Kendimi bildim bileli hep kim olduğumu sorgulamışımdır. Aslında
bakarsanız kim olduğumu sürekli sorguladığıma göre “kendimi bildim bileli"
tabirini kullanmam pek de doğru olmuyor, değil mi?
Kendimi tek bir kelime ile anlatacak olsam bu kelime kesinlikle
“mükemmeliyetçilik" olurdu. Her zaman her konuda en iyi bireyin benim
olmam gerektiğine inanırım. Bu nedenle birçok farklı alanda aynı anda
“birinci" olmaya çalışırım. Bu “mükemmeliyetçi” tutumum insanlara göre
olağanüstü ve muhteşem bir şey olsa da gerçekte çok yıpratıcı ve bezdirici bir
durum... Ama elde edilen sonuçlar güzelse buna değer diye düşünüyorum.
Küçüklüğümden beri her konuda en mükemmeli başarmak, oynadığım
bütün oyunlarda birinci olmak ve kusursuz bir çocuk ya da birey olmaya çalışmak
hayatımdaki en önemli hedefler arasında olmuştur. Hedef demişken hayal kurmadan
hedeflere ulaşamayacağımız için sık sık hayaller kurar bu dünyadan uçar
giderim. Belki gittiğim yer bir paralel evren, belki bir düşler dünyası, belki
de geleceğimdir. Kurduğum hayaller fazlasıyla toz pembe bir evrene ait ve
hedeflerim bulutlardan bile yüksek olsa da “mükemmeliyetçi” kişilik yapım
nedeniyle zorlu bir yolculuk sonucunda “beyaz bulutları” aşıp “toz pembe
bulutlara" ulaşacağıma inanıyorum. Sonuçta temel ülkeme göre azim, irade
ve sürekli bir çalışma ile kimsenin başaramayacağı bir şey yok.
Yaşım ilerledikçe, hayatı daha çok tanıdıkça ve en önemlisi kendi
benliğim biraz daha yerine oturdukça kendime daha net sınırlar çizerek
-kimilerine göre gökdelenler kadar yüksek olan- ulaşılabilir hedefler
koyabiliyorum. Henüz lise çağında kendini nasıl tanımış kabul ettiğimi merak
ediyor olabilirsiniz. Kendimi “tam" anlamıyla tanıdığımı tabii ki
savunmuyorum çünkü “benlik" algısı her saniye değişebilen bir olgudur.
Ancak bu değişken “kimliğinizde" onlarca yıl boyunca değişmeyecek temel
özellikler ve ilgi alanlarınız vardır. Kendinizle ilgili bu bölümleri
keşfederek “gizemli” kimliğinize yaptığınız bu yolculuk çok daha rahat ve kolay
olacaktır.
Ben kendimi “edebiyat" ve “felsefe” ile tanıdım. Sürekli bir
şeyleri sorguluyor, bol bol edebi eserler ile arkadaşlık ediyor, sonradan da bu
hayattaki belki de en büyük ortaklarım olan kalemlerime ve kâğıtlarıma koşup
ufak yazılar karalamaya başlıyorum. Birbirinden çok farklı konularda onlarca
yazı yazarak kendimi günden güne daha iyi tanıyıp daha çok yazmaya başlıyorum.
Her yeni yazımda biraz daha kendime güveniyor ve bir süre sonra yazılarımın
“kelimelerin romantik ve canlı bir dansı” olduğunu düşünüp seviniyorum.
Gizemli kimliğime yaptığım
yolculuk sonucunda, temel hedefimin gelecekte “mükemmel bir yazar" olduğu
kanısına varıyorum. Elbette bu benim için bir sonuç değil, kar beyazı bir sayfa
kadar temiz bir başlangıç olacak...
Suzan R HOFSTEDE
Yorumlar
Yorum Gönder