Nedense okullarda okutulan kitaplar genellikle
oldukça sıkıcıdır. Nadiren eğlenceli ve öğrencilerin sevebileceği türden
eserler de seçilmekte ama çoğunlukla küçücük çocukları kitap okumaktan
soğutacak seçimler yapılmakta. Bunun nedenini ilkokul yaşlarımdan itibaren
sorguluyorum ve sanırım gerçek cevabı hiçbir zaman öğrenemeyeceğim bir soru…
Okullarda “zorunlu kitap” uygulaması yerine her
çocuğa haftada bir tane istediği kitabı bitirme şartı konulsa çok daha başarılı
bir sonuç elde edileceğine eminim. Bir de “kitap okumak” ve “sınav olmak” kavramlarının
aynı çatı altında toplanması çok mantıksız. Bir insan “sınav” olacağı zaman
yaptığı işten zevk alamaz, onun tadını çıkaramaz ya da yaptığı işin keyifli
olabileceğini anlayamaz. O hâlde neden “kitap okumak” gibi güzel bir etkinliği
bu tarz saçma uygulamalarla lekeliyorsunuz?
Bunun bir nedeni öğretmenlerin “zorunlu” olarak
seçtikleri kitapları kendilerinin okumaması ve konusu haricinde herhangi bir
fikirlerinin olmaması. Eğer, öğretmen bile kitap okumuyorsa öğrencilere kitap
okuma sevgisi kazandırmaya çalışmak boşa kürek çekmek olacaktır.
Bu kitap seçiminin bir ikinci nedeni daha
olabileceği inancındayım. Bana kalırsa bu uygulamaların temel amacı kesinlikle
öğrencilere veya çocuklara kitap okuma alışkanlığı ve kitap sevgisi kazandırmak
değil. Onları kitap okumaktan soğutup, cahil, sorgulamayan bir nesil yetiştirmeye
çalışılıyor gibime geliyor. Kitap okumayı sevmeyen bir toplum kendini hiçbir
zaman geliştiremez çünkü hayal dünyası veya elde edebileceği deneyimler kendi
yaşantısıyla sınırlı kalır. Bir insan yüzlerce kitap okuyarak binlerce farklı
hayatın tadına bakabilir ancak deneyimler ile sadece bir kişinin hayatı incelenip
öğrenilebilir. Eğer bir toplumun gelişmesini, farklı bakış açıları ile
düşünebilmesini ve çok fazla farklı ortamdan deneyimler elde edebilmesini
istiyorsak insanlara doğru düzgün kitap okuma sevgisi aşılamalıyız.
Kitap okuma sevgisini aşılamak için de gerekli
gereksiz sınav yapmak veya zorla insanların istemediği, sevmediği, beğenmediği
veya zevk almadığı eserleri okutmak yerine onların istediği kitapları okumaya
teşvik etmeliyiz. Kitap sevgisi ise okul çağında en iyi aşılanabileceğine göre en
büyük sorumluluk okullara ve öğretmenlere düşmekte.
Küçük bir çocuğa sevdiği kitabı okutarak ona önce
okumanın zevkini yaşatmalısınız. Ardından çocuk kitapkurdu kategorisine girince
ona başka türden eserler, romanlar tavsiye etmelisiniz. Ancak bu sadece bir “tavsiye”
ile sınırlı kalmalıdır. Çocuk belli bir eseri okuması için zorlanmamalıdır. Çocuk
zaten kendiliğinden tavsiye ettiğiniz kitapları alıp okumaya başlayacaktır.
Kimisinden zevk alacağı için o yazarın eserlerini veya o türe ait eserleri
okumaya devam edecektir. Kimisinin ise konusunu veya edebî türünü beğenmeyecek ve
bırakacaktır. Bu noktada tavsiye edilen eserlerin çocukların yaşları ve
gelişimleri ile doğru orantılı olmasına dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizmek
isterim. Bu şekilde bir çocuk kitap okuma alışkanlığı kazanabilir, o
alışkanlığı farklı türdeki edebî eserlerle ve farklı yazarlarla süsleyerek
kendini geliştirebilir.
Çocuk kendini geliştirmeye başladıktan sonra “olgunlaşma”
aşamasına geçer. Bu aşamada, öğretmenlerin çocukların okuduğu kitapları anlayıp
anlamadıklarını sorgulamaları gerekir. Ancak bu sorgulama kesinlikle bir sınav
tarzında olmamalıdır. Ayrıca, bu sorgulamanın bilinçli bir şekilde yapıldığı da
belli edilmemelidir.
Bu ne demek diye düşündüğünüzden eminim. Bir çocuğa
şu kitaptan şu ödevi hazırlayıp getir demek yerine o öğrencinin hangi alanlarda
merakının olduğunu keşfedip o dal ile okuduğu kitabı harmanlayacak bir görev
vermeniz gerekir. Tabii, verdiğiniz işin bir “görev” olduğunu çaktırmamalı, sadece
onun kafasını dağıtıp boş zamanlarında ek bir uğraş edinebilmesi için çabalıyormuş
gibi görünmelisiniz.
Mesela bir çocuk resim çizmeyi çok seviyorsa o
çocuğa okuduğu kitap hakkında bir resim çizmesini önerebilirsiniz, kapak
tasarımı yapmasını tavsiye edebilirsiniz veya o kitaba eklemek istediği
karakteri hayal etmesini ve resmetmesini teşvik edebilirsiniz. Tüm bunları
yaparken çocuğa emir vermemeli, -dikkatinizi çekmek isterim, asla yapmasını
söyleyin demedim, sadece sohbet niteliğinde bir öneri şeklinde yapmanızı belirttim-
ona sadece yeni bir bakış açısı kazandırarak meraklanmasını sağlamalısınız.
Bunun sonucunda, otomatik olarak çocuk o konu
üzerinde ilgilenecektir. Eğer, ilgisini çekmediyse o işin üzerinde fazla
durmayacaktır. Ama eninde sonunda onun meraklanmasını sağlayacak bir fikir
bulacağınız için çocuğun kendisini tanımasında büyük bir işleve sahip olacaksınız.
Böylece çocuk sadece kitap okuma sevgisi ve alışkanlığı kazanmakla kalmayacak,
ayrıca kendi öz gelişimini de başarılı bir şekilde tamamlayacaktır. Bu sayede,
kendini iyi tanıyan çocuklar topluma nasıl faydalı olabileceğini sorgulayarak toplumların
gelişimine katkıda bulunacak.
Suzan
R. HOFSTEDE
Yorumlar
Yorum Gönder