Ana içeriğe atla

GEÇMİŞ SINAVLARI UNUTUN


  

Hem kendimde hem de çoğu arkadaşımda gördüğüm ortak bir sorun var: Geçmişte girdiğimiz sınavlara hepimiz kafamızı takıyoruz. Özellikle de başarısız olduğumuz sınavlar varsa bu bizleri daha da demotive ediyor. Sınav kaygımızı, “kronik stres” sorunumuzu, özgüvenimizin azalmasını ve kendimizi yetersiz görmemizi tetikliyor. (Parantez içinde belirtmeliyim ki üniversite sınavı denen saçma kavram hem gençliğimizi yiyip bitiriyor hem de hazırlanma süreci boyunca bunun gibi nedenlerden dolayı özgüvenimizin sıfırlanmasına neden oluyor. Maalesef sistem bu ve dişimizi sıkıp istediğimizi elde edene kadar çabalamaya devam etmek zorundayız.)

Sanırım unuttuğumuz ya da farkına varamadığımız bir nokta var. Büyüdükçe ders çalışma tekniklerini daha iyi oturtup kendimiz için en verimli planları daha kolay yapmayı öğreniyoruz. Bu da bizim başarımızı doğal olarak artırıyor. Düzenli, verimli ve motive bir biçimde çalıştığımız sürece sınavlarda başarılı olmamamız için hiçbir neden yok. Yeter ki pes etmeyip özgüvenli adımlarla hayatımıza devam edelim.

Bir de eskiden girdiği sınavlarda başarılı olduğu için ders çalışmayı bırakıp herkese ta kaç sene önce olmuş bitmiş bir sınavın sonucu ile hava atma peşinde olanlar var. Elbette, her insanın başarısıyla gurur duyup hava atmaya hakkı var. Bu çok doğal bir istek. İnsanlar başarılarını çevreleri ile paylaşınca başarılarına başarı katılmış gibi oluyor. Kesinlikle yadırgadığım nokta bu değil.

Eleştirdiğim konu “Ben zaten başarılıyım” modunda olmaları. Oysaki lise ve ortaokul birbirinden apayrı dünyalar. Hem çocukluktan ergenliğe geçtiğimiz hem kimliğimizin değişip şekillendiği hem de kişilik yapımızın oturduğu bir dönemdeyiz. Bundan dolayı ortaokulda başarılı olanların başarısında bir düşüş görüşebilirken ortaokulda başarısız olup atağa geçen öğrenciler de olabiliyor. Tabii, düzenli bir şekilde hep başarılı olan bir ekip de bulunmakta.

Benliğimiz bu kadar değişkenken geçmişteki başarı rüzgârları arasında savrulup gitmememiz gerekiyor. Ne başarılı olanların ders çalışmayı bırakması ne de başarısız olanların özgüvenini kaybetmesi doğru değildir.

Geçmiş sınavlardan tek kastettiğim liseye başlamadan önceki sınav değil. Yıl boyunca yapılan deneme sınavları, okul sınavları, kendi başınıza çözdüğünüz denemeler veya bölüm denemeleri, tüm bunlar geçmiş sınavlar kategorisine giriyor. Tabii ki tüm girdiğimiz sınavların analizlerini ve değerlendirmelerini nesnel bir şekilde yapmamız gerekiyor ama özgüvenimizi bir kez kaybedersek geri kazanmamız çok zor olur. Gerekirse çalışma yöntemlerimizde ufak değişiklikler veya düzeltmeler yapmalıyız ama kendimize olan güveni hangi şartlar altında olursak olalım yitirmemeliyiz.  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

FELSEFEDE TEMELLENDİRME

    ÖN SÖZ Hayatımızın her parçasında düşünmek, yaratıcı olmak ve etrafımızdaki bilgileri sorgulamak çok önemlidir. Kitaplar okumayı ve okuduğum kitapları yorumlamayı çok seviyorum. Her geçen sene, hatta her geçen gün, eleştirel düşünme konusunda bir miktar daha geliştiğime inanıyorum. “Eleştirel düşünmenin” önemi hayatımızı ciddi anlamda etkilediğinden, felsefe derslerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bence, felsefe dersleri küçük yaş gruplarına da, adı “felsefe” olmasa bile, “yaratıcı düşünme eğitimi” şeklinde verilmeli. Pandemi başlamadan önce, okulun münazara topluluğuna katılmıştım. Münazara topluluğunda, argümanları nasıl sunduğumuzun büyük bir önemi olduğunu öğrenmiştim. Yaptığımız temellendirmeye göre aynı konuyu iki zıt şekilde sunabilir ve karşımızdaki insanları hangi tarafı seçersek seçelim, bu temellendirmeye göre ikna edebiliriz. Son günlerde en büyük hayalim avukat olmak… Yani “temellendirme” mantığını, savunmayı nasıl yapmam gerektiğini şimdiden ...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...