Ana içeriğe atla

YÜKSEK BİR NOT ORTALAMASINA SAHİP OLMAK

 


 Orta Öğretim Başarı Puanı’nın sınav sonucumuza eklenmesi kadar mantıksız bir şey olamaz. Bu konu nedeniyle aşırı derecede gergin ve sinirliyim. Bazı özel okullarda, bazı devlet okullarında ve “IB” Programı görenler haricinde tüm 12. sınıfların notları genelde fazlasıyla şişirilmiş oluyor. Bu nedenle farklı okullarda, farklı eğitim programları gören öğrencilerin aynı şekilde değerlendirilmesi bence çok yanlış ve hakkaniyetsiz.

IB Programı nedeniyle tüm derslerden sınıf not ortalamalarımız 40-60 civarında geliyor. Okul ortalamaları da bundan çok farklı değil maalesef. Neyse ki kendi not ortalamam sınıfın ve okulun genel durumuna göre oldukça yüksek. Bu nedenle endişe seviyem bir miktar da olsa azalmış durumda. Birazdan bu puan farkını üniversite sınavında nasıl kapatabileceğimizi ve umutsuzluğa neden kapılmamamız gerektiğini açıklayacağım.

“Ulusal müfredat” adı verilen programda -yani sadece üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerin müfredatında- sınav notları biraz daha normal oluyor. En azından sınıfın büyük bir çoğunluğu 60 ve üstü alıyor.

Tabii ki alınan notların tek nedeni sınavların zorluğu değil, hocaların bizleri zorlamak için özellikle düşük notlar vermesi de değil. Eğer çalışkan bir öğrenciyseniz not ortalamanız size göre düşük olsa bile çoğunluğa göre çok daha başarılı oluyorsunuz.

NOT ORTALAMASINI YÜKSELTMEK İÇİN YAPIKABİLECEKLER

1-    Günü gününe çalışın

Okulda anlatılan konulara hâkim olursanız sınavlardan önce çok fazla stresiniz olmaz. Gerçi ben hep günü gününe çalıştım ve sınav öncesinde çok gergindim ama bu da bünye meselesi sanırım. Benim yapamadığım şeyi sizler yapın: sınavdan önce stresinizi azaltmaya çalışın.

2-    Sayısal derslerin sınavlarına gireceğiniz günler neler yapmalısınız

Eğer o gün sayısal bir dersin sınavına girecekseniz sabah serviste giderken kitap okumayın. Genel olarak ben tüm sınav günlerinde serviste “lay lay lom” modda olurum. Daha önceden de açıkladığım gibi geleceğim hakkında hayaller kurar, planlar yapar ve dışarıyı seyrederim.

Sabahları sınıfa gittiğimde tüm arkadaşlarımı matematik, fizik veya kimya sorusu çözüyor vaziyette bulurum. Bence son dakikada çözülen soruların kafanızı karıştırmak haricinde hiçbir işlevi olmuyor. Onun yerine sabahtan sadece ezberlemeniz gereken formüllere bakıp zihninizi boşaltmak sizin için çok daha verimli olacaktır.

Sınav esnasında da derin bir nefes alıp kendinizi sakinleştirdikten sonra pür dikkat soruları okumaya başlayıp tıkır tıkır çözmeye başlayın. Emin olun bu taktikleri uygulayarak sınıf birincisi olabilirsiniz.

 

3-    Sözel derslerin sınavlarına gireceğiniz günler neler yapmalısınız

Sözel derslerin sınavlarında genellikle ezber konular olduğundan sabahtan serviste kendinizi yormamak adına gene “lay lay lom” modda olabilirsiniz. Daha sonra okula geldiğinizde özetinizi en az bir kez daha okumanızı tavsiye ederim. Ezberi en iyi şu şekilde yapabilirsiniz: Arkadaşlarınızı etrafınıza toplayın -ki sınıf birincisi iseniz zaten sizin etrafınızda dört dönüyor olacaklardır- ve konuları anlatmaya başlayın. Onların sorduğu sorulara cevap vererek aslında test çözmüş gibi oluyorsunuz. Sınavda çıkacak sorulara da aynı güvenle cevap vererek güzel notlar elde edebilirsiniz.

4-    Sınav günü güçlü bir kahvaltı yapmak

Sizleri bilmem ama sabahları kahvaltı saati benim en sevdiğim yemek saatidir. Sabahları kahvaltı yapmazsam “modum düşer”, kendimi enerjisiz ve güçsüz hissederim. Sabahın köründe, saat altıda bile kuvvetli bir kahvaltı yapmaya bayılırım. Tabii, kahvaltının hem sizi uzun süre tok tutması gerekiyor hem de ağırlık çökmemesi gerekiyor. Bu nedenle hafif besinler tüketerek güne enerjik ve zinde başlayın. Sınavda odaklanmanızı sağlayacak ve dikkatinizin dağılmasını önleyecek önemli bir konu bu.  

5-    Sınav anında odaklanın ve dikkatinizin dağılmasına izin vermeyin

Sınav dediğiniz olgu kısa bir süreçten ibaret. Bizim genellikle sınavlarımız 80 dakika oluyor -bu konuda da IB’nin azizliğine uğradık maalesef-. Ama ben uzun sınavlara gire gire üniversite sınavına daha iyi hazırlandığımı hissettim. Uzun süren sınavlardan hiç ama hiç korkmuyorum, “Bekle beni YKS!” diye içimden bağırıyorum.

Artık sınavlara girdiğimde daha uzun süre odaklanabiliyor ve dikkatimin dağılmasına izin vermiyorum. Etrafınıza “duvar örmek” dikkat dağınıklığını önlemek için en mükemmel şey. Hem sınavlarda hem de teneffüslerde ders çalışırken etrafıma “duvar örme” işini o kadar geliştirdim ki bazen arkadaşlarım bana bir şey söylediklerinde veya sorduklarında onları duymuyorum. Anca onlar koluma dokunursa o “duvar” yıkılmış oluyor.

Bu “duvarı” sınavın başlamasına iki dakika kala inşa edip kendimi sakinleştirme yöntemlerime başvuruyorum. Genelde bu yöntem de derin bir nefes alıp sınava ne kadar iyi çalıştığımı kendime hatırlatmak oluyor. Böylece kendime olan güvenim bir anda tavan yapıyor ve o mutluluk ve pozitif heyecan ile sınavıma başlıyorum.

DÜŞÜK BİR NOT ORTALAMASININ YARATTIĞI FARKI ÜNİVERSİTE SINAVINDA KAPAMAK

            Zor programımın düşük notlarına rağmen ve müfredat dışı, üniversitede anlatılan konulara çalışma zorunluluğuma rağmen not ortalamam nispeten yüksek. Önümüzdeki sene not ortalamam kaç olursa olsun lise ortalamam 96’nın veya 95’in üstünde olacak gibi. (Umarım herhangi bir aksilik olmaz ve bu küçük farkı rahatlıkla üniversite sınavında kapatabilirim.)

Not ortalaması 100 olan bir öğrencinin toplam puanına 60 puan ekleniyor. 95 civarında olan birinin ise 57 puan ekleniyor. (Kendi ortalamanız için lise ortalamanızı 0.6 ile çarpabilirsiniz. Bu sınavda aldığınız puana eklenecek olan OBP puanıdır.) Yani aradaki fark sadece 3 puandan ibaret. Bu 3 puanı ise AYT’de bir matematik veya AYT’de bir edebiyat sorusu çözerek kazanabiliyorum. Tabii bu söylediğim puanlar eşit ağırlık bölümünden girenler için geçerli. Sayısal bölümden gireceklerin aynı farkı edebiyat yerine fen bölümünden kapaması mümkün. Not ortalamanızdaki bu farkı, rakiplerinizden bir soru daha çözerek rahatlıkla kapatabiliyorsunuz. O hâlde not ortalamanız için çok da “kasmaya” ve stres olmaya gerek yok. Keşke bunu on birinci sınıfın başında fark etseydim de kendimi o kadar hırpalamasaydım ve yıpratmasaydım diye düşünüyorum. Bu nedenle bu bilgilendirmeyi sizlere yapmak istedim.

ORTALAMAMA ÜZÜLMEME GEREK YOKMUŞ!

Yaklaşık iki hafta önce dershanede not ortalamalarının YKS puanımıza etkisini tartışıyorduk. Bir hocamız yanımıza geldi ve not ortalamamızın bizim genel sıralamada ne kadar etkileyeceğini görebileceğimiz bir program açtı. Eğer eşit ağırlık bölümünde ilk 1000’e girersem not ortalamam beni 200 kişi öne atıyormuş! Bunu duyunca bir anda keyiflendim. Gerçekten notunuz için üzülmenize hiç ama hiç gerek yok. Siz günü gününe ders çalışmaya devam edin, başarıyı zaten yakalayacaksınız.


 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...