Benim için yazmak, mutluluk veren, dinlendirip sakinleştiren hoş
bir uğraş. Belki de sadece bir hobi değil, bir ihtiyaç. Uzun bir süre
yoğunluktan bilgisayarımda tıkır tıkır yazılar yazmazsam içimde bir boşluk
hissederim. Bu boşluğu hissettiğim an işlerim ne kadar yoğun ve saat kaç olursa
olsun oturup yazılar yazmaya başlarım. Çünkü yazmak benim için bir mutluluk
kaynağıdır. Yazdığınız yazıyı, dans eden sözcükleri, şarkı söyleyen cümleleri,
kutlama yapan paragrafları size destek olacak kişilere okutmak da başlı başına
bir heyecan ve sevinç kaynağıdır. Özellikle de etrafınızda değer verdiğiniz
insanlar yazdıklarınızı beğendi mi bir başarı sarhoşluğu yaşarsınız.
Hayalleriniz bir bir gerçekleşmeye başlamıştır. Marquez’in de dediği gibi "Çünkü
ben hep iyi yazabilmenin başlı başına bir mutluluk kaynağı olduğuna
inanmışımdır". (Márquez, 332)
Yazmak, mutlu etmenin haricinde başka işlevlere de sahiptir. İnsanı
dinlendiren, başka dünyalara yolculuklar yapmasını sağlayan, farklı kişiliklere
bürünmesini sağlayan ve yaşadığı hayattan çok daha farklı bir hayat yaşamasına
yardımcı olan bir arkadaş gibidir. Bu arkadaş, sizi hiçbir zaman yalnız
bırakmaz, hep sizinledir. İçinizde, kalbinizin derinliklerinde bir yerde... Bu arkadaşın en yakın arkadaşı ise kitap
okumaktır. Kitaplar yazmak konusunda size yardımcı olur. Peki nasıl yardımcı
olur? Konu bulmak hakkında. Bir şeyler yazabilmek için öncelikle bir konu
bulmak gerekir. Sık sık yazılar yazınca insanların en zorlandığı nokta bu olur.
Peki bir konu bulmak için neler yapmak gerekir? Konu bulmak aslında oldukça
kolaydır. Yaşadığınız olayları, hayatınızın kısa bir kesitinde belki sadece
birkaç dakikalık bir anınızda yaşadığınız duygu değişimlerini, okuduğunuz
kitaptaki cümlenin sizin üzerinizde bıraktığı etkileri, hayalinizdeki bir olayı
ya da tamamen kurmaca bir olayı yazabilirsiniz. Kitap okumak insanın ufkunu
genişletir, sizin düşünmenizi ve sorgulamanızı sağlar. Bu düşünme ve sorgulama
aktivitesinin sonunda ise aklınıza bir konu geliverir. Size yazma konusunda
ilham veren şey kitapların içindeki sihirli sözcüklerden gelir. Gördüğünüz gibi
konu bulmak gerçekten çok kolay. Bir insan yaşadığı süre boyunca çok fazla farklı
olayla karşılaşır ve bunların hepsi edebiyatın ve yazmanın bir parçasıdır.
Garcia Gabriel Marquez'in de bir köşe yazısını şu şekilde bitirmesi, bu
nedenden ötürü gerçekten çok çarpıcıdır: "Konu yoksunluğunu gazete
yazısı konusuna dönüştüren insanlar var. Yaşadığımız dünyada birbirinden ilginç
sayısız olay gerçekleşirken... Vay canına, amma kolaymış! Değil mi?" (Márquez,
32) Marquez’in bu yazısının en ilginç tarafı konusunun “konu yoksunluğu"
olması. Bu kadar ünlü bir yazarın bile zaman zaman zorlandığı bir durum, onun
çok özgün bir yazı ortaya çıkarmasını sağlamış.
Tüm insanlar edebiyata konu olacak çok fazla olay yaşadığına ve “birbirinden
ilginç sayısız olay gerçekleştiğine” (Márquez, 32) göre isteyen herkes yazı
yazabilir. Hatta bence herkes yazılar yazmalı da. Yazmak, hobinin ötesinde bir
şey. Herkes için bir ihtiyaç. İnsanı bu kadar dinlendiren ve sakinleştiren bir
şey spor yapmak gibi herkesin hayatına dahil etmesi gereken bir etkinlik.
Yazmak herkes için bir ihtiyaç ise "yazma fiilinde
bulunmak" ve "yazar olmak" arasında bir fark olmalı. İyi bir
yazar olmak için ne yapılmalı? Şaşaalı betimlemeler mi yapılmalı? Daha önceden
hiç yazılmamış bir konu üzerine mi yazılar yazılmalı? Onlarca kitap mı
yayınlamış olmalı? Yoksa Marquez'in de belirttiği gibi "Demek ki mesele
roman -ya da öykü- yazmak değil, sonrasında satmayacak ve ödül kazanmayacak da
olsa ciddiyetle yazmak" (Márquez, 369) mı? İçerik ve üslup elbette önemli
hususlar ancak işinizi sevgiyle, tutkuyla ve ciddiyetle yapmak aralarından en
önemlileri gibi duruyor. Herhangi bir işi para veya ün kazanmak için yapınca
hevesiniz kalmıyor, aklınıza yazacak konu gelmiyor ve konsantrasyonunuzu, yazma
şevkinizi kaybediyorsunuz. Ün, ödül, para gibi şeyler için özensiz veya
birbirine ikiz kardeşler gibi benzeyen yazılar yazmaktansa ciddiyetle bir
tanecik ürün ortaya koymak çok daha kıymetli. Zaten ciddiyetle yapılan her iş
sizi başarıya ulaştırır. Bu nedenle yazı yazma işini tutkuyla ve ciddiyetle
yapanlar yazardır.
Herkesin içinde bir yazar vardır. Yeter ki amacınız mutlu olmak
olsun ve yazma işini bir tutkuyla, ciddiyetle yapın. "O gün ömrünü
mutfağın arafında gösterişsiz biçimde tüketen kadının aslında mutluluğa
erişebilmek için hayatım boyunca eksikliğini hissettiğim gizli yazar
olabileceğini düşündüm." (Márquez, 335) Bu söz beni çok motive etti açıkçası.
Böyle ünlü ve büyük bir yazarın çevresinde gördüğü biri için "gizli
yazar" tabirini kullanması bence o kişi için çok onur verici bir
durum. Belki benim içimde de bir "gizli yazar" vardır ümidiyle
yazı çalışmalarıma devam ediyorum. İçimdeki “gizli yazarı" bu
yazıyı yazarken de ortaya çıkarmaya çalışıyorum.
Herkesin içinde bir yazar potansiyeli olduğuna göre belki ben de
ileride iyi bir yazar olurum... Ancak önceden de dediğim gibi öncelikli amacım
ün değil, kendi mutluluğum. Yazarak ruhumu dinlendirip yapmam gereken işlere
daha iyi odaklanabiliyorum. Dünya üzerindeki en güzel aktivite, en duygu dolu
ihtiyaç yazmak. Bu da yazmanın sihirli bir gücünün olduğunu gösteriyor bizlere...
Suzan R. HOFSTEDE
15 Kasım 2023
KAYNAKÇA
Gabriel García Márquez, Yüzyılın
Skandalı: Gazete ve dergi metinleri (1950-1984), Can Yayınları, Kasım
2021, İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder