Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

OKULLARDA OKUTULAN KİTAPLAR NEDEN SIKICI?

  Nedense okullarda okutulan kitaplar genellikle oldukça sıkıcıdır. Nadiren eğlenceli ve öğrencilerin sevebileceği türden eserler de seçilmekte ama çoğunlukla küçücük çocukları kitap okumaktan soğutacak seçimler yapılmakta. Bunun nedenini ilkokul yaşlarımdan itibaren sorguluyorum ve sanırım gerçek cevabı hiçbir zaman öğrenemeyeceğim bir soru… Okullarda “zorunlu kitap” uygulaması yerine her çocuğa haftada bir tane istediği kitabı bitirme şartı konulsa çok daha başarılı bir sonuç elde edileceğine eminim. Bir de “kitap okumak” ve “sınav olmak” kavramlarının aynı çatı altında toplanması çok mantıksız. Bir insan “sınav” olacağı zaman yaptığı işten zevk alamaz, onun tadını çıkaramaz ya da yaptığı işin keyifli olabileceğini anlayamaz. O hâlde neden “kitap okumak” gibi güzel bir etkinliği bu tarz saçma uygulamalarla lekeliyorsunuz? Bunun bir nedeni öğretmenlerin “zorunlu” olarak seçtikleri kitapları kendilerinin okumaması ve konusu haricinde herhangi bir fikirlerinin olmaması. Eğer, ...

ANLAŞILMAK YA DA ANLAŞILMAMAK

  Bir metnin başarılı olduğunu kabul etmek için gerekli ölçütler sizce nelerdir? Çok uzun, komplike ve anlaşılmaz cümleler kurmak mı? Okuyucuya kafanızda dönüp dolaşan fikirleri yalın ve açık bir dille anlatmak mı? İstediğiniz mesajı tam olarak aktarabilmek mi yoksa ileteceğiniz mesajın karşınızdakinin çömesini oturup beklemek mi? İnsanı düşündürüp duran anlaşılmaz dil ve anlatım teknikleri kullanmak mı? Yoksa güzel betimlemeler yapmak mı? Belki de kriterler bunlardan çok daha fazladır. Üslubunuz, konu seçiminiz, orijinal fikirler üretebilmeniz de başarılı bir yazar olmanızı sağlayacak etkenler arasında bulunmaktadır. Kalıcı eserler için toplumdan çok soyut olmayan meselelere değinmek de gereklidir. Gördüğünüz gibi çok fazla şey lazım başarılı bir metin yazabilmek için. Ama bence en önemlisi anlaşılırlık… Anlaşılır bir yazı yazmazsanız derdinizi kime anlatacaksınız? İleride kendi yazdığınız metni okurken siz bile anlamakta zorlanıyorsanız istenilen “iletişime” maalesef ulaşamam...

NEDEN YAZMAK KENDİMİ BULDUĞUM SANAT ALANI?

  Son değineceğim başlık ise neden bu sanat alanını seçtiğim ile ilgili… Sanatı öteden beri sevmişimdir. Dans, piyano ve edebiyat hayatımda önemli yerlere sahip olan sanat alanları oldu. Hepsi birbirinden dinlendirici, rahatlatıcı terapiler gibi geliyor insana. Bir de işin ucunda ortaya koyduğunuz ürünler olunca her geçen gün motivasyonunuz artıyor. Motivasyonunuz arttıkça daha çok o dal ile ilgileniyorsunuz ve daha çok gelişiyorsunuz. Bu gelişme sizi motive ediyor bu sefer. Böylece “verimlilik döngüsü” adını verebileceğimiz -biraz baş döndürücü olsa da- olağanüstü bir döngüye giriyorsunuz. Yazmak her daim kolaylıkla yapabileceğim bir uğraş olduğu için kendimi en çok bulduğum, keşfettiğim alan diyebilirim. Yazmaya devam ettikçe de tanımadığım, bilmediğim yönlerimi fark edip şaşırdığım da oluyor. Ayrıca hiçbir zaman yaşayamayacağım hayatları ve kişileri görüp tanımış oluyorum yazılarımda. Yani hayatı birkaç kez yaşamış oluyorum. Kedilerin dokuz canlı olması gibi bir şey bu! Hatt...

YAZDIĞIM EDEBÎ TÜRLER HAKKINDA

  En sevdiğim ve en çok yazdığım edebî türe gelecek olursak… Bu sorunun cevabı kesinlikle deneme. Deneme yazmaya bayılıyorum. İstediğim herhangi bir konuda herhangi bir alanda -ki benim seçtiğim alan çoğunlukla edebiyat ve felsefe üzerine oluyor- dilediğim gibi saatlerce yazma hakkına sahip oluyorum. Sadece içimi boşaltmakla kalmayıp zihnimde uçuşan düşüncelerimi de sistematik ve planlı bir hâle getirebiliyorum. Bu sayede aklımdaki problemi çözüp rahatlayabiliyorum. Genelde aklımdaki problemler “kimlik nedir”, “felsefe nedir” gibi günlük hayatta pek de sorgulamayı aklımıza getirmeyeceğimiz konular oluyor. Ne acil bir sorun ne de beni şahsi olarak yakından ilgilendiren konular oluyor bunlar ama ben yine de bu soruların cevaplarını kendimce verince rahatlayıveriyorum. Son zamanlarda betimlemeler yapıp kısa öyküler yazmak da çok hoşuma gidiyor. Zaten ilkokuldayken “yazma sanatı” ile ilk kez kısa hikâyeler yazarak tanışmıştım. Bir süre sonra daha derin konular işlemem gerektiğini...

VERİMLİ YAZARLIK DÖNEMİ

  ·      Her yazarın çok verimli olduğu dönemler vardır. Genellikle aşk acısı çekildiği zaman ya da hayatlarında ilgi çekici ve eğlenceli bir olay olduğu zaman bu dönem onları bulur. Tüm dünya için bilim kurgu filmleri ve kitapları gibi olan bir dönem, benim “verimlilik çağım” oldu. Bu esrarengiz zaman dilimi ise pandemideki tam kapanma dönemi… Şu anda büyüme çağında olduğum için -tam kapanma zamanında liseye yeni başlamıştım ve lisemin ilk iki yılını evde geçirdim- belki ilgi alanlarımı daha bilinçli keşfetmeye başladım o dönemde. Belki de boş vaktim arttığı için her geçen gün daha fazla kitap okumam benim verimliliğimi artırdı. Bir başka etken ise her akşam haberleri izlediğimde dünyada yepyeni akla hayale gelmeyecek gelişmelerin yaşanmış olması olabilir. Bunun nedenini hiçbir zaman bilemeyeceğimin farkındayım ama bu verimlilik, “yazarlığın” ileride kesinlikle olacağım meslekler listesine girmesini sağladı. Edebiyata, yazmaya ve felsefeye olan bu ilgimi keşfe...

YAZMA İÇİN İDEAL YER VE ZAMAN

  Kendi yazdığım yer ve zamandan bahsettiğime göre şimdi ideal ortamın nasıl olması gerektiğine gelelim… Bence ideal bir ortama ihtiyaç yoktur, yazmak isteyen her şekilde bir yolunu bulup yazılar yazar. Ancak “felsefenin Antik Yunan’da başlama sebepleri arasında refah seviyesinin yüksek olması” bilgisini hepimiz biliyoruzdur. Bu oldukça doğru bir tespit ve bu tespitin yazarlık için de geçerli olduğuna inanıyorum. Eğer mutlu ve huzurlu değilseniz, bir probleminiz varsa yazma sanatının olağanüstü ritmine kapılıp gidemezsiniz. Bu nedenle ideal ortam öncelikli olarak sizin iç dünyanızda, hayatı nasıl gördüğünüzde bitiyor. Eğer yatağın ters tarafından kalktıysanız, o günlük de olsa elinize kâğıt ve kalem almazsanız iyi edersiniz. Yoksa yazdığınız şeyleri yazan “siz”, gerçek siz değilsinizdir. Bu nedenle yazmaya başlamadan önce ben “ponçik” versiyonumda olmaya özen gösteririm. Önce bir enerji patlaması yaşar, içim kıpır kıpır olur; sonra da “ben en iyisi bilgisayarımın başına geçeyim” ...

YAZMA ORTAMI

  · Yazma ortamının nasıl yaratıldığı veya nasıl olması gerektiği hakkında okurlar sıklıkla düşünür. Özellikle de bolca kitap okuduktan sonra, kendileri de bilgisayarın veya kalemle kâğıdın başına geçtikten sonra bunu sorgulamaya başlarlar.   Sizlere bir sır vereyim: Yazmak için herhangi bir “yazma ortamına” ihtiyacınız yok! Evet, yanlış duymadınız. Elbette yazı yazabilmek adına belli bir zaman ve mekânda bulunmanız gerekiyor ancak herhangi bir ortam “yazarlığınıza yazarlık” katmıyor. Yazma becerisi insanın aklı ve duygularının karışımıyla ortaya çıkan bir olgudur, çevrenizde gördüğünüz çiçek böcek veya eşsiz bir Boğaz manzarası değil. Şiir yazarken bu tarz bir ortama belki ihtiyaç duyuluyor olabilir, şair olmadığımdan bu alan hakkında herhangi bir yorum yapamam ama düzyazı yazarken kesinlikle masada duran karamel kokulu mumlara, romantik güllere ve havanıza hava katacak bir beyaz şaraba ihtiyacınız yok. Yazı yazmayı seven ve kafa dağıtmak için yazılar yazan her kişinin ...

İLHAM PERİLERİ İLE SOHBET

Yazmaya nereden ve nasıl başlanır? Yazma aşamasına gelmeden önce zihninizde ilgi çekici veya sıradan bir konu olması gerekir. Emin olun sıradan olaylar bile çok ilgi çekici hâle getirilebilir ve akıcı bir şekilde okuyucuya sunulabilir. Sıradan bir pazar kahvaltısı bile çok deli dolu anlatılabilir. Yeter ki bir konu belirlemiş olun ve o konu hakkında hayaller kurmaya veya düşünmeye başlayın. Önemli olan konuyu bulabilmektir. Sizlere açıkça söylemem gerekirse konu bulma süreçleri birbirinden çok farklı olabilir. Kimi zaman okuduğunuz bir kitaptaki cümle veya bir sözcük sizin bu dünyadan kopmanıza ve kendinizle uzun bir söyleşiye veya tartışmaya girmenize sebep olur. Kimi zaman çevrenizdekilerle ettiğiniz bir sohbetin etkisinde kalır ve konuşulan konu hakkında fikirler üretmeye başlarsınız. Kimi zaman izlediğiniz bir film, kimi zaman da dalgın dalgın baktığınız bir manzara size ilham kaynağı olur. Kimi zaman da ilham perileri ile tanışırsınız. “Nasıl yani?” dediğinizden eminim. İlha...

YAZMANIN ANLAMI

  Yazmak ya da yazmamak… Bütün mesele bundan ibaret. Son zamanlarda yazı yazmayınca kendimi boşluğa düşmüş gibi hissediyorum. Günlük bunaltıcı rutinden çıkıp sorunlardan arınmak ve edebiyata sarılmak için her şeyimi verebilirim. Bilgisayarımda bir şeyler tıkırdatmak meditasyon yapmak veya rahatlatıcı bir spaya gitmek gibi. Huzur, umut ve mutluluk veren hoş bir uğraş… Şu an bu yazıyı yazarken de -tıpkı diğer zamanlarda olduğu gibi- bulutların üzerinde koşan ve bu bulutlara pamuk şeker görünümü veren bir çocuk gibi hissediyorum. Bu duygu durumumdan dolayı hayatımı yazarak geçirebileceğime eminim. Hiçbir zaman bıkmadan usanmadan eserler ve denemeler yazmaya devam edeceğime inanıyorum. Bir şeyler yazmanın her birey için farklı bir anlamı vardır. Bu nedenle her yazar için “yazmak” farklı bir önem ve anlam taşımaktadır. Bazı yazarlar dışarıya yansıtamadıkları iç dünyalarını çevrelerine sunmak için, bazıları kendilerine ait olmayan karakterlerin ruhlarına bürünebilmek için, bazıları h...