Evrensel bir ahlak yasası
var mıdır tartışılır… Etik açıdan bakacak olursak tabii ki dünya çapında belli
başlı görgü kuralları, yükümlülükler ve etik kurallar olduğunu görürüz.
Özellikle de idealist bir kişiliğe sahipsek toplumda bir düzenin, huzurun,
mutluluğun, yüksek refah seviyesinin olmasını isteriz ve bekleriz. Dünyada
hangi ülkeye ya da bölgeye gidersek gidelim “yalan söylemek”, “hırsızlık
yapmak”, “insan öldürmek” gibi eylemler “hatalı, yanlış ve kötü” kabul
edilmektedir.
Genel olarak, ahlaki bir
evrensel yasa olduğu ortada. Peki,
gerçekten bu evrensel ahlak yasasına her zaman uymak zorunda mıyız?
Çevremizde pek çok kişi kendi çıkarlarını ön planda tutarak hayatlarını idame
ettirirken, bizlerin bu yasaya uyması gerekir mi? Gerçekten uygulanabilir
kurallar mı içermektedir? Uygulama zorunluluğu var mı? Hangi durumlarda
uygulama zorunluluğu var? |
Asıl tartışılması gereken konu evrensel ahlak yasasının var olup olmadığından ziyade, uygulanabilir
olup olmadığı ve uygulama zorunluluğu olup olmadığıdır. Bence her durumda bu
yasaya uymak imkânsız. Örneğin karşımızda bize çok iyi davranan bir kişi varsa
o kişiye karşı tabii ki biz de iyi, içten ve cana yakın davranırız. Böyle bir
durumda zihnimizde “evrensel ahlak yasasının var olduğunu” kabul etmeliyiz. Öte
yandan karşımızda sürekli bağırıp çağıran, bizi ya da çevremizdeki insanları
geren bir kişi varsa, “nihilist” veya “egoist” bir yaklaşım ile evrensel ahlak
yasasının olmadığını ya da “uygulanabilir olmadığını” kabul edebiliriz.
İlk Çağ hatta tarih
öncesi çağlardan itibaren, “kendi çıkarlarını gözeten” insanların hayatta
kaldığını görmekteyiz. Bu durumda, bizler de davranışlarımızı kendi
çıkarlarımıza göre iyice düşünüp ona göre harekete geçmeliyiz. Örnek vermek
gerekirse, patronunuz veya üstünüzde çalışan herhangi bir kişi size çok kötü ve
ters davranmasına rağmen “evrensel ahlak yasasına” uygun bir biçimde
davranmanız gerekebilir. Bu zorunluluk tamamen sizin çıkarlarınız içindir. Gerçekte
evrensel ahlak yasasının çok adaletli veya düzgün işleyen bir sistem olması ile
alâkalı değildir. Siz o kişinin “üstünde” bir pozisyona gelip daha “güçlü” bir
konuma gelinceye kadar çıkarlarınız ve iyi bir gelecek için bu “evrensel ahlak
yasasına” uymak zorundasınız.
Aslında, dünya üzerindeki her
insan -istisnasız her insan- bu “evrensel ahlak yasasına” uysaydı
“çıkarcılık” gibi bir bakış açısı geliştirmemize gerek kalmazdı. Hiçbir çağda
ve hiçbir bölgede tamamen ahlaklı, adaletli ve çıkarlarını gözetmeyen bir insan
grubu olmamıştır. Hatta doğadaki hiçbir canlı türü için bu durum söz konusu
değildir. Öteden beri “güçlü olan kazanır/yaşar” gibi bir anlayış kabul
edilmektedir. Zaten “evrensel ahlak yasasının varlığı” hakkındaki
tartışmaların da temel nedeni bu değil midir? |
Dünyadaki (doğadaki) bu düzen milyonlarca yıldır varken, bizler tek
başımıza hiçbir şekilde bu “ahlak yasasını” kabul ettiremeyiz ve uygulamayız. Bu nedenle, çevremizi değiştirmek
-değiştirmeye çalışmak desek daha doğru olur- yerine, “kendi refah seviyemizin”
ve “mutluluğumuzun” en üst seviyede olacak şekilde hayatımızı düzenlemek ve
davranmak daha mantıklıdır. Sonuç olarak, bu konu hakkındaki tüm filozofların
aksine, evrensel ahlak yasasının “uygulanabilir” varlığının olmadığını
düşünüyorum.
Hayatımızın her anında bu
etik kurallara uymak imkânsız olduğundan, kendi çıkarlarımız doğrultusunda davranışlarımızı
belirlemeliyiz. Kendi çıkarlarımıza göre “evrensel ahlak yasasının varlığını”
kabul edebiliriz ya da etmeyebiliriz. Evrensel ahlak yasasının varlığı bize,
içinde bulunduğumuz duruma, karşımızdaki veya çevremizdeki kişilere ve olaylara
bağlıdır. Bu kadar acımasız bir dünyada çıkarlarımız her zaman ön planda
olmalıdır.
Suzan R.
HOFSTEDE
13 Nisan
2021
Yorumlar
Yorum Gönder