Ana içeriğe atla

HEM VERİMLİ HEM UZUN SÜRELER ÇALIŞMANIN SIRRI



     Bence çoğunluğunuzun en çok merak ettiği ve en çok ilginizi çeken bölüm budur. Verimli ve uzun süreler çalışmak için birkaç püf nokta bulunuyor. Ama unutmayın ki herkesin en verimli çalışma planı kendisinin yaptığı plandır. Kendinizi iyice tanıyın ve kendinizi verimli hissettiğiniz planı uygulayın. Ben size kendi yaptıklarımdan biraz bahsedeceğim. Belki benim planımdan örnek almak istediğiniz bölümler olabilir. Sanırım yazdığım planın birebir aynısı uygulamaya çalışırsanız istediğiniz maksimum verimi elde edemezsiniz. Baştan uyarmak isterim. Her birey farklı ve özeldir çünkü…

1-      Motivasyonunuzu Korumak

Motivasyonu korumak verimli ve uzun çalışmak için gereken en temel şey. Eğer çalışma isteğiniz yoksa öğretmenleriniz de aileleriniz de size ne kadar “Çalış” derlerse desinler bir işe yaramayacaktır. Belki telefonunuza bakmadan saatlerinizi geçireceksiniz ama muhtemelen yaptığınız tek şey test kitabınızla bakışmak olacaktır. Yani gerçekten çalışmış olmayacaksınız. Sadece değerli vaktinizi çöpe atmış olacaksınız.

Çalışma işini kendi isteğinizle yapmalısınız. Bir süreliğine de olsa -bu süre yaklaşık iki yıllık olsa iyi olur- beyninizi “Ben ders çalışmayı çok seviyorum” diyerek kandırın. Sanırım ben bu kandırma işini ilkokuldayken yaptım ve kendimi kandırdığımı daha yeni yeni fark ediyorum. Ancak bu kandırmanın ciddi anlamda beni motive ettiğini de eklemeliyim. Bu sayede uzun yıllardır “matematik” testi çözmeyi çok sevdiğimi düşünerek oldukça fazla matematik testi çözüyorum.

Dediğim gibi eğer motivasyonun kaynağı sizin içinizden gelmiyorsa o motivasyonun hiçbir değeri yoktur. Korku veya cezalandırma sistemiyle çalışıyorsanız ne siz o çalışmadan verim alırsınız ne de sizi korkutup cezalandırmaya çalışan kişiler sizi “tam kapasite” çalışmanızı sağlayamaz.

Bu noktada beni motive eden başka bir şey daha olduğunu fark ettim. Annem bana okul hayatım boyunca bir kere bile “Çok tembelsin, git biraz derslerine çalış!” demedi. Aksine “ders çalışmam” ile ilgili bir şey söyleyecekse söylediği şey “Anneciğim, çok çalıştın, yeter artık. Dinlenmezsen pilin biter bir daha hiç çalışamazsın.” oldu. Şu anda on birinci sınıfı bitirmek üzereyim. Okulun son haftasına geldik ve haftanın ortasında -perşembe günü- dershanemiz başlıyor.

Pazar günü ben her zamanki “test çözme keyfimi” yaparken annem yanıma geldi ve sözleri şunlar oldu: “Önünde çok zorlu bir yıl seni bekliyor. Hem üniversite sınavı hem okul hem dershane hem de IB’nin (Uluslararası Bakalorya) bitirme sınavları ve projeleriyle uğraşacaksın. Bence bu hafta dershaneye başlayıncaya kadar dinlen, hiçbir kitabın kapağını açma. Yıl boyunca çalıştığın dersleri, öğrendiğin bilgileri beyninin yerleştirmesine ve sindirmesine izin ver. Sene başından beri televizyon bile izlemiyorsun, istersen biraz şunu izleyelim. İstemiyorsan da yazı yazmak, kitap okumak seni rahatlatıyor. O tarz kafanı boşaltacak bir işle uğraş. Beynini iyice dinlendir ki dershane başladığında tam gaz yüklenebilesin.” dedi.

Açıkçası bu “öğrencilik” işini annemden daha iyi hiç kimse bilemez. Benim gözümde öyle bir yere sahip. Onun için annemin yaptığı yorumları her zaman çok önemsiyorum. (Muhtemelen çoğunluğunuz “Tembele bak, annesi çalışma demiş onun için hemen yatışa geçmiş” diyordur. Ama benim kesinlikle amacım yatmak ve keyif çatmak değil. O amaçlarımı üniversite zamanına bıraktım. Hatta ben çalışmadığım zamanlarda içten içe kendimi kemirir dururum. Yani dinlensem de o dinlenme anının tadını tam anlamıyla çıkaramam.)

Annemin yorumlarının benim için bu kadar değerli olmasının birkaç sebebi var. İlk neden annem benim kötülüğümü hiçbir zaman istemez. Benim hedeflerimi ve planlarımı çok iyi biliyor ve onları gerçekleştirmek için ilerlediğim sürece hep arkamda olup bana destek vereceğinden eminim. Diğer nedenler ise annemin akademik başarısı ve öğrencilik hayatından kaynaklanıyor. Annem üniversite sınavında Türkiye “birincisi” olmuş. Şaka yapmıyorum, gayet ciddiyim. Bu birinciliğin üstüne Hacettepe İngilizce Tıp bölümüne kaydolmuş. Sonradan yirmi yıldan uzun bir süre Hollanda’da genel cerrah ve damar cerrahlığı yapıp Türkiye’ye döndükten sonra da Ankara Hukuk’u bitirdi. Bu akademik başarıya sahip bir insana elbette gönülden inanıyorum. Sadece annem olduğu için değil, aynı zamanda idolüm olduğu için de…

Asıl söylemek istediğim nokta verimli çalışabilmek için motivasyonunuzun sizin içinizden gelmesine dikkat edin ve dinlenmeniz gereken zamanları iyi belirleyin. Yoksa dikkatiniz dağılır ve yorgunluğunuz kümülatif bir biçimde birikerek sizi yorgunluk girdabının derinliklerine doğru çeker. Oradan kurtulmanız da çok zor olur…

2-      Odaklanmak

Odaklanabilme sürenizi artırmak da verimli ve uzun süreler çalışabilmek için olmazsa olmaz elementlerden. Odaklanamıyorsanız, o test kitabının veya konu anlatım videosunun başında oturmanın sizin için en ufak bir faydası yoktur.

Odaklanma gücü bence geliştirilebilen bir şeydir. Ne kadar çok gürültülü ortamlarda çalışırsanız, gerçek sınavdaki o sessizlik anı sizin için o kadar huzur dolu gelecektir. Ayrıca odaklanma kapasitesi yüksek olanların çocukluklarıyla da ilişkisi olabilir. Herhangi bir bilimsel kanıtım yok ama çocukluktan itibaren belli bir iş ile uğraşabilen, sıkılmadan kendini oyalayabilen çocukların ileride daha iyi ders çalışmaya odaklandıklarını gözlemledim şu ana kadar. Bunu geliştirebilmek mümkün olduğuna göre bir işin başında oturabildiğiniz kadar oturmalı ve sonucunda bir ürün elde ederek ne kadar iyi çalıştığınızı kendinize hissettirmelisiniz.

Şu anda ders çalışmak yerine bu kitabı yazıyor olmam bile odaklanma gücümü artırmakla ilgili. Bir yandan dinlenirken ve zorlu maraton için güç toplarken bir yandan da ortaya bir kitap çıkararak geleceğim için verimli bir iş yaptığımı düşünüyorum. Yani dinlendiğiniz anlarda bile mümkün olduğunca sizi tatmin edecek ve “Bugün hem dinlendim hem de verimli işler yaptım.” diyebileceğiniz bir gün geçirmelisiniz. Elbette, “Bugün çok iyi odaklandım ve çılgınlar gibi test çözdüm.” gibi bir cümle de kurabilirsiniz. Bu tamamen nasıl bir gün geçirdiğinize göre değişir: Dinlenme günü mü, tam gaz çalışma günü mü? İçinde bulunduğunuz güne göre zamanınızı en verimli şekilde kullanmak için çabalayın.

 

3-      Sabahları Güne Kitap Okuyarak Başlamak

On birinci sınıfın başından itibaren tekrar okula fiziksel olarak gitmeye başladık. Ben de hem pandemiden ötürü sosyal mesafeyi daha rahat koruyabilmek hem edebiyat hakkında daha fazla bilgi sahibi olup soruları daha hızlı ve doğru çözebilmek hem de kitap okuyarak güne dinlenmiş başlamak adına serviste harcadığım vaktimi verimli değerlendirmeye karar verdim. Hem sabahları hem de akşamları serviste yarımşar saat vakit kaybediyorum. Bu vakit kaybını önlemek için ve sabah okula gittiğimde derslere daha iyi odaklanabilmek için güne kitap okuyarak başlıyorum.

Sabah sabah kitap okumak ve derslere odaklanmak arasında nasıl bir ilişki olduğunu sorguluyorsunuz muhtemelen. Açıkçası, ben de on birinci sınıfın sonlarına doğru yaklaşırken fark ettim bu sihri. Sabahları kitap okuduğum günler sırama oturur oturmaz test çözmeye başlayabiliyorum. Hiç etrafıma bakınma veya vakit kazanmak için -belki de vakit kaybetmek desem daha doğru olacak…- telefonumla uğraşma gibi şeyler yapmadan o gün yanımda hangi dersin testi varsa çözmeye başlıyorum. Böylece günüme ekstradan verim katmış oluyorum.

Bu arada bir parantez açmak isterim. Sınavımın olduğu günlerde zihnimi yormamak adına sabahları kitap okumak yerine geleceğimle ilgili kafamda planlar yapıp hayaller kuruyorum. Eğer yorulmamanız gereken bir günse kitap okumak yerine bu da verimli bir gün geçirmek için iyi bir taktik.

Daha uzun ve verimli çalışma ile ilgili bir noktaya daha değinmek istiyorum. On birinci sınıfın ikinci döneminin ortalarından itibaren üstümde çok büyük bir yorgunluk vardı. Sınavlara çalışmak için kendimde gücü zor buluyordum. Biraz enerji toplamak adına akşamları serviste kitap okurken uyuyakalıyordum ve eve vardığımda kendimi çok dinç hissediyordum. Tabii, dershane servisinde uyuyakalmak pek mümkün olmuyor çünkü o servisler daha kalabalık olduğundan olsa gerek hep daha gürültülü oluyor. Eğer kitap okumaya odaklanamayacağınız kadar çok gürültü varsa zihninizi boşaltın. Ama bence gürültülü ortamda kitap okuyarak paragraf netlerinizi artırma şansı elde edebilirsiniz. Sizlere bunu kesinlikle tavsiye ederim.

4-      Sayısal Derslerin Arasına Sözel Dersleri Eklemek

Evde veya okulda kendi kendinize ders çalışırken belirli bir programınız yoksa bile elinizin altında iki farklı ders grubundan test bulundurmanızı şiddetle tavsiye ederim. Mesela yanınıza matematik testi aldıysanız bir tane de dil bilgisi veya Türkçe deneme fasikülü alın. Birinden yorulup sıkıldığınızda mola verip etrafınıza boş boş bakınmak yerine diğer derse geçerek çok daha uzun ve verimli ders çalışma süreleri elde edebilirsiniz. Dinlenmeyi ihmal etmeyin ama sabah saatleri sizin için verimli geçiyorsa o sürede olabildiğince çok soru çözmeye çalışın.

On birinci sınıf boyunca belirli ve sabit bir çalışma programımın olmadığını belirteyim. Ancak temel hedefim, Türkçe, matematik ve geometri konularına yüklenmekti. Bu nedenle sabahtan dershaneye gidinceye kadar matematik ve geometri testi çözüp daha sonradan dershanedeki soru çözümü öncesinde biraz dinlenip tekrar matematik çözüyordum. Dershanedeki derslerin arasındaki teneffüslerde de çok yorulduğumu hissedince Türkçe testine geçiyordum. Böylece en yorgun olduğum anda bile çalışmaya devam ederek günümü verimli geçirebiliyordum. Sizler de çalıştığınız alana göre iki farklı ders seçip gün içerisinde çalıştığınız dersleri değiştirerek aralıksız bir biçimde uzun saatler boyunca çalışabilirsiniz.

5-      Kendinizi Çok Yorgun Hissettiğinizde Kısa Molalar Vermek

Bazen kendinizi tükenmiş hissetmeniz çok doğal. Kendimden örnek verecek olursam okuldaki son teneffüs ve dershanedeki son teneffüste artık tamamen pilim bitmiş oluyor. Böyle anlarda ya yanımdaki kitabı çıkarıp okuyorum ya suyumdan biraz yudumlayıp kafamda dört dönen işlemleri ve ezber konuları atmaya çalışıyorum ya da telefonum yanımdaysa sosyal medyaya bakıyorum. Sonuçta iki tane on dakikacıktan bahsediyoruz.

Günün geri kalanında hiç mola vermeden -sadece yemek ve tuvalet ihtiyaçlarınızı gidermek için ara vererek- çalıştıysanız biraz dinlenmeye ihtiyacınız var demektir. O yorgun hâlinizle çalışmaya devam ederseniz çalıştığınız şeyleri hem anlamazsınız hem de gereksiz bir biçimde yorgunluğunuza yorgunluk katmış olursunuz. Yorgunluktan odaklanamıyorsanız dinlenin gitsin…

6-      Molalarınızda Dikkatinizi Dağıtacak Unsurlarla Uğraşmamak

Mola verdiğiniz zamanlarda dikkatinizi tamamen derslerden uzaklaştırıp başka alemlere götürecek şeylerle uğraşmamalısınız. Mesela az önce son teneffüste birazcık sosyal medyaya bakmak örneğini verdim. Eğer siz bir kere kolunuzu kaptırıp oradan kurtulamayacağınızı düşünüyorsanız hiç bakmayın daha iyi. Ama sadece “Kimler beni takip etmeye başlamış?”, “Ben de şu kişilere istek atıp ağımı genişleteyim, sonra da dersime devam edeyim.” Diyerek kendinizi frenleyebiliyorsanız biraz bakmanızda hiçbir sakınca yok. Daha önceki bölümlerde belirttiğim gibi hayat sadece ders çalışmaktan ibaret değil, gelecek için sosyal çevrenizi de geliştirmeniz şart.

Eğer dikkatinizi hiç dağıtmak istemiyorsanız, kafanızı sıranızın üstüne koyup gözlerinizi kapatın ve biraz dinlenin. Zaten eninde sonunda zil çalacak ve sizin tekrar çalışmaya başlamanız gerektiğini hatırlatacak. Biraz dinlenerek daha verimli olabilirsiniz. Hem de dikkatinizi dağıtmadığınız için anında ders çalışmaya geri dönebilirsiniz.

7-      Teneffüslerde Çalışmaya Devam

Gününüzü verimli kullanmak için teneffüslerde ders çalışıp test çözmeye devam etmek çok iyi oluyor. Yorulduğunuz ana kadar tam gaz soru çözmeye devam ederek hem verimli bir gün geçirdiğinizi hem de uzun saatler boyunca çalıştığınızı fark ediyorsunuz. Belki bazılarınız teneffüsler dinlenmek içindir diye itiraz edecekler ama üniversite sınavında da saatlerce test çözmeye konsantre olmanız gerektiğini unutmayın. Bu süreyi ne kadar artırabilirseniz işiniz o kadar kolaylaşır.

Hem de okulda yedi teneffüsten bir saat on dakika, dershanede de üç teneffüsten yarım saatlik bir ek süre kazanabileceğinizin bilincinde olun. Bu neredeyse günlük iki saatlik ek çalışma vaktine tekabül etmekte. Neden böyle bir vakti verimli geçirmeyesiniz ki?.. Ayrıca bizim okulda, sabahtan servisler çok erken bırakıyorlar. Böylece dersler başlayıncaya kadar yarım saatlik bir süre daha kazanıyorum. Toplamda iki saat on dakikalık bir sürem, öğle teneffüsüm ve akşamları dershanede yemek yeme süresiyle soru çözüm saati oluyor. Hepsini toplayınca yaklaşık dört saat elde ediliyor. Aralıksız bir şekilde çalışmak elbette gerçekçi bir hedef olmaz ama bu dört saati en verimli şekilde kullanabilmek sizin elinizde. Arada kısa molalar vererek uzun ve verimli çalışma metotları geliştirebilirsiniz.

8-      Okulda ve Dershanede Yemek Yediğiniz Saatlerde Mutlaka Dinlenin

Günün en verimli dinlenme saatlerinin yemek yediğim saatler olduğuna karar verdim. Sene başında yemek yerken de kitap okuyordum. Ancak yılın ortasına geldiğimde -on birinci sınıftan söz ediyorum- çok yorulmaya başladığımız hissettim. Bunun üzerine ikinci dönem boyunca yemek saatlerinde hayaller kurmaya ve planlar yapmaya karar verdim. Bir yandan “sağlıklı” ve beni her daim enerjik tutan yiyeceklerimi yerken bir yandan da geleceğimi zihnimde inşa etmeye başladım.

Hedeflerim giderek netleştiğinden kendimden daha emin adımlarla yürümeye başladım. Ayrıca dinlendiğim için yemekten sonra hiç ağırlık çökmesine izin vermeden motor gibi çalışmaya devam edebildim. Yemek yerken hayal kurma işini hepinize tavsiye ederim. Kesinlikle yemek yeme işine ekstradan bir tat ve zevk katıyor -ki yemek yemek her zaman hoş bir uğraştır-.

9-      Akşamları Yorulduğunuzda Kitap Okumak

Akşamları çok yorgun olduğunuzu hissettiğinizde de kitap okumanızı öneririm. Sınav döneminde bile olsanız olabildiğince çok okumaya çalışın. Hem dinlendiğinizi hissederek hem de verimli bir iş ile uğraştığınızı düşünerek gününüzün olağanüstü bir şekilde geçtiğini düşüneceksiniz. Bu motivasyon ile sabah daha enerjik ve olumlu bir şekilde uyanacaksınız. Bu ruh hâli de sizi iki yıl boyunca çok iyi idare edecektir. Ara ara elbette bunalacaksınız ama çoğunlukla sizi mutlu eden ve kendinizi verimli hissettiğiniz işlerle ilgilenerek yılmadan ilerlemeye devam edeceksiniz.

10-  Sınav Sonuçlarınızı Öğrendikten Sonra Keyfinize Keyif Katmak için Biraz Soru Çözün

Hem okul sınavlarınız hem de dershanede girdiğiniz denemelerin sonuçları açıklandığında sevincinizi soru çözerek kutlayın. Ben sene boyunca ilk fırsatta anneme haber verip ondan güzel tebrik sözleri aldıktan sonra matematik testi ile kendimi ödüllendirirdim. Yanlış anlamayın, hayattaki tek eğlencem matematik testi çözmek değil. Hatta genel olarak test çözme işini anlamsız buluyorum ama motivasyonumu bozmamak adına ders çalışmayı sevdiğimi kendime sık sık hatırlatıyorum.

Sınav sonuçlarımı görünce çalışmalarımın ve emeklerimin boşa gitmediğini gördüğüm için keyifleniyorum. Emeklerim boşa gitmediğine göre biraz daha çalışıp kendimi daha da geliştireyim diye düşünüp test kitaplarımın arasında gömülüyorum. Kesinlikle bu iki yıl boyunca kendinize vereceğiniz en iyi ödül test çözmek olacak…

11-  Hayallerinizi Gerçekleştirebilmek için Asla Pes Etmemek

Yemek yerken hayal kurmanızı önermiştim. Bu hayalleri boşuna kurmamalısınız elbette. Onları gerçekleştirebilmek ve hayallerinizi birer hedef hâline getirebilmek için düşlemelisiniz. Ayrıca hiçbir şeyin imkânsız olmadığını kendinize hatırlatarak motivasyonunuzu koruyabilirsiniz. Motivasyonlu olduğunuz zaman da verimli ve uzun saatler boyunca çalışabileceğiniz için hedeflerinize ulaşamama gibi bir imkân olmayacaktır. Yeter ki hiçbir zaman pes etmeyin. Süreç ne kadar zorlu olursa olsun mağaranın çıkışında aydınlık bir ortam ve gökkuşaklarının olduğu bir deniz kenarı olduğunu unutmayın…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...