Ana içeriğe atla

GELECEĞİMİZ TEHDİT ALTINDA: YAPAY ZEKÂLAR

  


Son yıllarda gündemde olan en popüler konulardan biri yapay zekâlar… Birkaç yıl öncesine kadar insanlar yapay zekânın ne kadar muhteşem bir proje olduğunu düşünse de, her geçen gün teknolojinin bu derece gelişmesi herkesi korkutuyor olsa gerek. Yapay zekâ teknolojisinin hızlı gelişimi çok tehlikeli bir yönde ilerliyor. Geleceğimiz tehlike altında, dikkatli olmalıyız…

Pandeminin başından itibaren, tüm bilim kurgu filmlerinde abartılı ve komik bularak izlediğimiz o korkunç sahnelerin yavaş yavaş gerçekleşeceğine inanıyorum. Çok yakın bir zamanda Dünya’mızı robotlar işgal ederse hiç şaşmam.

·         YAPAY ZEKÂ NEDİR

Yapay zekâ; mevcut verileri, matematiği ve mantığı kullanarak yeni tahminlerde bulunarak işlemler yapan bir bilgisayar sistemi olarak tanımlanabilir. Bir nevi insanları taklit etmeye çalışan “henüz” duygularıyla değil, sadece mantığıyla ve elindeki bilgilerle kararlar verip çıkarımlarda bulunan bir sistemdir.

Günümüzde teknoloji hızla geliştiğinden dolayı yapay zekâların da birçok özel yeteneği olduğunu, hepimiz tahmin edebiliriz. Microsoft’a göre yapay zekâlar hatalarından ders çıkararak kendilerini geliştiriyorlar. Evet yanlış duymadınız! Filmlerde izlediğimiz bu kendiliğinden öğrenme sistemi şimdiden kurulmuş durumda. Yapay zekâlar giderek daha doğru tahmin ve çıkarımlarda bulunup daha pratik ve gelişmiş işlemler gerçekleştiriyorlar.

Normal yapay zekâlara göre daha gelişmiş bir yapay zekâ, yeni edindiği bilgileri çok hızlı ve doğru bir şekilde işleyebilmektedir. Bu gelişmiş yapay zekâlar farklı alanlardaki sektörlere çok büyük fayda sağlamaktadır: Görüntü tanıma programları, sürücüsüz araçlar ve sanal asistanlar üretilirken bu teknolojiden faydalanılmaktadır.


·         İLK ROBOT ÜRETİM ÇALIŞMALARI

1900’lü yılların başından itibaren robot üretimi ve yapay zekâ çalışmaları başlamıştır. 1921 yılında “robot” sözcüğü hayatımıza girmiştir. 1950 yılında ilk robotlar üretilmeye başlandı. 1968 yılında Standford Araştırma Kurumu, iki yönde hareket edebilen bir robot tasarlamıştır. 1980 yıllarda yeni teknikler geliştirerek oldukça ucuz olan robotlar üretilmeye başlandı.

1990 yılına gelindiğinde ise ileri-geri gitme, etrafı izleyebilme ve avlanma hareketlerini gerçekleştirebilen robotlar üretilmeye çalışılmıştır. Mars’a araştırma yapması için gönderilen bir robotun da üretim tarihi 1990. Ayrıca insan görünümüne yakın ve bir miktar öğrenme kapasitesi olan robot da 1990 yılında icat edilmiştir. Genel olarak, robot teknolojisinde en çok gelişim gösterilmiş dönem 1990 yılı civarındadır.

1998 yılında NASA’nın da destek verdiği, uzay çalışmaları için üretilen bir robot geliştirildi. 2009 yılında ise insana benzeyen, sesleri algılayan, insanlar gibi hareket edebilen yazılımlar üzerinde çalışıldı ve prototipler geliştirildi. 2016 yılında ise ilk vatandaşlık alan “Robot Sophia” üretildi.

·         DİJİTAL KİŞİLİK

İnsanlara tıpatıp benzeyen robot yapımları giderek artmakta. Bu nedenle ortaya “dijital kişilik” adı verilen bir kavram çıktı. İnsanlar ve tüzel kişilerden (şirket, vakıf, vb.) sonra artık robotlara da kişilik verilmeye başlandı. Henüz bütün sorumlulukların robotlarda mı yoksa robotu üreten kişi ve şirketlerde mi olması gerektiği hâlâ daha tartışma konusudur. Teknoloji ve yapay zekâ sistemleri çok hızlı geliştiğinden ortaya birbirinden ilginç ve değişik kavramlar çıkıyor. Dijital kişiliği olan, başka bir deyişle ilk vatandaşlığını alan robot “Sophia” oldu.

·         VATANDAŞLIK ALAN İLK ROBOT: “ROBOT SOPHIA”

Suudi Arabistan’da “Sophia” adındaki robota vatandaşlık verilmiştir. Dünya üzerinde ilk vatandaşlık alan robot “Sophia” olmuştur. Sophia, Hong Kong’da “Hanson Robotics” adındaki şirket tarafından üretilmiştir. Çok özel yazılımlara, kameralara ve sensörlere sahip bu robot gerçekten herhangi bir insandan ayırt edemeyeceğiniz kadar başarılı bir şekilde tasarlanmıştır. İnsanlar ile göz teması kurabilmektedir. Katıldığı röportajlarda normal, sıradan bir insanın yapacağı tüm jest ve mimikleri uygulayarak insanlığı umutlandırmakla birlikte dehşete kapılmasına da neden olmuştur. Birkaç yıl içerisinde, Sophia gibi vatandaşlık alarak iş hayatına atılan pek çok robot ile birlikte çalışıyor olacağız. Bilim kurgu filmlerindeki gibi ilginç bir gelecek bizi bekliyor…

·         ÇOK YAKIN BİR GELECEKTE, MESLEKLERİMİZ TEHLİKEDE…

Belki şu anda yazdıklarımı gülerek okuyor olabilirsiniz ancak çoğu meslek tehlike altında. Fabrikalarda kullanılan teknoloji sayesinde, bu sektörde uzun bir süredir oldukça az insan çalışmaya başlamıştır.

Yakın zamanlarda Amerika Birleşik Devletleri’nin bazı eyaletlerinde “yapay zekâ hakimleri” projesi üzerinde çalışılmaya başlandı. Robotlar insanlara göre milyonlarca kat daha fazla veriyi çok daha kısa bir süre içerisinde işleyip inceleyebildiklerinden hakimlerin yerlerini yavaş yavaş almaya başlamış durumdalar. Elbette, henüz duygularını kullanamadıklarından tam olarak doğru kararlar verip veremeyecekleri test edilmekte. Fakat bu tarz gelişmeler, yapay zekâların insanların yerlerini almaya başladıklarının bir göstergesi.

Yakın zamanda tıp ve mühendislik alanlarında da robotlar kullanılmaya başlanacak ve geriye insanlar için çok fazla iş seçeneği kalmayacak. Robotlar güçlendikçe sisteme karşı çıkmak isteyip ellerindeki gücü insanlara karşı kullanabilirler. Bana kalırsa, yapay zekâ ve teknoloji gelişmeli ama daha sakin ve yavaş bir şekilde gelişmeli. Gidişatımız gerçekten çok kötü görünüyor. Umarım, bu düşüncelerim sadece “komik ve çocuksu” birer düşünce olarak kalır…

Suzan R. HOFSTEDE,

24 Temmuz 2021

 

KAYNAKÇA

1.      https://www.ibm.com/tr-tr/cloud/learn/what-is-artificial-intelligence (Erişim tarihi: 24.07.2021)

2.      https://www.oracle.com/tr/artificial-intelligence/what-is-ai/ (Erişim tarihi: 24.07.2021)

3.      https://azure.microsoft.com/tr-tr/overview/what-is-artificial-intelligence/ (Erişim tarihi: 24.07.2021)

4.      https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41780346 (Erişim tarihi: 24.07.2021)

5.      https://inovax.net/inovax/2010/02/robotlarin-tarihcesi/ (Erişim tarihi: 24.07.2021)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...