Ana içeriğe atla

İKİ YILLIK “HAYATA ATILMA MARATONUNDA” PSİKOLOJİ


     Bu iki yıl boyunca çok fazla ani duygu değişimleri, çöküşler, enerji patlamaları, boşlukta olma hissi gibi farklı duygular yaşayacaksınız. Bunun iki temel nedeni var: Bu çok zorlu bir süreç ve bu süreçte kafayı yememek oldukça güç; ayrıca hepimiz ergenlik çağındayız.

Gençliğiniz bir daha geri gelmeyeceğini düşünerek maksimum eğlenceyi yaşamalısınız. Tabii baştan söyleyeyim, kimsenin lise hayatı Amerikan dizilerindeki gibi değil. Bu nedenle moralinizi bozmadan biraz gülüp eğlenerek biraz da çalışarak bu iki yılı atlatmaya çalışın.

Çok gerildiğiniz ve bunaldığınız anlar olacak. Bazen kimse sizi anlamıyor, sadece herkesin size baskı yaptığını düşünüyorsunuz. Böyle durumlarda benim tavsiyem ailenizle dertleşmek. Eğer bunu yapabileceğiniz bir ortam yoksa odanıza çekilip kendinizi sakinleştirmeye çalışmalısınız. Toplum içinde hiçbir zaman ağlamayın ancak çok bunaldıysanız odanızda biraz göz yaşı döküp ferahlayabilirsiniz.

Kızların bu süreçte daha duygusal olmaları çok doğal. Biz kızları çok daha zorlu bir süreç bekliyor. Güçlü kalıp pes etmeden yavaş yavaş ilerleyin. Bu ülkede yaşayan herkes bu saçma eğitim sisteminden geçiyor. Dişinizi sıkın ve güzel günlerin hayalini kurun. Geçici bir dönem olduğunu kendinize sık sık hatırlatın. Annem her ne kadar gün saymanın doğru olmadığını söylese de beni motive ediyor. Mesela şu anda kurtuluş günüme tam olarak 1 yıl ve 1 haftam kaldı…

Çöküş yaşadığınız anda ya da bunaldığınız zaman arkadaşlarınızla ve öğretmenlerinizle dertleşmek de iyi gelebilir. Örneğin on birinci sınıf boyunca sınıfça çok bunaldığımız dönemler oldu. Edebiyat ve İngilizce derslerinde hocalarımız bize motivasyon konuşmaları yaptılar. Gerçekten hem kendimizi çok dinlenmiş hem de gelecek kaygımızın hafiflemiş olduğunu fark ettik. Her zaman olmamak şartıyla arada sırada öğretmenlerinizden böyle isteklerde bulunabilirsiniz. Ne de olsa onlar da bizim çektiğimiz çilelerin farkındalar ve her açıdan bizlere yardımcı olmaya çalışıyorlar.

Tabii bu sürecin sadece bunalımlarla geçeceğini düşünmeyin. Bazen de gereksiz bir “özgüven patlaması” ve/veya “enerji patlaması” yaşayabiliyorsunuz. Bazen de “yorgunluk sarhoşluğundan” hayata toz pembe gözlüklerle bakıyorsunuz. Böyle anlarda kafayı yediğinizi düşünmeyin. Aksine beyniniz kafayı yememek için size bu yollarla yardımcı olmaya çalışıyor. Dinlenmeye ayırdığınız vakti “yorgunluk sarhoşluğuna” ayırın ve o anın tadını çıkarın. Birazcık gereksiz yere gülmenin veya gülümsemenin kimseye zararı olamaz. Hatta bu sayede daha iyi dinlenip diğer güne daha hızlı bir başlangıç yapabilirsiniz.

Bu duygu dalgalanmaları çok doğal. Sadece iki yıllık gelip geçici bir eziyet olduğunun bilincinde olun ve mental sağlığınızı korumak için elinizden gelen her şeyi yapın. Gelecek çok güzel olacak ve şu anki psikolojik durumumuza değecek. Sabredin ve bitiş çizgisine doğru kendinizi hırpalamadan koşun. Her maratonun bir bitişi vardır…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...