Ana içeriğe atla

RENKLER VE KADINA BAKIŞ

 

 

Ataerkil toplumlarda, kadına hem çok sorumluluk yüklenmekte hem de kadınların kendi kimliklerini yaşatmalarına izin verilmemektedir. Kadınlar sindirilerek büyük yükler altında ezilmektedir. Feyza Hepçilingirler’in “Kırmızı Karanfil Ne Renk Solar” adlı romanından alınan bu kesitte de anne figürünün kocası tarafından nasıl ezildiği okuyucuya aktarılmıştır. Kadının ezilişi ve “anne” figürünün çizilişi sırasında iç monologlardan, sözcük seçimlerinden, cümle yapılarından ve metaforlardan yararlanılmıştır.

Bu metinde, “toplumda kadına değer verilmediği” olgusu isimler üzerinden açıklanmıştır. “Anne” figürünün ismi yokken eşinin “Haluk” ismi olduğu göze çarpmaktadır. Ayrıca “anne” figürünün kendisini kıyasladığı kadınların da “Birsen” ve “Hülya” gibi isimlerinin olduğu görülmektedir. Bu noktada, figürün ezildiği açıkça vurgulanmaktadır. Bu durum “yanıt hakkı bile tanımadan” sözüyle okuyucuya sunulmuştur.

Bu çatışma, beraberinde iletişimsizliği de getirmektedir. Bir yandan “anne” kendisini diğer kadınlarla kıyaslayıp kendisini sürekli “eksik” hissetmekte, diğer yandan da kocasının ve çocuklarının isteklerini yerine getirmeye çalışmaktadır. “Bulamayacaksın tabii, onu da ben arayacağım” gibi söylemler kendisine ne kadar çok sorumluluk yüklendiğini belirtmektedir. Ayrıca, kocası tarafından ezildiği de “saygıdeğer kocanız” sözüyle aktarılmaktadır.

“Anne” figürünün özgüvensiz ve kendisini yetersiz bulduğu görülmektedir. Ailesinde “ötekileştiğini” hissetmektedir. Bu durumu sözcük seçimleri ile ve uzun cümle yapılarıyla okuyucuya aktarmaktadır. Ayrıca iç monologlar da çevresinin kendisine olan bakışı göstermektedir. Kendisini betimlerken “sıradan ailelerin trajedisi”, “eksik”, “yokluk”, “başarısızlık”, “yakınma”, “umutsuzluk” gibi sözcükler kullanırken diğer kadınları betimlerken “her zaman hak ettiği saygıyı görüyor”, “muzaffer ev kadını”, “rahat salınımlar”, “eksiksizlik”, gibi sözcükler kullanmıştır. Yazarın bu seçimlerle “anne” figürünün ruh hâlini betimlediği görülmektedir. Uzun cümle yapılarının da “anne” figürünün aile içindeki rolünü, panik hâlini v özgüvensiz duruşunu vurgulamak için olduğu görülmektedir.

İç monologlardan da anlaşılacağı üzere toplumda “kadınların” ezildiği görülmektedir. Kendi kimliğini yansıtamayan kadınları sembolize eden “anne” düşüncelerini şu cümlelerle aktarmaktadır: “Asansöre dar atıyorum”, “üstelik henüz, annem evde yok ya ondan karışıyor işler, bile demedi”, “uzatma Sibel Hanım, beceremediğin ortada”. Bu alıntıların ortak noktası “anne” figürünün kapana kısılmışlık ve bunalma hissinin var oluşudur. Kocasının sözlerini kendi kafasında tekrarlaması ise toplumda “mutlak” gücün erkeklerde olduğunu belirtmek içindir.

Bir diğer iç çatışma ise bağlaç seçimi ile okuyucuya aktarılmıştır. “Anne” figürünün her işi mükemmel yapmaya çalıştığı açıkça görülmektedir. Ancak, buna rağmen çevresi onu sürekli eleştirdiğinden, kendisini eksik ve kusurlu hissetmektedir. Bu durum ise bağlaç kullanımıyla vurgulanmıştır. Kendisi hakkında yorum yaptığı cümlelerde “Az sonra belli olacak”, “bile” gibi bağlaçlar kullanırken diğer kadınlardan bahsettiği zaman, “Hiç kuşkum yok ki”, “mutlaka” gibi bağlaçlar kullanmıştır. Diğer kadınların her durumda “uygun” ve “kusursuz” olduğunu düşünürken kendisinin “baskı” ve “zorunluluk” altında olduğunu düşünmektedir.

“Mutlaka yüksek topuklarının üstünde” cümlesinden de anlaşılacağı üzere “anne” figürü kendini diğer kadınların yanında “ezik” ve “yetersiz” hissetmektedir. “Yüksek topuk” metaforuyla kendisini diğerlerinden daha aşağıda gördüğü anlaşılmaktadır. Bir başka metaforun da “düğme” olduğu görülmektedir. “Kopan hiçbir düğmemi kaybetmem ben; ama dikilmiyor ki bu evde, kopan düğme yerine dikilmiyor.” cümlesinde görüldüğü gibi tekrarlamalar ile kadının duygu dünyası anlatılmaktadır. “Düğmenin” ise “kusursuz olmaya çalışıp hak ettiği değeri ve saygıyı göremeyen kadın” metaforu olduğu söylenebilir. “Düğme” sembolü aynı zamanda aile içindeki çatışmanın ve iletişimsizliğin de bir göstergesidir.

Renk seçimleriyle ve başlığın da biçimli bir şekilde seçildiği görülmektedir. “Anne” figürünün giymek “zorunda” olduğu elbise “vişneçürüğü” renginde iken gözüne takılan bluz “sarı” renktedir. Burada renklerin çatışması aslında kadının hem kendisiyle hem de kocasıyla olan çatışmasını göstermektedir. “Sarı”; açık, huzur veren bir renk iken “vişneçürüğü”; koyu ve karamsarlığı temsil eden bir renktir. Ayrıca “vişneçürüğü” rengindeki elbiseyi giyerken “Her giyişimde kötü bir haber alacakmışım gibi bir beklentiye kapılıyorum. (…)” dediği görülmektedir. Rengin adında da “çürük” kelimesinin olması bilinçli bir seçim yapıldığının göstergesidir. “Koyu bir umutsuzluk” söylemi de karanlık renklerin ön planda olduğunu ve bu durum, kadının baskılanıp ezildiğini göstermektedir. Başlıktaki “kırımızı karanfil” söylemi ise kadının aşkını ve ailesine, topluma olan bakış açısını simgelemektedir. “Ne renk solar” sorusu da nasıl bir değişim geçirdiğini ve umutsuzluğunu betimlemektedir.

Sonuç olarak “Kırmızı Karanfil Ne Renk Solar” adlı metinde aile içindeki çatışmalar, kadına bakış, iletişimsizlik gibi konular işlenmiştir. Bu olgular ise sözcük seçimleri, metaforlar, iç monologlar ve çatışmalar üzerinden okuyucuya aktarılmıştır.

Suzan R. HOFSTEDE

5 Mart 2023

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...