu
soruları çözmek ne kadar zor olabilir ki?..
5- Fizik sorularına karşı ön yargılı olmak
Fizik
dersini hiç ama hiç sevmiyorum. Dersi dinlerken aşırı derecede sıkılıp, bunalıp
yoruluyorum. Diğer derslerde öyle bir problemim yok ama fizik benim baş düşmanım
sanki…
Bu düşmanlıktan
ötürü olsa gerek, fiziği anlamadığımı ve soruları çözemediğimi düşünüyorum. Oysaki
sınıftaki en yüksek fizik notlarını hep ben alırım… Bu da saçmasapan bir ön yargı
işte. Bu düşünce şeklimden dolayı da deneme sınavlarında fizik bölümüne geçince
bir paniklerim ve aptalca dikkatsizlik hataları yapıp çıkarım. Bir an önce bu
tutumumdan vazgeçsem iyi olacak. Sizlerin de böyle nefret ettiği bir ders varsa
bir an önce o dersler barışsın ve sorularını doğru bir şekilde çözmeye baksın…
6- Sosyal bilgiler sorunlarına karşı ön yargılı olmak
Sosyal bilgiler bölümü de “pozitif ön
yargıya” sahip olduğum bölümlerden biri. Her seferinde “Aman… Paragraf sorusunu
okuyup yorum yapacağım, ne var ki bunda?..” derim ve soruları çözmeye geçerim. Sınav
esnasında “Bu sefer kesin fulluyorum bak, aferin bana.” derim. (Evet, sınav
sırasında içimden bu tarz motivasyon konuşmaları yaparım. Dikkatimi dağıtmayacak
kadar olduğu sürece de pek bir zararı olmuyor. Tavsiye ederim. Kendinizi gaza
getirip soruları daha hızlı çözmeye başlayabiliyorsunuz. Mucize gibi bir şey
yani…) Sonuçlar açıklandığında en düşük netlerimi sosyal bilgiler bölümünde
yaptığımı fark ederim.
Hiçbir sorunun göründüğü kadar kolay
olmadığını, ya çeldirici içerdiğini ya detay bir bilgi içerdiğini ya da sizden,
aklınızın ucundan bile geçmeyecek bir yorum yapmanızı beklediklerini
hatırlatmak istedim. Soruları lütfen küçümsemeyin ve dikkatli bir şekilde, geniş
çaplı sorgulama aşamalarından geçemeden cevabı işaretlemeyin.
Tabii benim bir diğer yaptığım hata ise
bir konu hakkında dakikalarca düşünüp bildiğimi de unutmam. Kafamı karıştırır,
karıştırır; baştan doğru işaretlediğim seçeneği yanlış olan cevaplardan biriyle
değiştiriveririm. Sınav çıkışında da yaptığım salaklığa yanar dururum. Bunu da
yapmamak gerek. Düşünüp taşınma bölümünü makul bir sürede kesmek lazım. Her şeyin
fazlası zarar…
Yorumlar
Yorum Gönder