Küçüklüğümden beri
kitaplar okumaya ve özellikle de hikâyeler yazmaya bayılırım. Herhangi bir
dilde bir şeyler yazmayı çok sevdiğimden, son zamanlarda “Acaba ilerde kitaplar
yazıp yazar mı olsam?” diye düşünüp duruyorum.
Gerçekten; metinler, makaleler, hikâyeler, şiirler, masallar,
değerlendirme yazıları, paragraflar, hatta bazen sadece bir cümle bile yazmak
benim için çok büyük bir tutku. İnsanı yaratıcı kılan, düşündüren, eğiten,
dinlendiren ve sakinleştiren bir eylem “yazmak”. Bu projeyi hazırlarken de çok
eğlendim. Bir şeyler yazıp okumaya teşvik eden öğretmenlerime, çok teşekkür
ederim.
Yazmak için en
başta kendi isteğimizin ve çevremizin desteği olması gerekmektedir ancak kitap
okumak da insanı çok geliştiren bir unsurdur. Sadece edebiyat ile ilgilenenleri
değil, herkesi geliştiren bir şeydir. Özellikle de analiz ederek okuyorsak…
Edebiyat derslerinde okuduğumuz edebî eserlerin analizini yapmaktan büyük bir
keyif alıyorum. Her edebiyat dersine girdiğimde umarım kitap analizi dersi olur
diye düşünüyorum. Ayrıca, o derslerin çıkışında “ilerde benim kitaplarım da
derslerde analiz edilir mi?” diye hayaller kuruyorum.
Sonuç olarak bir
şeyler yazmak ve okumak benim için büyük bir tutku… Umarım edebiyata karşı olan
hislerimi bu projeye de yansıtabilmişimdir…
Suzan R. HOFSTEDE, 2021
Fıkra; hayatı mizahî yönüyle ele alan, içeriğinde eğitici dersler
olan, esprili ve güldürücü kısa yazılara denir. Yazıya geçirilmeden uzun bir
süre önce sözlü edebiyat ürünlerinden biri olarak hayatımıza girmiştir. Fıkralara örnek olarak Nasreddin Hoca
fıkraları ve Karadeniz fıkraları verilebilir.
On üçüncü yüzyılda ortaya çıkan, toplumun ortak fikir ve
düşüncelerinden yola çıkarak yazılan, Nasrettin Hoca’nın kendi kişiliğini de
katarak oluşturduğu kısa gülmecelere Nasrettin Hoca fıkraları denir.
Bir halk filozofu olan Nasrettin Hoca; toplumun duygularını,
düşüncelerini ve görüşlerini biraz mizah katarak biraz da insanları
düşündürerek fıkralar anlatmıştır. Bu nedenle o dönemde yaşayan önemli bir
isimdir. Başarılı mizah anlayışı sayesinde fıkralarındaki karakterler ve
özellikle de kendisi ölümsüzleşmiştir. Nasrettin Hoca, halk mizahının bir
simgesi olarak kabul edilmektedir.
Senaryolar, bir filme konu olabilecek bir romanın, hikâyenin veya
bir olayın sinema tekniklerine göre uyarlanarak yazılan metinlerdir. Bu
metinlerin senaryo olabilmesi için bazı tekniklere uyması gerekmektedir:
sahnelere bölünmeli, açıklamalar ve diyaloglar hâlinde yazılmalıdır.
Edebiyat, hayatımızın her anında bizim yanımızda olan bir sanattır.
Kitap okurken, şiir yazarken, hatta şarkı söyleyip dizi izlerken bile edebiyat
bizimledir. Televizyon izlerken ve şarkı söylerken edebiyat nasıl bizimle
olabilir diye düşünebilirsiniz ama cevabı çok basit: Şiirlerin şarkı olan
hâlleri edebiyatın bir göstergesidir. Aynı şekilde dizilerin ve filmlerin de
bir senaryosu bulunduğundan, ki bu projede inceleyeceğim konulardan birisi
senaryo yazma, edebiyat bizlerle birliktedir.
Yazı bulunmadan önce bile atalarımız “sözlü edebiyat dönemini”
oluşturarak “edebiyatı”, yani bir başka deyişle “hayatın ta kendisini”
yanlarından hiç ayırmamışlardır. Mutluyken de üzgünken de “dilin oluşturduğu bu
güzel sanat” insanları rahatlatmaktadır.
Bu projede; Nasrettin Hoca fıkralarının ne olduğunu araştırıp,
senaryo yazma aşamalarını inceleyerek, iki tane Nasrettin Hoca fıkrasını
senaryolaştıracağım. Önce mizahî fıkranın tanımını, Nasrettin Hoca fıkralarını,
bu fıkraların genel özelliklerini, Nasrettin Hoca’yı ve bu fıkraların
tarihçesini inceleyeceğim. Senaryo yazma aşamasına geçmeden; senaryonun
tanımını, tiyatro ve senaryo arasındaki farkı, senaryo ile ilgili kavramları,
senaryonun özelliklerini ve senaryonun nasıl yazıldığıyla ilgili bir araştırma
yapacağım. Son olarak asıl araştırma konuma geçeceğim: Nasrettin Hoca fıkralarının
iki tanesini senaryolaştırma.
Fıkra; hayatı mizahî yönüyle ele alan, içeriğinde eğitici dersler
olan, esprili ve güldürücü kısa yazılara denir. Yazıya geçirilmeden uzun bir
süre önce sözlü edebiyat ürünlerinden biri olarak hayatımıza girmiştir. Fıkralara örnek olarak Nasreddin Hoca
fıkraları ve Karadeniz fıkraları verilebilir.
Sözlü edebiyat ürünü olduğundan anonimleşmiştir. Hikâye şeklinde
anlatıldığından giriş, gelişme ve sonuç bölümleri bulunur. Tek bir olayı
anlattığından kısadır. Bu sözlü ürün
hikâye şeklinde olmadığı takdirde “nükte” adını alır. Nüktelerde de benzer
olarak insanları güldürecek sözlere ve esprilere yer verir.
Mizahî fıkralar, yaşamsal olayları ele alır. Toplumların ortak
görüşlerini, hayata olan bakış açılarını ve hayata olan tutumları anlatılır.
Bazen insanların zekâsını ve hazır cevaplılığını da konu edinebilir ya da
vurgulayabilir. Olaylardan çıkan sonuç
genelde ders vermek içindir.
Türkiye’de fıkralar, genellikle bir topluluk, yöre veya bir kişi
ile özdeşleştirilir. Örneğin “Nasrettin Hoca fıkraları” adından da anlaşıldığı
üzere “Nasrettin Hoca” adındaki bir kişi ile özdeşleşmiştir. Aynı şekilde
“Karadeniz fıkraları” da Karadeniz bölgesindeki topluluk ve o yöredeki insanlar
ile özdeşleşmiştir.
NASRETTİN HOCA FIKRALARI NEDİR
On üçüncü yüzyılda
ortaya çıkan, toplumun ortak fikir ve düşüncelerinden yola çıkarak yazılan,
Nasrettin Hoca’nın kendi kişiliğini de katarak oluşturduğu kısa gülmecelere
Nasrettin Hoca fıkraları denir.
Bir halk filozofu olan Nasrettin Hoca; toplumun duygularını,
düşüncelerini ve görüşlerini biraz mizah katarak biraz da insanları
düşündürerek fıkralar anlatmıştır. Bu nedenle o dönemde yaşayan önemli bir
isimdir. Başarılı mizah anlayışı sayesinde fıkralarındaki karakterler ve
özellikle de kendisi ölümsüzleşmiştir. Nasrettin Hoca, halk mizahının bir
simgesi olarak kabul edilmektedir.
İki çeşit fıkra vardır: mizahi fıkra ve güncel olayların ele
alındığı gazete yazısı olan fıkralar. Nasrettin Hoca fıkraları insanları
güldürme ve eğitme amacında olduğundan “mizahi fıkra” kapsamında
değerlendirilmektedir.
Bu fıkra türünde bir dünya görüşü savunulabilir, bir ders
verilebilir, bir düşünceyi gerçek hayattan bir örnek vererek o düşünce
güçlendirilebilir ya da sadece sohbet sırasında eğlenmek amacıyla
anlatılabilir. Nasrettin Hoca fıkralarında, Nasrettin Hoca halkın sesi olarak o
dönemde olan olaylara karşı tepki gösterme veya bir durumu onaylama amacıyla
ortaya çıkmıştır. Toplumsal zıtlıklar, çatışmalar ve olumsuzluklar çok ince
sözlerle ve büyük bir ustalıkla anlatılmıştır. Bu fıkraları okurken, Nasrettin
Hoca’nın zekâsının ve mizahi anlayışının ön planda olduğunu görürüz. Zaten
Nasrettin Hoca’nın “hazır cevap” kişiliği herkes tarafından bilinmektedir.
Nasrettin Hoca, farklı bölgelerde farklı isimlerle anılmıştır.
Örneğin: Özbekistan’da Nasreddin Efendi, Azerbaycan ve İran’da Molla Nasreddin,
Kazakistan’da Koja Nasreddin, Uygurlar’da ise Afandi adıyla tanınmaktadır. Bu
durumdan da anlaşılacağı üzere Türk halk bilgesini sembolize etmektedir.
Nasreddin Hoca, ahlaka aykırı hiçbir davranış sergilemez, bütün olayları kıvrak zekâsı ile çözer. Fıkralardaki karakter sayısı azdır ve başkahraman her zaman kendisidir. Fıkralardan çıkarılan dersler atasözü olarak hayatımıza geçmiştir.
Nasrettin Hoca, 1208 yılında Hortu adında bir köyde doğmuştur.
Anadolu Selçukluları Dönemi’nde, Hortu-Akşehir arasında bir bölgede yaşamıştır.
Gerçekten yaşayıp yaşamadığı tam olarak bilinmemekle birlikte, gerçekten
yaşamış olduğuna dair bazı belgeler bulunmaktadır.
Nasrettin Hoca, Türk edebiyatının ve geleneğinin önemli bir
parçasıdır. Efsanevi bir kişiliğe sahiptir. Hikâyeleri yaşamış olduğu yüzyıl
içerisinde yayılmıştır. Hikâyeleri sayesinde ün kazanmış, hazır cevap, iyi bir mizah
anlayışına sahip bilge biridir. Hikâyeleri sözlü edebiyatın ürünü olduğundan
zaman içerisinde değişime uğramıştır.
İyi bir eğitim almıştır. Önce Hortu’da temel eğitimini aldıktan
sonra Sivrihisar’a gidip medrese eğitimi görmüştür. Hortu’ya geri dönüp o köyün
imamlığını yaptıktan sonra derviş olmuştur. Ayrıca müftülük, öğretmenlik ve
kadılık da yapmıştır. 1284 yılında Akşehir’de vefat etmiştir ve bir türbeye
gömülmüştür. Genellikle eşeğine ters binmiş bir şekilde resmedilir.
1480 yılında, “Saltuknâme” adlı bir eser bulunmuştur. Bu eserde ilk
defa Nasrettin Hoca fıkralarından biri kullanılmıştır.
Nasrettin Hoca fıkralarının birçok özelliği olduğundan, bu fıkralar
pek çok farklı ülkede eğitimde kullanılmaktadır.
NASRETTİN HOCA FIKRALARININ GENEL ÖZELLİKLERİ
Nasrettin Hoca fıkralarının birçok önemli özelliği bulunmaktadır.
Fıkralar öğretici bir özellik taşır. Öğüt vermesi ve insanları düşündürerek
ders çıkarılmasını sağlaması en önemli özelliğidir. Tüm gülmeceler gibi
Nasrettin Hoca fıkraları da insanları bir yandan güldürüp eğlendirirken, bir
yandan da okuyucuyu düşündürmektedir. Bu fıkralarda, yaşanan olaylar değil,
altında yatan anlam ve alay öğeleri önemli bir yer taşır. Bir başka özelliği
ise iyileri korumasıdır. Aynı masallardaki gibi kötüler kaybeder ve iyiler
kazanır.
Sözlü edebiyat döneminin ürünlerinden olduğundan nesir şeklinde
yazılmıştır. Hem nesilden nesle aktarılmasına yardımcı olmuştur hem de akılda
kalıcılığı sağlamıştır. Sözlü edebiyat ürünü olduğundan anonim halk ürünü
olarak kabul edilmektedir.
Bu fıkraların bir diğer önemli özelliği ise, “insan” kavramının
temelde olmasıdır. İnsanın hayata karşı tutumunu ve toplumdaki yerini
anlatmaktadır. Belli bir dönem konu edinmemiştir. O dönemde yaşanan Anadolu
halkı, döneme göre daha önemli bir yere sahiptir. Halkın yaşama biçimi, eğlenme
şekli, hayat tarzı gibi konular fıkraları oluşturmaktadır.
Gülmecelerin genel özelliği, karşıdaki ile çelişkili özelliklere
sahip olma yani bir çatışma konusu olmasıdır. Nasrettin Hoca fıkralarında da,
Nasrettin Hoca kendisi ile çelişerek insanlara ders vermeyi amaçlar. Örneğin en
başta bilgin bir kişi iken bir anda bilgisiz bir kişiliğe döner. Alay etme,
gülünç duruma düşürme “fıkranın” tanımından da anlaşılacağı üzere büyük bir
öneme sahiptir. Alay etme ve kendisiyle çelişkiye düşme durumu, tabii ki
yaptığı işlerden de anlaşılacağı üzere “din” ile çelişmeden ince bir anlatımla
gerçekleşir.
Nasrettin Hoca halkın sesi olarak olayları anlatır. Yaşanmış bir
olay ile ortaya çıkar ve “soyut” kavramlardan kaçınır. Yaşanan olaylara karşı
olan halkın tutumunu, gülmece ile birleştirerek okuyucuya sunar. Bu olaylar
genellikle halk arasında geçer.
Nasrettin Hoca’nın eşeği de önemli bir yere sahiptir. Nasrettin
Hoca ve eşeği hiçbir zaman birbirlerinden ayrı düşmez. Eşek, Nasrettin Hoca’nın
en yakın yol arkadaşıdır. Yani eşek, “iyi bir arkadaş” kavramını simgeler.
Nasreddin Hoca fıkraları sadece Türk halkı arasında kalamayıp;
Arap, Bulgar, Fars, Rus, Macar, Çin medeniyetlerinde de yer edinmiştir. O
bölgelerdeki kahramanlarla sentezlenmiştir.
Nasrettin Hoca hakkında pek çok eserler ortaya çıkmıştır. Örneğin
onun adına ilk tiyatro oyunu 1775-1782 yılları arasında oynanmıştır. Oyunun
adı, Nasrettin Hoca’ya Ait anlamına gelen “Nasrettin Hoca’nın Mansıbı”
olmuştur. 1939’da ise Nasrettin Hoca ile
ilgili ilk film çekilmiştir. Film, “Nastradin Hoca i Hitar Petar” adındadır.
Hitar Petar Bulgar ve Makedonlara ait bir güldürü tiplemesidir. Ayrıca UNESCO
tarafından 1996 yılı Nasrettin Hoca Yılı olarak kutlanılmıştır. Çeşitli
sempozyumlar, şenlikler, yarışmalar düzenlenmiştir. Günümüzde de her yıl 3-10
Haziran arasında Nasrettin Hoca Şenlikleri düzenlenmektedir.
Yazıya geçirilen ilk Nasrettin Hoca hikâyesi de önemli bir yere
sahiptir. “Saltuknâme” adlı eserde Türk Sözlü geleneği ile oluşan eserler
toplanmıştır ve bu kitap ortaya çıkmıştır. 1480 yılında yazılan bu kitabın
yazarı Ebu’l Hayr Rumi’dir.
Nasrettin Hoca hakkında daha sonradan
birçok kitap yazılmıştır. Yazılan her kitapta daha çok fıkrası bulunmaktadır.
Örneğin yazılan ilk kitap olan “Hikayat-i Kitab-ı Nasreddin’de” kırk üç adet
fıkra bulunmaktadır. 1676 yılında yazılan kitapta bu sayı üç katına çıkmıştır.
1822 yılında yüz altmış, 1958 yılında ise dört yüz kırk beş adet Nasrettin Hoca
fıkrası bulunmuştur.
Sonuç olarak Nasrettin Hoca dünya çapında
bir öneme sahiptir ve onun ile ilgili birçok farklı eser ortaya çıkmıştır.
Senaryolar, bir filme konu olabilecek bir romanın, hikâyenin veya
bir olayın sinema tekniklerine göre uyarlanarak yazılan metinlerdir. Bu
metinlerin senaryo olabilmesi için bazı tekniklere uyması gerekmektedir:
sahnelere bölünmeli, açıklamalar ve diyaloglar hâlinde yazılmalıdır.
Senaryo; televizyonlarda izlediğimiz reklam filmleri ve diziler,
sinemalarda seyrettiğimiz filmler için yazılan teknik içerikli metindir. İçinde
diyaloglar ve betimeler barındıran, dramatik yapıyla bağdaşan hikâyelere denir.
Dramatik yapı, olayın içerisine çeşitli engeller bazen çatışmalar koyarak
yazılan metnin aksiyonlu bir şekilde devam etmesini sağlayan önemli bir
unsurdur.
Senaryolar “sesli film” denilen kavram ortaya çıktıktan sonra
gelişmeye başlamıştır. Senaryolar ve teknik olanaklar sayesinde “sinema” bölümü
hızla önem kazanmaya başlamıştır.
Filmlerin temelini senaryolar oluşturmaktadır. Sinema teknolojisi ile
gelişen senaryolar filmin kâğıt üzerindeki ilk türü de denilebilir.
Senaristler tarafından yazılan bu metinler genel olarak film, dizi,
tiyatro, reklam ve oyun gibi eserler için yazılmaktadır. Başka edebî eserlerden
farklı olarak uzun ve karmaşık cümlelere, soyut kavramlara ve duygusal
betimlemelere yer verilmez. Genellikle edebî sözcükler de içermez. Anlaşılır ve
somut kelimeler kullanılıp basit cümleler kurulduğunda çok daha iyi bir sonuç
elde edilmektedir. Kameranın nasıl çekim yapacağını ve hareketlerini söylememek
de başarılı bir senaryo için çok önemli bir noktadır. Kısacası senaryolar,
sadece hikâyeyi somut ve basit bir biçimde anlatan metinlerdir.
TİYATRO VE SENARYO ARASINDAKİ FARK
Senaryolar, tiyatro eserleri ile aynı şekilde yazılmamaktadır ve
aynı anlama gelmemektedir. Senaristler istediği herhangi bir bakış açısını
seçip rahat bir şekilde geçiş yapamaz. Karakterleri pek çok farklı açıdan
inceleme şansı da yoktur. Senaryolar geniş zaman çekiminde ve izleyicinin
sadece izleyip duyabileceği şeyleri metinde barındırabilir.
Bir tiyatro yazarı metindeki görsellikleri düşünmek zorunda
değilken senaristler için aynı şey kesinlikle söz konusu değildir. Bir tiyatro
eserini senaryoya dönüştürmek için görsel unsurlara ihtiyaç vardır.
Senaryo, belli aşamalardan geçerek son hâlini alır. Bu aşamalar
sırasıyla: süje, esel ve tretmandır. Bu kelimelerin tanımlarına bakacak
olursak:
·
Süje:
İlerde film olacak konunun “sinema kuralları çerçevesinde” bir özeti,
taslağıdır.
·
Esel:
Bu konunun içindeki durumlar ve olaylar arasında bir bağlantı kurulur ve ortaya
genel bir plan, şema çıkar.
·
Tretman:
Konuya ayrıntılar eklenir, karakterler oluşmaya başlar ve konuşmalar,
diyaloglar metne dahil edilir. Bu aşama, filmin neredeyse son hâli ortaya
çıkar. Senaryonun en az 10-15 en fazla 40-50 sayfalık bir özetidir. Daha
sonradan senarist, “sinema tekniklerini” de hesaba katarak yazdığı eseri
değerlendirir ve senaryosunun son şeklini verir.
Senaryoda olmazsa olmaz bazı ögeler vardır. Bütün edebî eserlerden
de aşina olduğumuz kişi, olay, yer ve zaman; edebiyatta genelde görmeye alışık
olmadığımız oyuncu, yönetmen ve izleyici, bu ögeler arasında sayılabilir.
·
Kişi:
Hepimizin tahmin ettiği üzere, olayları yaşayan bireylerdir. Kişiler, toplum
içinde ve doğal bir şekilde seyirciye sunulur. Aynı edebî metinlerde olduğu
gibi “tip” ya da “karakterleri” simgelerler.
·
Olay:
Bir başka deyişle “durum” da denilebilir. Kişilerin yaşadıkları hikâyeye denir.
Olayların oluşması için genellikle bir çatışma gerekmektedir. Çatışmalar sonucu
bir konu ortaya çıkar. Serim, düğüm ve çözüm olmak üzere üç bölümü vardır.
·
Yer:
Dünya üzerinde herhangi bir mekân olarak adlandırılabilir. Hatta bazı
bilimkurgu filmlerinde Dünya’nın da dışına çıkılmaktadır.
·
Zaman:
Kronolojik bir sıra ile veya önce son sahne verilerek olaylar başa dönülüp
anlatılabilir.
·
Oyuncu:
Senaryodaki “kişileri” canlandıranlar yani aktör ve aktrislerdir. Başarılı
oyuncular, genelde senaryoya kendi repliklerini eklerler ve oynadıkları kişinin
karakterini daha iyi bir şekilde anlaşılmasını sağlarlar.
·
Yönetmen:
Sahne arkasında bulunan, oyuncuları ve olaylar arasındaki bağlantıları
denetleyen kişidir.
·
İzleyici:
Yazılan senaryodan sonra çekilen filmi izleyen insanlardır. Bir filmin veya
senaryonun başarılı olup olmadığını belirleyen kitle de denilebilir.
Senaryoların plan, sahne ve sekans denilen bölümleri vardır.
Planlar birleşerek sahneleri oluştururken, sahneler birleştiği zaman da sekans
oluşur. Sekanslar bir araya gelince film tamamlanmış olur.
·
Senarist:
Senaryoyu yazan, duyguları ve hisleri somut bir şekilde belirtmeye çalışan
kişilerdir.
·
Bir
senaryo ortaya çıkarken olmazsa olmaz bazı unsurlar söz konusu olur:
·
Özlülük:
Her eser gibi senaryoların da özlü olması gerekmektedir. Yazılanların somut
olması ve dramatik yapıya uygun olması gerekmektedir. (Dramatik yapı kavramını,
“Senaryo Nasıl Yazılır” başlığı altında daha detaylı inceleyeceğim.)
·
Kitlesellik:
Senaryonun başarılı olması için insanların büyük bir bölümünün anlaması ve
beğenmesi gerekir. Bu başarıldığı zaman “kitlesel” bir izleyici oluşmuş olur.
·
İlginçlik:
Konu ilginç olduğu zaman ve izleyici meraklandıran, heyecanlandıran ve şaşırtan
bölümler olduğu zaman hikâye daha başarılı olmaktadır.
·
Mantıklılık:
Senaryonun tesadüflere ve rastlantılara çok fazla dayanmaması gerekmektedir.
Aksi takdirde, izleyiciler konunun mantıksız ve filmin ya da dizinin düşük bir
tempoya sahip olduğunu düşünür.
·
Görsellik:
Duyguların ve hislerin somut bir şekilde verilmesi çok önemlidir. Anlatılmak
istenen bütün duyguların, davranışların ve düşüncelerin görsel bir karşılığı
olmalıdır.
·
Popülerlik:
Güncel sorunların konu olarak işlenmesidir. Bu sayede izleyicilerle daha yakın
ve duygusal bir bağ kurulabilir.
·
İzleyiciyi
Dikkate Almak: Filmlerin kalitesini belirleyen ve popüler olmasını sağlayan en
önemli kitle izleyici kitlesidir. O hâlde, izleyicilerin düşüncelerine çok önem
verilmelidir. Senaryonun unsurları iyi ve dikkatli bir şekilde uygulandığı
takdirde zaten çekilen film ya da senaryo çok başarılı olacaktır.
SENARYONUN ÖZELLİKLERİ NELERDİR
Uzun planlı ve birçok öykünün birleşmesiyle oluşan senaryolar
yaşamdan küçük bir parçayı izleyicilerle buluşturur.
Senaryo sahnelerden oluşur ve sahnelerin içinde olaylar anlatılır.
Senaryo yazılırken mekân ve zaman kavramları eklenir. Mekân sol üst köşeye,
zaman ise sağ üst köşeye yazılır. Fransız ve Amerikan formatları bulunmaktadır.
Fransız formatında aksiyonlar ve diyaloglar aynı sayfa içerisinde yer alırken
(aksiyonlar sayfanın sağında, diyaloglar sayfanın solunda), Amerikan formatında
ise diyalog ve olaylar ayrı yazılmaktadır.
Üç perdeli yapı ile yazılan senaryolar, önceden seçilmiş olan
mükemmel ve hiçbir zaman unutulmayacak bir hikâye ve karakter içerir.
Karakterlerin diyalogları uzun olmamalıdır. Başarılı bir senaryo için eserin
rahat okunması ve satır aralıklarının geniş olması gerekmektedir.
Dört ya da beş adet önemli olay olmalıdır. Bu olaylar izleyici meraklandırıp
filmi beğenmesini sağlamalıdır. Senaryoların hızlı ilerlemesi gerektiğinden, en
fazla üç sayfada bir yeni bir mekâna geçmesi gerekmektedir. Genel olarak tercih
edilen yarım sayfada bir yeni mekâna geçilmesidir.
SENARYO NASIL
YAZILIR
Senaryo yazmaya başlamadan önce elbette bir araştırma yapılmalıdır.
Yapılacak araştırmalar hem sözlü hem yazılı olabilir. Yazılacak konuyu öykü
formatında yazmaya başlamadan önce kullanılacak faktörlerle ilgili araştırmalar
yapılır ve araştırma esnasında dönem ve karakterler ile ilgili bilgi toplanır.
Araştırma aşamasını “senaryoya hazırlık bölümü” de diyebiliriz.
Senaryo yazarken soyut kavramlardan kaçınılmalıdır çünkü seyirciye
somut olan durumlar ya da somutlaştırılabilen olaylar aktarılabilir. Görsellik
kullanılarak biçim kazanan senaryolarda somut anlatıma ağırlık verilerek
yazılmalıdır. Her cümlenin görselleştirilebilmesi film çekimleri sırasında
oyuncuların o sahneyi daha kolay gerçekleştirmesini sağlar. Görsel olarak
duyguların ve hislerin seyirciye aktarımı çok zor olduğundan bu duyguları
eylemlere dökerek anlatmak gerekmektedir.
Senaryo yazılırken mutlaka geniş zaman kullanılmalıdır. Zamandaki
değişimleri belirtmek için “gün”, “gece” gibi başlıklar altında yazılabilir.
Bir diğer önemli nokta ise, olayların ve durumların yorumlanabilir
olmasıdır. Görsel anlatım söz konusu olduğundan bazen yönetmenler tarafından
küçük değişiklikler yapılabilmektedir.
Senaryo yazarken çekim planları, kamera açıları gibi teknik
bölümleri eklememek gerekir. Bu durum ancak yazar ve yönetmen aynı kişi olduğu
zaman, bu gibi teknik unsurların eklenmesi işleri hızlandırabilir.
Senaryo yazmadan önce mutlaka ön hazırlık yapmak gerekir.
“Sinopsis” adı verilen, hikâyeyi tek bir sayfa içerisinde özetleyen metni
hazırlamak, büyük çaplı senaryolar yazarken kolaylık sağlamaktadır.
Bu kısa metin hazırlandıktan sonra metne yan karakterler eklendiği
takdirde “film hikâyesi” yazılmış olunur. Artık bu aşamada detaylar anlatılmaya
başlanır ve metin daha ilgi çekici hâle gelir. Karakterlerin kişisel ve
fiziksel özellikleri belirginleşmeye ve bazen tutumları ve hayata olan bakış
açıları da anlaşılmaya başlar.
Bu süreç bittikten sonra asıl senaryo yazımına geçilir. Senaryo
yazarken dikkat edilmesi gereken çok önemli iki özellik vardır: Dramatik yapıya
uygunluk ve somut bir biçimde yazmak. Dramatik yapı; serim, düğüm ve çözüm
bölümlerinden oluşan ve hikâyeye bir heyecan katan bir yapıdır.
Serim bölümünde, genellikle mekân tanıtımı yapılmaktadır. Önce dış
mekân, daha sonra iç mekân tanıtılır. Mekânın tasviri yapılırken gerekli
eylemler kullanılır ve ayrıntı verilir. karakter tanıtımı büyük bir öneme
sahiptir. Mekân değişimi olur. Diyaloglarda gerekli bilgiler verilir.
İzleyiciler genel olarak karakterlerin kişilik özellikleri hakkında bir fikir
edinirler, karakterlerin birbirleri ile olan ilişkileri anlaşılır ve hikâyenin
önemli konuları ortaya çıkar. İzleyici konuları öğrenince meraklanır ve
dikkatlice izlemeye başlar.
Gelişme, yani düğüm, bölümünde ise, çatışmalar ve anlaşmazlıklar
oluşur. Karakterler gruplaşır ya da çatışmaya başlar. Her hikâyede olduğu gibi
senaryolarda da başkarakterin amacına ulaşamaması için birçok sorun yaratılır.
“İyi ve Kötü” çatışması gibi çatışmalar oldukça belirginleşir ve “dramatik
yapı” mantığı doğru bir şekilde uygulanmış olur. Sorunların çözülmesi için
karakterler plan yapar ve uygulamaya başlar. Senaryonun tamamında olduğu gibi,
bu bölümünde de ayrıntı verilir.
Çözüm bölümde “çatışmalar” biter ve hikâye bir sonuca ulaşır.
Başarılı bir senaryo olması için gerçeklik, mantıklılık ve ilginçlik
unsurlarına uyulmalıdır. İnandırıcı bir sonuç ile senaryonuzu çok başarılı bir
şekilde bitirebilirsiniz.
Bu proje ödevi için okuduğum kitabın adı “BİRAZ DA BİZ GÜLELİM:
NASREDDİN HOCA FIKRALARI’dır.” Nasrettin Hoca fıkralarını küçüklüğümden beri
çok sevmişimdir. Hem kısa hem eğlenceli hem de akıcı bir dile sahip olmaları
nedeniyle bu kitabı çok hızlı bir şekilde okuyup bitirdim. Kitabı okurken çoğu
fıkrayı bildiğimi fark ettim. Beni çocukluk anılarıma geri götürdüğü için
gerçekten çok keyif aldım.
NASRETTİN HOCA FIKARLARININ İKİSİNİN
SENARYOLAŞTIRILMASI
(Nasrettin Hoca orta yaşlı, beyaz sakallı, bilgin, göbekli ve kısa
boylu bir adamdır. Başında beyaz bir sarık, bej rengi hafifçe eskimiş bir
şalvar, bej eskimiş yakasız bir gömlek, ayaklarında siyah çarıklar vardır.
Yorgun ve bezgin görünmektedir. Oğlu ise kavruk, bir elli boylarında, yaklaşık
kırk kilo ağırlığında sıska, esmer, siyah gözlü, cin bakışlı bir erkek
çocuğudur. Üzerinde beyaz bir yakasız gömlek, dizlerinin altına kadar uzanan
siyah bir pantolon ve ayaklarında da eski terlikler vardır. Neşeli ve muzip bir
görüntüsü vardır. Sıcak bir yaz günüdür. Nasrettin Hoca ve oğlu bir yolculuk
yapmaktadırlar ve tozlu bir toprak yolda yürümektedirler. Derme çatma, tek
katlı taştan yapılmış köy evlerinin arasından geçmektedirler. Sokaklar eğri
büğrü taşlarla döşelidir. Dört-beş tane tavuk eşelenmektedir. Sokağın başında
bir köpek uyumaktadır. Arka planda ip atlayan üç tane küçük kız çocuğu
oynamaktadır. Üçü de esmer, yedi-sekiz yaşlarında, kavruktur. Üzerlerinde
yırtık pırtık olmuş beyaz gömlekler; renkli, toz toprak olmuş, eskimiş, kısa pantolonlar
vardır. Oğlu ufak bir eşeğe binmiştir ve Nasrettin Hoca yanında yürümektedir.
Eşek; koyu kahverengi, biraz bakımsız ve sıskadır. Yolda birkaç kişi ile
karşılaşırlar. Karşılaştıkları grup yirmili yaşlarda olan dört erkekten
oluşmaktadır. Bu gençler, alaycı ve bilmiş bir kişiliğe sahiptir. Üstlerinde
sıradan eski kıyafetler vardır. Hepsinde eskimiş siyah pantolonlar, eskilikten
hafif krem rengine çalan gömlekler bulunmaktadır. Esmer ve kısa boyludurlar.)
Karşılaştıkları grup: (eleştirerek) Bakın şu sağlıklı genç çocuğa!
Bugünün gençleri, yaşlılara hiç saygı duymuyor. Kendisi eşeğe binmiş, babasını
yürütüyor! Olacak iş mi?
(Nasrettin Hoca ve oğlu onların yanından sakince geçip giderler.)
Oğlu: (utanarak ve ısrarcı bir tavırla) Baba en iyisi ben yürüyeyim,
sen eşeğe bin.
(Nasrettin Hoca eşeğe biner, oğlu yanında yürür. Nasrettin Hoca
sakindir ve oğlu cin bakışlarıyla etrafı incelemektedir. Kısa bir süre sonra
başka bir grup ile karşılaşırlar. Karşılaştıkları ikinci grup on-on iki
yaşlarındaki üç kız ve iki erkek çocuktan oluşmaktadır. Üstlerinde yamalı,
bakımsız kıyafetler vardır ve güneşin altında oynamaktan kapkara olmuşlardır.
Hepsinde farklı renklerde pantolonlar ve renkli, uyduruk gömlekler vardır.)
İkinci gruptakiler: (aşağılayarak, eleştirerek ve alaycı bir
tavırla) Şunlara bak! Babası eşekle rahat rahat giderken şu zavallı çocuk
yürüyor.
(Nasrettin Hoca ve oğlu ikinci grubun da yanından geçer.)
Nasrettin Hoca: (oğluna) İkimiz de yürüyelim. Yapılacak en iyi şey
o.
(Nasrettin Hoca bıkkındır, oğlu umursamaz bir tavır içerisindedir.
Aradan biraz zaman geçer ve başkaları ile karşılaşırlar. Karşılaştıkları son
grup otuz yaşlarında iki kadın ve bir erkekten oluşmaktadır. Kadınlardan biri
beyaz tenli ve sarışın, diğeri esmerdir. Üstlerinde renkli etekler vardır.
Yanlarındaki erkek ise uzun boylu ve zayıftır. Üstünde sıradan eski bir
sararmış krem rengi gömlek ve dizleri yırtık siyah pantolon vardır.)
Üçüncü grup: (dalga geçerek) Yaptıkları çok saçma! Bu sıcak havada
ikisi de yürüyor ve eşeğe binmiyorlar.
(Nasrettin Hoca kızgındır ve oğlu şaşkınlıktan ne yapacağını
bilememektedir.)
Nasrettin Hoca: (oğluna ders vererek) İşte bu durum, insanların
fikirlerinden kurtulmanın ne kadar zor olduğunu gösterir.
KAZAN DOĞURDU[2]
(Nasrettin Hoca orta yaşlı, beyaz sakallı, bilgin, göbekli ve kısa
boylu bir adamdır. Başında beyaz bir sarık; kahverengi, hafifçe eskimiş bir
şalvar; krem rengi, eskimiş yakasız bir gömlek; ayaklarında siyah çarıklar
vardır. Komşusu da kendisi gibi orta yaşlı,
göbekli, beyaz saçlı ve kısa boylu bir adamdır. Komşunun üstünde yırtık pırtık
beyaz bir gömlek, eskimiş bej bir pantolon ve eski terlikler vardır. Bakımsız
bir görüntüye sahiptir. Olay, çakıllı bir yolu ve taş evleri olan bir sokakta
geçmektedir. Evler tek katlı, birbirleriyle bitişik, derme çatma, bakımsız ve
eski bir görüntüye sahiptir. Evlerin pencere içlerine ince uzun saksılarda
renkli çiçekler konmuştur. Nasrettin Hoca’nın ve komşunun evleri yan yanadır.
Nasrettin Hoca komşusunun kapısını çalar.)
Nasrettin Hoca: Komşu, kazanını ödünç alabilir miyim?
(Komşu; kocaman, bakır ve eski bir kazan verir. Nasrettin Hoca
kazanı iade ederken içine hediye olarak küçük boyda, bakır bir tencere koyar ve
tekrar komşunun yanına gider.)
Nasrettin Hoca: Teşekkür ederim.
Komşu: (merakla ve mutlulukla) Bu tencere niye burada?
Nasrettin Hoca: (güler bir yüzle) Kazan bizdeyken doğurdu.
(Aradan uzun bir süre geçer. Hoca komşusuna gider.)
Nasrettin Hoca: Komşu, kazanını bir daha ödünç alabilir miyim?
(Komşu sevinerek kazanı verir. Aradan birkaç hafta geçer.)
Komşu: Hoca, bizim kazana ne oldu?
Nasrettin Hoca: (üzgün bir şekilde) Komşu, çok uzun zaman oldu.
Senin kazan vefat etti. Sana nasıl söyleyeceğimi düşünüp durdum.
Nasrettin Hoca: (bilmiş bir tavırla) Doğurduğunu kabul etmiştin.
Sesin hiç çıkmamıştı. Şimdi ölünce neden bu kadar kızıp üzülüyorsun anlamadım
ki…
SONUÇ
Nasrettin Hoca hem Türk kültürü hem de Dünya Mirası açısından çok
önemli bir yere sahiptir. Arap, Bulgar, Fars, Rus, Macar, Çin medeniyetlerinde
de yer edinmiştir. O bölgelerdeki kahramanlarla sentezlenmiştir.
Bilge ve hazırcevap
bir kişi olan Nasrettin Hoca, mizahi fıkraları ile insanları güldürmekle
kalmayıp aynı zamanda eğitmektedir. Sözlü edebiyat dönemine ait olan bu
fıkraların en önemli özelliği öğretici bir özellik taşımasıdır. Öğüt vermesi ve
insanları düşündürerek ders çıkarılmasını sağlaması en önemli özelliğidir.
Nasrettin Hoca,
Türk edebiyatının ve geleneğinin önemli bir parçasıdır. Efsanevi bir kişiliğe
sahiptir ve hikâyeleri yaşamış olduğu yüzyıl içerisinde yayılmıştır. Hikâyeleri
sayesinde ün kazanmış, hazır cevap, iyi bir mizah anlayışına sahip bilge
biridir. Hikâyeleri sözlü edebiyatın ürünü olduğundan zaman içerisinde değişime
uğramıştır.
Sonuç olarak Nasrettin Hoca Türk kültüründe, eğitici fıkraları
sayesinde çok önemli bir yere sahiptir.
KAYNAKÇA
1.
Mustafa KAHRAMAN, Biraz da Biz Gülelim: Nasreddin Hoca Fıkraları,
Gönül Yayıncılık, Ankara
2.
Emel İPEK, En Güzel Fıkralar, TÜRDAV Yayıncılık, İstanbul, 2012
3.
Emel İPEK, En Güzel Karadeniz Fıkraları, TÜRDAV Yayıncılık,
İstanbul, 2012
4.
Coşkun DOKUMACI, En Güzel Fıkralar, Panama Yayıncılık, Ankara,
Haziran 2013
5.
Hasan PULUR, Hasan Pulur’un Seçtiği Fıkralar, Hürriyet Yayıncılık,
Ağustos 1986
6.
Eylem GEVİŞ, Nasrettin Hoca: Fil, Melisa Matbaacılık, Eylül 2002
7.
Eylem GEVİŞ, Nasrettin Hoca: Okuyan Eşek, Melisa Matbaacılık, Eylül
2002
8.
Mehmet POLATOĞLU, En Güzel Karışık Hikâyeler, Yolculuk Yayınevi,
İstanbul 2011
9.
Mehmet POLATOĞLU, En Güzel Seçme Hikâyeler, Yolculuk Yayınevi,
İstanbul 2011
10. Ali KARACA, Kahkaha Dolu Sıralar:
Öğrenci Fıkraları, Gönül Yayıncılık, Ankara
11.
https://nasrettin-hoca-fikralari.nedir.org/#:~:text=Nasreddin%20Hoca%20f%C4%B1kralar%C4%B1n%C4%B1n%20temel%20%C3%B6zelli%C4%9Fi,n%C3%BCktelerle%20karikat%C3%BCrize%20eder%20Nasreddin%20Hoca. (Erişim tarihi:
12.11.2020)
12.
http://www.eskisehir.gov.tr/nasreddin-hoca (Erişim tarihi: 12.11.2020)
13.
https://www.turkedebiyati.org/nasreddin_hoca_fikralari.html (Erişim tarihi: 12.11.2020)
14.
https://www.edebiyatogretmeni.org/nasreddin-hoca-fikralari/ (Erişim tarihi: 12.11.2020)
15.
https://www.trttvfilmleri.com/tr/basarili-senaryo-yazimi-icin-20-adim (Erişim tarihi: 12.11.2020)
16.
http://senaryoatolyesi.com/hizmet/senaryo-nasil-yazilir/ (Erişim tarihi: 12.11.2020)
17.
https://www.wikihow.com.tr/Film-Senaryosu-Nas%C4%B1l-Yaz%C4%B1l%C4%B1r (Erişim tarihi: 12.11.2020)
18.
https://www.tgrthaber.com.tr/aktuel/senaryo-nasil-yazilir-en-kolay-senaryo-nasil-yazilir-senaryo-yazma-teknikleri-ve-ornekleri-2735006 (Erişim tarihi: 12.11.2020)
19. https://www.yapimekibi.com/senaryo-ornekleri/ (Erişim tarihi: 12.11.2020)
20.
https://www.iienstitu.com/blog/senaryo-nasil-yazilir (Erişim tarihi: 12.11.2020)
21.
https://www.storyboardthat.com/tr/articles/f/senaryo-yazmaya-nas%C4%B1l-yaz%C4%B1l%C4%B1r (Erişim tarihi: 12.11.2020)
22. https://www.trttvfilmleri.com/tr/senaryo-nedir (Erişim tarihi: 12.11.2020)
23. https://www.sabah.com.tr/nasreddin-hoca#:~:text=Nasreddin%20Hoca%20T%C3%BCrk%20halk%20bilgesi%20ve%20f%C4%B1kra%20kahraman%C4%B1d%C4%B1r.&text=Eski%C5%9Fehir'in%20Sivrihisar%20il%C3%A7esinin%20Hortu,ayn%C4%B1%20k%C3%B6yden%20S%C4%B1d%C4%B1ka%20Hatun'dur. (Erişim tarihi:
12.11.2020)
24.
https://www.haberler.com/nasreddin-hoca/biyografisi/ (Erişim tarihi: 12.11.2020)
25.
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/nasreddin-hoca-kimdir-iste-nasreddin-hoca-hakkinda-bilinmeyenler-40801051 (Erişim tarihi: 12.11.2020)
26.
https://islamansiklopedisi.org.tr/nasreddin-hoca (Erişim tarihi: 12.11.2020)
27.
https://www.biyografya.com/biyografi/8577 (Erişim tarihi: 12.11.2020)
28.
https://www.milliyet.com.tr/egitim/nasreddin-hoca-kimdir-kisaca-hayati-ve-en-bilinen-sozleri-6238967 (Erişim tarihi: 12.11.2020)
29.
https://www.turkedebiyati.org/yazi_turleri/senaryo.html (Erişim tarihi: 12.11.2020)
30.
http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=567 (Erişim tarihi: 12.11.2020)
31. https://www.turkedebiyati.org/nasrettin_hoca.html (Erişim tarihi: 12.11.2020)
32.
https://senaryo.nedir.org/ (Erişim tarihi: 12.11.2020)
33. http://www.leblebitozu.com/senaryo-nedir-senaryo-ornekleri-evreleri-bolumleri/ (Erişim tarihi: 12.11.2020)
34.
http://www.sinematek.org/senaryo/56-1-senaryo-nedir,-senaryo-nas%C4%B1l-yaz%C4%B1l%C4%B1r.html (Erişim tarihi: 12.11.2020)
35.
https://tr.wikipedia.org/wiki/F%C4%B1kra (Erişim tarihi: 12.11.2020)
36.
https://bilgihanem.com/fikra-nedir/ (Erişim tarihi: 12.11.2020)
37. https://eodev.com/gorev/6749900#:~:text=Do%C4%9Frulanm%C4%B1%C5%9F%20Cevap,-3.7%2F5&text=%E2%98%86Mizahi%2Cinsan%C4%B1%20g%C3%BCld%C3%BCren%20ve,geleneksel%20tiyatrolarda%20mizahi%20anlat%C4%B1m%20kullan%C4%B1l%C4%B1r. (Erişim tarihi:
12.11.2020)
38.
https://www.turkcebilgi.com/f%C4%B1kra_(mizah) (Erişim tarihi: 12.11.2020)
39.
https://www.kulturportali.gov.tr/mrepo/eKitap/eb-Mizahfikravekatmerli/7/ (Erişim tarihi: 12.11.2020)
40.
http://www.edebibilgiler.com/documents/fikra.html (Erişim tarihi: 12.11.2020)
41. http://www.mynet.com/cevaplar/sorular-cevaplar/fikra-nedir-fikra-yasamsal-olaylardan-hareketle-anlatilan-anlatilanlardan-bir-sonuc-cikarma-amacinda-olan-nukte-hiciv-mizah-unsuru-barindiran-kisa-sozlu-urunlerdirmizah-sanatinin-en-temel-unsurlarind/6955116 (Erişim tarihi: 12.11.2020)
42. https://tr.wikipedia.org/wiki/Mizah (Erişim tarihi: 12.11.2020)
43. https://senaryosinifi.blogspot.com/2019/04/oykulemedramatikyapi.html (Erişim tarihi: 12.11.2020)
44.
https://www.milliyet.com.tr/cocuk/eglence/nasrettin-hoca-fikralari-komik-fikralar-denildiginde-akla-gelen-nasreddin-hoca-fikralari-6214835 (Erişim tarihi: 12.11.2020)
1. [1] Mustafa KAHRAMAN, Biraz da Biz Gülelim:
Nasreddin Hoca Fıkraları, Gönül Yayıncılık, Ankara, sayfa 34, 35
2. [2] Mustafa KAHRAMAN, Biraz da Biz Gülelim:
Nasreddin Hoca Fıkraları, Gönül Yayıncılık, Ankara, sayfa 38, 39
Yorumlar
Yorum Gönder