Ana içeriğe atla

EĞİTİMLERE KATILMA

 



            EĞİTİMİN YAŞI VAR MIDIR?

Eğitim almanın yaşı yoktur. Bunun örneklendirmesini en iyi ben ve annem yaparız diye düşünüyorum. Annem hukuk fakültesine kırk beş yaşında başladı. Tabii ikinci mesleği olduğu için. (Hayatında ilk kez okumuyor!!! Tıp fakültesini bitirdi yirmi yıl Hollanda’da genel cerrah ve damar cerrahı olarak çalıştı.) Kariyer değişikliği yapma kararı aldı ve o da “kendi patronu oldu”.

Benim vereceğim örnek de gençler için daha çok. Ortaokuldan beri annemle birlikte pek çok eğitime katıldım. Tabii çoğu zaman annemin davetli konuşmacı olduğu eğitimlere ve kongrelere katılabildim. Sekizinci sınıftan dokuzuncu sınıfa geçtiğim yaz tatilinde temel arabuluculuk eğitimine (Bu eğitime katılabilmek için hukuk mezunu olmak ve beş yıllık mesleki tecrübe sahibi olmak gerekiyor. Bu ortamda da herkesle yaş farkım çoktu. Tabii bu eğitimin sadece iki ya da üç gününe katılabildim ve epey uzun bir eğitimdi. Her şeyi öğrendiğimi, anladığımı ve dinlediğimi iddia edemem. Ancak çok fazla tecrübeli avukatla tanışmış oldum. O zamandan beri “network” üzerine çalışmaya başlamışım aslında farkında olmadan.) ve liseyi bitirdiğim yaz tatilinde ise iş hukukunda uzman arabuluculuk eğitimine katıldım (Bu eğitimde normal şartlar arasında en gençlerin 2016-2017 yıllarında üniversiteden mezun olanlar olması gerekiyordu. O sırada 2023’te liseden mezun olan ben vardım. Yani yaş farkı çoktu.). Ara ara Ankara Barosunun verdiği eğitimlere de gidiyoruz annemle.  Tabii annemin yanında gittiğim için bu katıldığım eğitimlerden herhangi bir belge/diploma vs. almadım. Amaç diplomaları üst üste koyup biriktirmek de değil zaten. Network’ünü geliştirmek, dinlediğin derslerden alabildiğin maksimum verimi almak ve kendi yaşıtların arasında ön plana çıkabilmek.

EĞİTİMLERDE “YAŞ” SORUNU

Yaşınızdan dolayı çekinmenize, utanmanıza, gerilmenize hiç ama hiç gerek yok. Özellikle de bulunduğunuz ortamın en küçüğüyseniz insan daha çok geriliyor. Yaşınız ilerledikçe artık belli bir duruşunuz, hayat çizginiz, havanız oluyor. Yaşanmışlıklardan ötürü bu da. Belki de insan yaş aldıkça bazı şeyleri umursamamayı ya da çok da kafaya takmamayı öğreniyor. Bilemiyorum. Henüz on sekiz yaşındayım. O kadar hayat deneyimim yok. Biraz tecrübem artınca bu bölüme, bu konu hakkında ekleme yaparım.

Ortamın en küçüğüyseniz ortama adapte olabilmek adına size tavsiyeler verebilirim. Zaten çevrenizdekiler deneyimli ve büyük olduğu için sizin de konuya dahil olabileceğiniz şekilde bir muhabbet başlatıyor. Mutlaka söz alın, lafa karışın. Profesyonel bir ortamda ne kadar yanlış bir şey söyleyebilirsiniz ki? Ya da saçma sapan, yersiz bir konuşmaya çekebilirsiniz ki? Böyle şeyler benim başıma hiç gelmedi. Ama özellikle ilkokuldayken “ya yanlış bir şey söylersem” korkusu vardı. Bunu yenin. Genelde o ortamda bulunduğunuz için insanlar sizi takdir eder ve şirin bulurlar. Evet, on sekiz yaşında olmama rağmen bana kedi yavrusuymuşum gibi davrananlar çıkıyor. (Doğum günüme bir hafta kala bir anda çok büyüyeceğimi düşünüyordum. Ama hayatımda hiçbir şey değişmedi. Sadece bir hafta geçmiş oldu aradan o kadar. On sekiz yaşında olmayı gözünüzde çok büyütmeyin. Aynı hayat devam ediyor ve boşuna heyecanlandığınızla kalıyorsunuz. Hayal kırıklığına uğramayın diye baştan söyleyeyim dedim.) Bu da ortama adapte olmanızı kolaylaştırıyor.

Sanırım büyüklerin arasına adapte olabilme noktasında birkaç avantajım var. İlk avantajım annemle aramdaki yaş farkı ve onunla en yakın arkadaş gibi olmamız. Aramızda otuz sekiz yaş var. Bundan dolayı biraz üzülüyorum. Küçükken ağlamışlığım bile var, onunla daha az vakit geçirebileceğimiz için. Ama en büyük artısı ise büyüklerle nasıl oturup kalkacağımı, onların ilgi alanlarını, sohbet muhabbet konularını görmek, öğrenmek. Annemin yaşından ötürü arkadaş grubu ve çevresi de onunla aşağı yukarı yaşıt oluyor. Ve o ortamlarda yemek yiyip sohbet edince bir eğitime katıldığınızda da molalarda insanlarla nasıl iletişim kurabileceğinizi görüyorsunuz. Mesela insanlar çocukları hakkında konuşmaya bayılır. Konuyu oradan açarsanız zaten genelde okul muhabbetine döner ve sizin aşina olduğunuz bir konu olduğu için rahatlıkla sohbete devam edebilirsiniz. Nasıl taktik ama? Güzel değil mi? Buradan çıkacak bir diğer sonuç ise katıldığınız eğitimlerde sadece ders anlatılan saatlerin eğitim olmadığı, aralarda konuştuğunuz insanların da eğitimin bir parçası olduğu. Hangi meslek grubundan olursanız olun sosyal hayat gerekiyor bir şekilde. Onun için öğrenciyken bu işleri öğrenmek iyi oluyor.

Büyüklerin ortamına kolay adapte olmanın bir yolu da kendinizi geliştirmek. Aslında bu öneri her ortamda geçerli. Bol bol kitap okuyarak sizin yaş grubunuzun bilemeyeceği bilgiler öğrenebilirsiniz. Girdiğiniz ortamda da o bilgiler “satarsanız” ve insanlar sizi “sadece küçük bir çocuk” gibi görmezler. Bu da iletişim kurmanızı ve ortama uyum sağlamanızı kolaylaştırır. O bilgileri sohbet ederken veya eğitimde ders dinlerken kullanmasanız bile kendinize olan güveniniz artacağı için daha rahat söz alıp konuşabilirsiniz. Bu da insanların gözünde sizin imajınızı değiştirir. “Sadece bir çocuk” unvanından “bilgili bir birey” unvanına terfi edersiniz. Bu çok önemli. Sosyal hayatta her zaman sizi bir adım öne geçirecek bir olgu. Bu fırsatı mutlaka değerlendirmelisiniz.  

EĞİTİMLERDE DURUŞUNUZ, İMAJINIZ NASIL OLMALI?

Eğitimlerde bir diğer dikkat etmeniz gereken unsur ise geç kalmamak. Hatta mümkünse erken gitmek. Böylece hocalarla, diğer katılımcılarla tanışabilir ve kendinizi onlara tanıtabilirsiniz. Network kurmanın birinci kuralı bu: Çekingen olmayın, erken gidip diğerleriyle sohbet edin.

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ VE STAJYERLER İÇİN TAVSİYELER

Eğitimlerin size çok fazla katkısı oluyor. Dünya nüfusu arttıkça insanlar arasında ön plana çıkmak ya da diğerlerine göre bir farka, ayrıcalığa sahip olmak daha da zor oluyor. Bu nedenle meslektaşlarınıza ne kadar erken yaşta fark atmaya başlarsanız o kadar iyi. Üniversite öğrencileri okullarının düzenlediği etkinliklere, seminerlere, eğitimlere mutlaka ama mutlaka katılmalı. Onun haricinde ailenizden dolayı bir avantajınız varsa, onların düzenlediği veya katıldığı eğitimlere katılmaya çalışın. Yemeklere davetlere gidin. Mümkünse kendi lisans eğitiminiz doğrultusunda ek kurslara kaydolun. Dil kurslarına kaydolun ve yeni diller öğrenin. Stajyerler de aynı şekilde katılabildiği kadar eğitime ve davete katılmalılar. Çalıştığınız firma, şirket, büro bir etkinlik düzenlediğinde katılın ve tanışabileceğiniz herkesle tanışın. Kendinizi tanıtın ve iyi olduğunuz noktaları göstermeye çalışın. Oturup “cv”nizi anlatmanıza gerek yok elbette. Eğer ortam elverişliyse, bir fırsat olursa özgüveninizi ve o daldaki bilginizi göstermelisiniz. Gençliğinizden dolayı çekinmenize gerek yok. İnsanlar zaten ilk bakışta ne kadar hayat deneyiminiz olduğunu fark edebiliyor. Bir yerden de işe başlamanız gerekiyor ayrıca. Sizi takdir edeceklerdir ve normal şartlar altında sizlere destek vereceklerdir. Yapabileceğinizin en iyisini yapın o gibi ortamlarda. Kendi alanınıza dair kitaplar okuyup, seminerlere, eğitimlere ve kongrelere katılırsanız zaten çok ciddi bir fark atmış olursunuz herkese. Ne kadar erken o kadar iyi!

SOSYAL BECERİ EĞİTİMLERİ

Sosyal becerileri geliştirme eğitimleri de güzel oluyor. Bizim okulumuz pandemi zamanında veliler için öyle bir eğitim hazırlamıştı. “BTEC” programı adı altında iki tane eğitime katıldık. (Tabii ki annemin yanında ben de katıldım. Hatta ortaokuldan bir öğretmenim de veli olarak katılmıştı. Bu nedenle -ne yalan söyleyeyim- henüz liseye yeni başlamış olmama rağmen sohbetlerin odak noktası ben oluyordum. O ortamda en çok tanıdığı olan kişi de bendim ve bu çok hoşuma gidiyordu. Koskoca doktorlar, mühendisler, öğretmenler, avukatlar katılmış o eğitime ama küçücük bir lise öğrencisi herkesten daha popüler! Çok güzel günlerdi.) Bu eğitimlerden biri sosyal medya kullanımı ile ilgiliydi, diğeri ise sosyal beceriler ve iletişim ile ilgiliydi. İletişim dersi daha çok sohbetle geçiyordu ve insanlar pandemi zamanı “zoom” üzerinden “sohbete” olan hasretlerini gideriyorlardı. Yani onlar için pek de bir eğitim yoktu. Sanırım asıl eğitimi yaşımdan dolayı ben alıyordum. “Kendinden yaşça büyük olanların bulunduğu ortamda söz alabilme” eğitimi. Diğer eğitim ise ciddi ciddi sosyal medya platformlarını kullanma üzerineydi. O bilgileri de hâlâ kullanıyorum günlük hayatımda.

HOBİLER VE SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ İÇİN KATILDIĞINIZ EĞİTİMLER

Tabii eğitimden kasıt sadece sosyal beceriler veya kendi mesleğiniz ile ilgili olan seminerler, kongreler olmamalı. Özellikle de hayata yeni atılacak gençler veya lisede üniversitede öğrenci olanlar için bu bölümü yazacağım. Yurt dışında üniversitelerden kabul almak istiyorsanız sosyal faaliyetlerinizin olması gerekiyor. Mutlaka bir el becerisi gerektiren, bir sporla ilgili ve bir de müzikle ilgili hobinizin olması gerekiyor. Tabii bir tane olması şart değil. Birden fazla da olabilir. Hobilerinizi seçerken de ilerleme kaydedebilmek adına yetenekleriniz doğrultusunda seçimler yapmanızı tavsiye ederim. Şimdiki nesil (bu biz oluyoruz yani, 2000’li yıllardan sonra doğan ekip) her türlü faaliyete daha kreşteyken katılmaya başlıyor. Özellikle de spor alanları için kreş ya da ilkokul uygun bir zaman dilimi. O dönemlerde istediğiniz her sporu deneyebilirsiniz. Tabii çok ağır olmadığı sürece her spor. Ayrıca o yaşta fazla ilerleme şansınız zaten olmayacaktır. Bu nedenle istediğiniz zaman değişiklik yapıp farklı bir dal deneyebilirsiniz. İlkokul yaşlarında ise müzik eğitimine başlamak önemli. Hem aklınız “ders almak” kavramını daha çok benimsiyor hem de el beceriniz az da olsa gelişmeye başlıyor. Sesinizi bir miktar kullanmayı öğreniyorsunuz. Bebeklik hâlinden çocukluk hâline geçtiğiniz dönemler o anlar. Enstrüman çalmaya başlayabilir ya da koroya kaydolup şan dersi alabilirsiniz. Bu size kalmış. El becerisi işleri ise hayatınızın her anında başlanabilecek hobiler. İster ilkokulda ister kreşte ister emeklilikte başlayın her an her dakika yapabileceğiniz şeyler. Yıllar içerisinde tecrübe kazanacağınız için kreşte bile başlamak mümkün bence. Bu eğitimler de kendiniz için önemli. İleride de “kendime vakit ayırabilirim” mesajını veren şeyler. Sadece işinizle, arkadaşlarınızla, ailenizle değil kendinizle de ilgilenebileceğiniz, kendinize de vakit ayırabileceğiniz anlamına geliyor. Kariyerle ilgili olmayan işleri de kafanızı boşaltmak için yapmalısınız. Ve dediğim gibi bu eğitimlerin herhangi bir yaşı yok. Yukarıda yazdıklarım sadece birer tavsiye niteliğinde o kadar.

Üniversiteler (özellikle yurt dışında) sosyal sorumluluk projelerine de katılmanızı istiyor. Bu nedenle ne kadar fazla sosyal aktiviteye ve eğitime katılırsanız sizin için o kadar iyi. Aldığınız her eğitimin sizin için bir faydası oluyor. Sosyal aktiviteler tam olarak eğitim gibi görünmese de bir şeyleri organize etme, tanımadığınız insanlarla iletişim kurma ve bir işi sonuçlandırma gibi pek çok hem günlük hem de iş hayatında kullanabileceğiniz şey öğreniyorsunuz. Bunun da elbette kişisel gelişiminize bir katkısı oluyordur.

Kısacası katıldığınız eğitim ne ile ilgili olursa olsun, bir gün mutlaka işinize yarar. Kendinizi geliştirin ve eğitimlerde çekingen davranmayın. Hep özgüvenli olun. Başınız yukarda omuzların geride olsun. Dik durun ve kendi deneyiminizi -az veya çok, hiç önemli değil- gösterin. Network oluşturun. Farklı dallarda kendinizi geliştirin. Eğitimlere her yaşta katılın. Ortaokulda bile olsanız meslek sahibi insanların arasına girin. Ben bu eğitimi anlamam, o kadar bilgim, tecrübem yok demeyin. O ortamda bulunmak bile eğitimin bir parçası. Yavaş yavaş öğrenirsiniz zaten öğrenmeniz gerekenleri. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...