Son zamanlarda en popüler konulardan biri
yurt dışında üniversiteye gitmek… Nedense herkes yurt dışındaki bir
üniversiteden mezun olunca hayatının kurtulacağına, kariyer hayatının
olağanüstü olacağına ya da aşırı donanımlı bir kişi olacağına inanıyor. Ancak
bir yandan da ekonomik durumlar nedeniyle yurt dışına nasıl gideceğini düşünüyor.
Elbette problemler bunlarla da bitmiyor. Bir de dil sorunu var. “O ülkenin
dilini öğrenebilecek miyim?” ya da “İngilizcem yurt dışında hayatımı idame
ettirmeme yeter mi?” gibi sorular dört dönüyor.
İlk düşünmeniz gereken konu şu olsa
gerek: “Ben on sekiz yaşında bir genç olarak hiç tanımadığım bilmediğim bir
ülkede gerçekten rahatlıkla yaşayabilir miyim?” “Kafama koyduğum her şeyi
yapabileceğimi biliyorum ancak günlük işler ve yabancı bir ortam benim akademik
performansımı kötü etkileyecek mi?” gibi konuları iyice düşünüp taşımanızı
tavsiye ederim. Gideceğiniz yerin dilini sular seller gibi konuşabiliyor
olsanız bile o kültüre tam olarak aşina olmayabilirsiniz ve bu durum sizin
hayat kalitenizi düşürebilir. Bu tarz günlük yaşama dair konular hakkında geniş
çaplı bir tarama yapmalısınız.
Kendimden örnek verecek olursam ben
kendimi böyle büyük bir adım için henüz hazır hissetmiyorum. Hem de ayrı eve
çıkma isteğiyle yanıp tutuşan bir genç olmama rağmen. Önümüzdeki sene on sekiz
yaşında olacağım, her genç -büyüklerimizin tabiriyle “kendine aşırı güvenen ve
her şeyin bir anda pat diye değişeceğine inanan, özgür ruhlu ergen”- gibi ben
de hayatımdaki her şeyin bambaşka olacağına inananlardanım. Sanki “reşit”
olunca hemen bir ev sahibi olabileceğime inanıyorum ve her konuda en iyi
kararları kendimin vereceğini düşünüyorum. Oysaki bir günlük fark ile hiçbir
şey ama hiçbir şey değişmeyecek. İçten içe bunun farkında olarak biraz
bozuluyorum ve bu durumu büyüklerime çaktırmayarak “güçlü birey” rolünü
oynamaya devam ediyorum. Tahminimce bu tavırları sergileyen tek ben değilim.
Hepimiz -ailemizle çok iyi anlaşsak bile-
bir an önce özgürlüğümüze kavuşup gerçek bir yetişkin gibi bir hayat sürmeyi
diliyoruz. Bu noktada şehir dışında veya yurt dışında okuma fikri bizlere çok
cazip geliyor. Ancak bu gerçekten çok mu cazip bir fikir? Ev işlerini hangi gün yapacağınızı önceden
planlamanız gerekecek, eve geldiğinizde ailenizden birileri evde olmayacak
-evet, gece saat bir olduğunda bile sadece siz ve ev olacaksınız-, fatura ve
ödeme işleri sizden sorulacak.
Doğru düzgün düşününce hakikaten çocuk
olduğumun farkına varıyorum. Hukuken “reşit” olsak bile henüz ömrümüz “on
sekiz” yıllık… Büyük bir çoğunluğunda da çevremizi sorgulama kapasitesine sahip
değildik. Bu kadar çocuksu bir zihne sahipken zorlu yolculuklara ve maceralara
atılmaya gerek var mı bilemiyorum.
Bir de tüm bunların üstüne yurt dışında
yabancı bir genç olacaksınız. Kültürünü sadece film ve dizilerden tanıdığınız
-belki de hiç bilmediğiniz- bir ortam. İlk başlarda sokaklar sizlere boş
gözlerle bakacak, siz sokaklara… Caddede yürürken o ülkenin halkı arasında
olmadığınızı ve bir yabancı olduğunuzu hissedeceksiniz. Emin olun o ülkenin
vatandaşı bile olsanız, eğer başka bir ülkede ikinci bir vatandaşlığınız varsa
anında “yabancı” muamelesi görüyorsunuz. Yani, Avrupa’nın ve Amerika’nın çok
gelişmiş ve özgür ortamlar olduğunu düşünmeyin. Kendi çaplarında gelişmiş
oldukları doğru ancak iş “ırkçılığa” -daha nazik bir deyişle “milliyetçiliğe”-
gelince her yerde aynı sorun ortaya çıkıyor: Yabancı olanları dışlama sorunu.
Dil problemine gelecek olursak… Gideceğiniz
ülkenin dilini, ana diliniz düzeyinde bilseniz, hatta ve hatta o ülkenin
kültürünü de kendi ülkenizin kültüründen daha iyi bilseniz bile kendinize belli
noktalarda güveniniz olmayabilir. Tüm deyimleri, günlük kalıpları bilmek ve
yapılan esprileri eksiksiz anlamak yeterli olmayabiliyor. Bu güvensizliğin
nedeni bazen sizden kaynaklanır bazen de güvensizlik duygusu, o ülkenin yerli
halkı tarafından size empoze edilir. Maalesef, belli noktalarda bu duyguyu
aşamayabilirsiniz. Ya da o dili çoğu yerliden daha iyi konuştuğunuzu onlara
kanıtlayamayabilirsiniz. Bu durum da sizin sosyal ilişkilerinizi olumsuz
etkileyebilir. Diyelim ki dille ilgili sorunların hiçbirini yaşamadınız. Yine
de ana dilinizde konuşmadığınız sürece insanlarla iletişime geçmek zordur ve bu
günlük hayattaki ilişkilerinizi etkileyebilir.
Ayrıca, belirtmek isterim ki yurt
dışındaki her üniversite kaliteli bir eğitim vermiyor. Ülkemizde çok daha
kaliteli eğitim veren yerler bulunmakta. Elbette ülkemizdeki o fakültelere
girmek oldukça zor ancak eğitimin kalitesi kariyer hayatınızda size büyük bir
avantaj sağlayacak veya dezavantaj olacak. Bu nedenle “yurt dışında okuma
özentiliğini” bir kenara bırakıp hangi üniversitelerin hangi bölümleri en iyi
eğitimi veriyor bunu araştırın. Yurt dışında hiç adı duyulmamış bir
üniversiteden mezun olmak yerin Türkiye’deki yüksek puanlı üniversitelerden
birinde okumak sizler için çok daha avantajlı olacaktır.
Donanımlı bireyler olmak için yurt
dışında bir üniversiteye gitmeye ihtiyacımızın olmadığına inanıyorum. Hatta
ülkemizdeki yüksek puanlı üniversitelere bile ihtiyacımızın olmadığını
düşünüyorum. “Donanım” dediğimiz şey kişinin kendisiyle ilgilidir. Kişinin
vizyonu, kendisini gelecekte nerede gördüğü, hayal ettiklerini ulaşabilmek için
neler yapması gerektiği hakkındaki farkındalığı, özveriyle ve azimle çalışması,
hiçbir zaman pes etmemesi… Benim gözümde donanımın temel ihtiyaçları bunlardır.
Hangi üniversiteye giderseniz gidin siz, siz olacağınıza göre donanıma her
zaman sahip olabilirsiniz.
Kariyer yaparken yurt dışından mezun
olmanın elbette sizlere faydası olabiliyor. Özellikle de Türkiye’ye döndüğünüz
zaman “yurt dışı hayranlığı” nedeniyle herkesi etkileyebiliyorsunuz. Ancak
ülkemizdeki isim yapmış üniversitelerden mezun olan kişiler sizden daha etkili
ve iyi bir eğitim almışsa “yurt dışının” size pek de bir getirisi olmayacaktır.
Çünkü şirketler eleman alırken sadece mezun olduğunuz yere değil, sizin
kendinizi nasıl yetiştirip geliştirdiğinize, aldığınız eğitimin kalitesine ve
kendi alanınız hakkındaki bilginize bakacaktır.
Eğer şu ana kadar olan sorunların hepsini
hâlledebileceğinize inanıyorsanız son birkaç noktadan bahsetmek isterim. Ekonomik
zorluklar, çok büyük bir sorun değil. Yurt dışındaki çoğu üniversite burs
olanakları sağlamakta. Geriye kalan şey sizin barınmanız ve yeme-içmeniz oluyor
genelde. Bazı durumlarda onlar bile karşılanabiliyor. Tabii, seçtiğiniz
üniversite ve ülkeye göre bu koşullar değişiyor. Bu konuyu detaylıca
araştırarak bu sorunun üstesinden kolaylıkla gelebilirsiniz.
Son olarak, yurt dışında başvuracağınız
üniversiteye ve bölüme göre belli belgeler ve diplomalar istenebiliyor. Bular
için lise hayatınız boyunca bazı sınavları geçmiş olmanız ve diplomaları almaya
hak kazanmanız gerekiyor. Genelde, başvuru zamanları da on ikinci sınıfın ilk
döneminde oluyor. Hatta işini garantiye almak isteyenler on birinci sınıfın
başında bile başvuru yapmaya başlayabiliyor. Eğer elinizde onların istediği her
belge ve diploma varsa sorunsuz bir şekilde üniversitenin mülakatlarına
girebilirsiniz.
Tüm sınav aşamalarını geçtikten sonra
geriye tek kalan şey bavulunuzu hazırlamak, ailenizle vedalaşmak ve ailenizi
özledikçe rahatça görüntülü konuşabilmek için büyük bir internet paketi almak. Eğer,
tüm bu zorlu aşamaları geçebildiyseniz sizi hiçbir şey tutamaz. Karşılaşacağınız
tüm zorlukların da bir şekilde üstesinden gelirsiniz. Ne olursa olsun,
kendinize güvenin ve hiç yılmadan ilerlemeye devam edin.
Yorumlar
Yorum Gönder