İnsanın gerçekten özgür olup olmadığı, yüzyıllardır merak edilen ve
net bir cevap bulunamayan bir konudur. Peki sizce insan gerçekten özgür müdür?
Bence bu soru, “insan özgürlüğünü” fazlasıyla genelleştirmektedir. İnsanların
özgürlüğü kendilerine, bakış açılarına, yaşadıkları ortama ve sorumluluklarına
bağlıdır. Bakış açılarımız, duygularımız ve düşüncelerimiz bizim kişiliğimizi
oluşturmaktadır. Hepimiz farklı bakış açılarına ve düşüncelere sahip
olduğumuzdan, kendimizi özgür hissedip hissetmemek bir “öznellik” oluşturur ve “insanın
kendisine bağlıdır”.
Hepimiz, tamamen özgür olamayacağımızın farkındayız. Bir toplum
içerisinde yaşarken hiçbir zaman başkalarının yaşam alanlarına giremeyiz ve
özgürlüklerini kısıtlayacak bir biçimde karışamayız. “Başkalarının
özgürlüğünün kısıtladığımız an, bizim özgürlüğümüz biter.” sözünü
bilmeyenimiz yoktur. Bu kesinlikle doğru bir cümledir. Aklınıza “peki suçlular
bu durumda herkesten daha mı özgür?” gibi bir soru gelebilir. Bu tamamen
kişinin bakış açısına bağlıdır. Sonuçta birini öldüren bir kişi, öldürdüğü
kişinin özgürlüğünü kısıtlamıştır. Muhtemelen bu durumda katil, kendini özgür
hissetmektedir. Tabii, kendini özgür hissetmeme olasılığı da vardır. Hukuk
kuralları var olduğu sürece kendini kısıtlanmış hissedebilir. Bu durumda
“insanın özgür olup olmaması”, insanın kendi bakış açısına bağlıdır.
Issız bir adada yaşadığımızı var sayalım. Etrafta “toplum”
kavramından en ufak bir iz yok, sadece siz ve doğa varsınız. Böyle bir durumda
büyük bir çoğunluğumuz kendimizi aşırı derecede özgür hissederiz. İstediğimiz
her şeyi yapabileceğimizi ve bunun sonucunda hiçbir şekilde “hukuki kurallar”
tarafından verilecek bir yaptırım olmayacağını düşünürüz. Peki, insanın vicdanı
varken bu gerçekten mümkün müdür? Bu sorunun cevabı kesinlikle kişiden kişiye
göre değişecektir. Bazıları kendini öyle bir ortamda çok özgür hissederken, bir
başka grup ise “doğa ile iç içe” olunduğundan tam olarak özgür olmadığını
düşünecektir. Örneğin o ıssız adada bulunan bir ağacı istediğimiz zaman gidip
kesebilir miyiz? Kessek bile, ağacın özgürlüğünü kısıtlamış olmaz mıyız? Bu
durumda, vicdanlı bir bireysek tamamen özgür olmadığımızı düşünebiliriz. Sonuç
olarak etrafımızda bizden başka hiçbir insan olmamasına rağmen kendimizi
tamamen özgür hissedip hissetmememiz kendimize bağlıdır.
Özgürlüğümüzü kısıtlayan şey bazen korkularımız, bazen çevremizdeki
baskı, bazen de duygu ve düşüncelerimizdir. Eğer bir kişi; çevresinden gelen en
ufak bir olumsuz eleştiride ciddi bir şekilde etkilenip, günlerce o konuyu
düşünüp, o eleştiriye göre kendini değiştirmeye çalışıyorsa kesinlikle özgür
değildir. Herkes günlük hayatında etrafındaki insanlardan olumsuz eleştiriler
almaktadır. Böyle bir durumla karşı karşıya kaldığımız zaman “kendimizi bir
miktar da olsa özgür hissedebilmek” için eleştirileri önce analiz etmeli ve
kendimizi değiştirme işlemini daha sonradan geliştirmeliyiz. Eleştirilerden,
korkularımızdan, duygularımızdan ve düşüncelerimizden etkilenip etkilenmemek
özgürlüğümüzü belirlemektedir. Bu durumlar da insanın bakış açısına ve kişilik
özelliklerine bağlı olduğundan, “özgürlük” insanın kendisine bağlıdır.
Ayrıca; bana göre genel kültürümüz, deneyimlerimiz, aldığımız
eğitimler, maddi gücümüz de bizim “özgürlüğümüzü” artıran etkenlerdir. İnsanların
bize daha fazla saygı duyması, otoritemizin diğer insanlara göre daha fazla
olması bizi bazı durumlarda “daha özgür” kılacaktır. İş veya ev ortamında
sözümüzün daha çok geçmesi, kendi ayaklarımızın üzerinde rahatlıkla
durabilmemiz bizleri rahatlatacaktır.
Bir insan ne kadar bilgili olursa, “özgürlüğünü kısıtlayacak yanlış
bilgilerden arınma” işlemini o kadar kolay yapacaktır. Bu nedenle iyi bir
eğitim alarak kendimizi geliştirmek çok önemli bir rol oynamaktadır. Bol bol
kitap okuyup, filmler izleyip, insanları dinlemeliyiz. Tabii ki her söylenilen
şeye inanmamalı, edindiğimiz her bilgiyi araştırıp sorgulamalıyız.
Hayatta deneyim sahibi oldukça insanlar bize daha çok güvenir ve
saygı duyar, bu durum da bizim kendimize olan güvenimizi artırır. Özgüvenimiz arttıkça,
rahatlar ve daha özgür oluruz çünkü duygularımızın, düşüncelerimizin ve
korkularımızın baskısından arınmış oluruz.
Tabii; bazı insanlar genel kültürün, deneyimlerin, aldığı
eğitimlerin ve maddi gücünün özgürlüğünü kısıtladığını düşünebilir. Örneğin
sürekli bir şeyler düşünüp araştırıp sorgulayıp üretmek yorucu gelebilir. İnsan,
kendini “bilgilerin esiri” gibi hissedebilir. Ünlü kişiler de kendilerini
“aldıkları eğitimin ve maddi güçlerinin esiri” gibi hissedebilirler. Alışveriş
merkezinde hayranları tarafından rahat bırakılmayacakları korkusu onların
özgürlüğünü kısıtlayabilir.
Sonuç olarak; içinde bulunduğumuz durum, etrafımızdaki bireyler,
korkularımız, eğitimimiz, işimiz, duygularımız, düşüncelerimiz, çevremiz ve
kişiliğimiz “bakış açımızı” belirler. Bakış açımız da özgürlüğümüzü belirler.
Bu nedenle özgürlük “öznel” bir kavramdır.
Suzan R. HOFSTEDE
26 Mart 2021
Yorumlar
Yorum Gönder