Sanat eseri… Sanat eseri deyince aklınıza ne geliyor? Bu soruyu
sorduğumuz zaman herkesin aklına farklı alanlarda, farklı türlerde eserler
geliyor değil mi? Hepsinin kendi içinde bir güzelliği, estetiği, özgünlüğü ve
öznelliği var. Her biri bambaşka duygu ve düşünceleri, bambaşka kişilikleri,
bambaşka konuları ele alıyor. Bu durumda insanoğlu hangi eserleri “sanat eseri”
olarak, hangi eserleri “estetik kaygısı barındırmayan şey” olarak kabul
etmekte? Eğer her eserin kendi içinde bir konusu, duygusu ve öznelliği varsa bu
durumda ortaya çıkan tüm yapıtların “sanat eseri” olarak kabul edilmesi
gerekmez mi?
Bence öncelikle bir çizimin, melodinin ve yazının sanat eseri
olması için özgün ve duygu belirten bir şaheser olması gerekmektedir. Sürekli
başka sanatçıları taklit eden kişilerin eserleri kesinlikle “şaheser” veya
“başyapıt” olarak nitelendirilmemesi gerektiğine inanıyorum.
Bu arada şu konuya da değinmek isterim: Sanatçılar elbette doğayı
taklit edebilirler. Bir müzisyen kuşların ve su şırıltısının sesi sayesinde
ortaya elbette bir “sanat eseri” çıkarabilir. Benim için önemli olan şey özgün
ve yaratıcı olması. Aynı şekilde bir ressam da sonbahar manzarası resmi
çizerken doğadaki renk şenliğinden yararlanabilir. Tabii kendi yüreğindeki
diğer çarpıcı nüansları ve efektleri de ekleyerek bunu yapmalıdır.
Bu açıdan Platon’un “sanat felsefesi” hakkındaki görüşüne
katılmıyorum. Gözlemlediğimiz Dünya zaten “İdealar Dünyası’nın” yansıması
olduğu için tekrar bir yansıma -doğayı taklit ederek eser yaratma- oluşturmanın
“sanat eseri” olarak kabul edilemeyeceğini söylemiştir. Oysaki “yansıma”
dediğimiz kavram “gerçekten farklı” ise biz “gerçeği biraz daha değiştirerek”
yepyeni bir “sanat eseri” ortaya koyabiliriz. Tek önemli şey “özgün” olmaktır.
Yaptığımız bir eserin “sanat eseri” olduğunu kabul ettirmeye
çalışıyorsak bu çalışmaya çok önem verip emek harcamışızdır. Genelde insanlar
belli bir kalıbın dışından hayata bakma işini yapamazlar. Çoğunluk o anda kabul
edilen “tek bir doğruya” kilitlenip kalır. Tek bir noktaya kilitlenmek yerine
yeni bakış açıları keşfederek hayattaki özgün olan her şeye değer vermeliyiz.
Bu sayede insanlar arasında “yaratıcı” olma rekabeti artacaktır ve her alanda
özgün çalışmalar yapılacaktır. Hem edebiyatta hem müzikte hem resimde hem
mimaride hem de bilimde…
Bir yapıtı veya eseri değerlendirirken sadece kendi çıkarlarımıza, kendi bakış açımıza ve kendi estetik anlayışımıza göre değerlendirmemeliyiz. Daha önceden hiç görülmemiş, akla dahi gelmemiş bir eseri görünce “kendi estetik anlayışımıza göre”; “bu güzel”, “bu çirkin”, “bu sanat eseridir”, “bu sanat eseri olarak kabul edilemez” gibi yargılamalarda bulunabiliyoruz. Ancak “A” veya “B” kişisinin beğenisinden ziyade, karşınıza konulan o yapıtın size verdiği duygulara, özgünlüğüne, sizinle konuşmaya çalışıp çalışmadığına bakarsanız “doğru” bir “sanat eseri” tanımı yapmış olursunuz.
Sonuç olarak, “sanat eseri” özgünlük, öznellik ve duygu barındıran
herhangi bir yapıttır. İnsanlar birbirlerini taklit etmedikçe doğadan
esinlenebilirler. Sanat eserinin değerini belirleyen tek unsur yaratıcı
olmasıdır. Eşsiz yapıtlar yaratan herkes ortaya birer şaheser çıkarmıştır.
Yapılan bir çalışmanın sanat eseri kabul edilme sınırı; özgünlüktür…
Suzan R. HOFSTEDE
5 Ekim 2021
Yorumlar
Yorum Gönder