Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

EVRENSEL AHLAK YASASI VAR MIDIR: ÇIKARCILIK

  Evrensel bir ahlak yasası var mıdır tartışılır… Etik açıdan bakacak olursak tabii ki dünya çapında belli başlı görgü kuralları, yükümlülükler ve etik kurallar olduğunu görürüz. Özellikle de idealist bir kişiliğe sahipsek toplumda bir düzenin, huzurun, mutluluğun, yüksek refah seviyesinin olmasını isteriz ve bekleriz. Dünyada hangi ülkeye ya da bölgeye gidersek gidelim “yalan söylemek”, “hırsızlık yapmak”, “insan öldürmek” gibi eylemler “hatalı, yanlış ve kötü” kabul edilmektedir.              Genel olarak, ahlaki bir evrensel yasa olduğu ortada.   Peki, gerçekten bu evrensel ahlak yasasına her zaman uymak zorunda mıyız? Çevremizde pek çok kişi kendi çıkarlarını ön planda tutarak hayatlarını idame ettirirken, bizlerin bu yasaya uyması gerekir mi? Gerçekten uygulanabilir kurallar mı içermektedir? Uygulama zorunluluğu var mı? Hangi durumlarda uygulama zorunluluğu var? Asıl tartışı...

FELSEFE EVRENİN ANA İDEASIDIR

  Felsefe kitaplarında “felsefe” kavramı “bilgelik sevgisi" şeklinde tanımlanmaktadır. Ancak bence felsefe denilen bu olağanüstü kavram bilgelik sevgisinden çok daha fazlasıdır. Bu nedenle felsefeyi “hayatın ta kendisi”, “evrenin ana ideası" veya “insanoğlunun en büyük güç kaynağı” şeklinde tanımlamak çok daha doğru olacaktır. Felsefe, insanoğlunun hayatını anlamlı kılan bir düşünce etkinliğidir. Hayatımızın temelini felsefe oluşturmaktadır. Belki hayatımızın felsefe sayesinde oluştuğunun farkında değiliz ancak çevremizdeki tüm olayları, nesneleri, olguları sorgularken ilk başvurduğumuz adım felsefedir. Örneğin her birey belirli bir olgunluğa ulaştığında kendi kimliğini ve ilgi alanlarını sorgulamaya başlar. Bazen kendisinin kim tarafından yaratıldığını veya kendisinin ana maddesinin ne olduğunu düşünür. Son zamanlarda hayatlarımıza giren bilim kurgu filmleri nedeniyle kendi dış dünyamızda gördüklerimizin gerçekliğini de sorgulamakta ve hayatımızdan şüphe etmekteyiz. Ba...

SUBJEKTİVİZM (ÖZNELCİLİK)

                “Varlık” nelerden oluşur? Bizleri oluşturan maddeler nelerdir? Varlığın ana maddesi hangi görüşe göre temellendirilmelidir? İdealizm, materyalizm, düalizm, plüralizm, monizm gibi pek çok görüş varken bizi “biz” yapan temel şeyin ne olduğunu nasıl keşfedeceğiz?             Belki de öncelikle üzerinde düşünülmesi gereken konu “varlıkları” ve “hayatı” anlamlandıran asıl kavramın ne olduğudur. Hepimizin yaşayışlarını etkileyen ana neden bizim inanç ve düşünce biçimimiz değil midir? O hâlde “varlık” kavramının açıklamasının ne olduğuna inanıyorsak o şekilde yaşamaya başlarız. Bunun sonucunda da düşüncemizi temellendirecek örnekleri hayatımızdan bulup çıkarırız.             Varlığın “oluş” olduğunu savunan biri muhtemelen karşısına çıkacak zorlukları ve engelleri birer birer aşarak kendini sürekli...

BİR KADININ GÖZÜNDEN ERKEKLERİN HAYATI

    Her zamanki gibi sabah sabah alarmım çaldı ve güne güzel bir başlangıç yaptığımı düşünerek uyanıverdim. Uyku sersemliğim henüz üzerimde iken gözlerimi ovuşturmaya başladım. Bebekliğimden beri terk edemediğim bir alışkanlık olsa gerek... Gözlerimi ovuştururken kelimenin tam anlamıyla gözlerime inanamadım: Narin, zarif, güzel ellerimin; ince uzun parmaklarımın yerine koskoca iki erkek eli gelmişti. Tamamen uyanmadığımı, henüz rüya gördüğümü düşünüyordum. Panik hâlinde boy aynama koştum, koşmaz olaydım... Gencecik, tatlı bir kızın yerine genç ve yakışıklı bir erkek görüyordum karşımda. İri yarı, uzun boylu, otoriter ve havalı görünüme sahip bir adam... Filmlerdeki gibi bir durumla karşı karşıya kalmış olmama rağmen kendimi havalı bir dizi oyuncusu gibi hissetmeme şaşıyordum doğrusu... Bir yandan da aklımdan geçen düşünceler şunlardı: Şimdiye kadar izlediğim tüm filmlerde insanlar bir süre sonra eski hâllerine dönüyorlar, en fazla ne olabilir ki? Hem iyi ki evde tek başı...

BÜYÜMÜŞ DE KÜÇÜLMÜŞ

Sabah güneşinin iç açıcı ışıkları ile uyandım. İçimden bir ses bugünün çok güzel ve ilginç olacağını söylüyordu. Büyük bir heyecan ve güne başlama hevesi ile yatakta doğruldum. Ve o anda günün ilginçliği ile karşılaşmış oldum… Tatlı, pembe ve şirin pijamam üzerimden dökülüyordu. En başta bu duruma bir anlam veremedim. Bir gecede pijamamın üstüme bu derece bol ve büyük gelmesi için çok zayıflamış olmam gerekir… Ki bu pek de mümkün görünmüyor. Ayrıca pijamamın boyunun da çok uzadığını fark edince gerçeğin farkına varır gibi oldum. Ellerim pijamanın kollarının derinliklerinde kalmıştı. Hemen kollarımı sıvayıp ellerime baktım. Çocukluğumdan beri ellerim küçük ve şirindir ancak şimdi yeni doğmuş bir bebek eli gibi görünüyorlardı. Durumu tam olarak kavrayamamışken -daha doğrusu kabullenmek istemezken- boyumu yatağımda duran yastıklarla karşılaştırdım. Pek de iri veya uzun olmayan yumuşak yastıklarımla aynı boydaydım! Gerçeğin farkına vardıktan sonra kendime güzel bir kahvaltı hazırla...

İLK DENEYİMLER İLK HEYECANLAR

    Yıl 2013… Güneşli, umut dolu ve benim için bir dönüm noktası olacak hoş bir yaz günü… Güneş’in gülüşü mutluluğuma mutluluk katarken kuşların bugünün anlam ve önemine özel bana hazırladıkları senfoni orkestrası insanı daha da huzur ile dolduruyor. Bugün benim için heyecan verici bir gün. Hayatımda ilk kez piyano resitali vereceğim. Henüz dokuz yaşında olmama rağmen devasa bir konser salonunda olağanüstü bir piyano dinletisi yapacağımdan dolayı hem mutlu hem de cıvıl cıvıl hissediyorum. İlginç bir şekilde böylesine büyük bir konser verecek olmama rağmen bende hiçbir heyecan ya da kalp çarpıntısı benzeri bir his yok. Hep öyle olur zaten. Önemli bir konuşma, gösteri, konser vermeme iki dakika kala aşırı derecede heyecanlanıveririm. Ancak heyecanıma rağmen her şey yolunda, planlandığı gibi ve iyi gider. Bu muhteşem güne keyifli bir şekilde başladım. Annemle birlikte bir önceki akşam leziz mi leziz bir çikolatalı kek yapmıştık. Bugünün şerefine kahvaltıya koca bir dili...