Ana içeriğe atla

OLUMLU VE OLUMSUZ YÖNLERİNİ BELİRLE

 



Bu hayatın her aşamasında gerekli bir durum. İş hayatında olumlu ve olumsuz yönleri belirlemek lisede başlıyor. Hatta belki de ortaokulda. Bu dönemlerde insan meslek seçimine kafa yormaya başlıyor. Ona göre belki bir lise seçiyor, lisede bölümünü ona göre seçiyor, üniversitesini ona göre seçiyor, üniversiteden sonra kariyer hayatını ona göre belirliyor. Sonradan şirket kuracaksa şirket yönetimi ile ilgili politikalarının olumlu ve olumsuz yönlerini belirliyor. Yani kısacası hayatın her aşamasında, her dönüm noktasında bir kendini sorgulama ve kendi yeteneklerini ve başarısızlıklarını tartma anı var.

Patron olma yolunda adım adım bu aşamaları atlatmak ve kendini iyi tanımak gerekiyor. Liseden başlayalım. Ortaokuldaki fikirler bazen değişebiliyor ama lise ikinin sonlarında matematik-fen, Türkçe-matematik, Türkçe-sosyal, dil ve yurt dışı odaklı IB vb. bölümlerinden birini seçerken kendinizi tanımanız şart. İleride kendinizi nerede görüyorsunuz? Hayalleriniz neler? Yetenekleriniz neler? Meslek seçimini aile, eş (Tabii lisedeyken eşiniz olmaz da lafın gelişi öyle oldu, ne yapayım?..), dost, akraba, komşu, çevre vb. baskısından dolayı mı yapıyorsunuz?

Aslında kendinize sormanız gereken şey iş alımlarındaki mülakatlarda sorulan klasik “kendinizi beş/on yıl içerisinde nerede görüyorsunuz” sorusunu cevaplamak. Bunu hem beş yıl için hem de on yıl için cevaplayın. Çünkü henüz lise öğrencisisiniz. Önünüzde kısa vadede (on yıl gibi uzun görünen ama hop diye geçip gidecek bir sürede) önemli kararlar almanızı gerektirecek bir süreç var. Önce hangi üniversitede, hangi bölümde okumak istediğinize karar verin sonra da nasıl bir iş planınız olduğunu tasarlayın. Bazı şeyler süreç içerisinde değişebilir ya da küçük sapmalarla aşağı yukarı planladığınız noktaya gelebilirsiniz. En doğru seçimi yapmak için de toplumun baskısına aldırmamalısınız. Herkes doktor ve mühendis olmak zorunda değil. Ya da her sayısalcı öğrenci bu branşları seçmek zorunda değil. Ben de sayısalcıydım ve derslerimde başarılıydım. Ama bu ileride matematikle uğraşmak isteyeceğim anlamına gelmiyor. Hangi alanla uğraşmak istiyorsanız ve yetenekleriniz, ilgi alanlarınız hangi doğrultudaysa ona göre bir tercih yapın.

Bir diğer önemli tercih ise ne yapmak istediğiniz. İleride akademisyen mi olacaksınız, serbest mi çalışacaksınız, bir şirkette mi çalışacaksınız, devlet kurumlarından birinde mi çalışacaksınız, yurt dışında mı çalışacaksınız? Buna göre tercihlerinizi yapın. İstediğiniz şey ne? Risk almak mı, yabancı -belki dilini bilmediğiniz- bir ortamda yaşamak mı, yoksa her ay garanti maaşınızın yatacağı bir kurumda/kuruluşta çalışmak mı? Bu sorulara verdiğiniz cevaplara göre üniversite tercihi ve meslek seçimi yapmalısınız. Mesela kendi işinizi kuracaksanız hangi üniversite olduğunun çok da bir önemi yok. Kendinizi geliştirmeye önem vermelisiniz. Bir şirkette çalışmak istiyorsanız ve iş ararken ciddi bir yarışla karşılaşacaksanız köklü bir üniversiteye kayıt yaptırmanız gerekir, hangi dalı seçerseniz seçin bu öyle. Yurt dışında çalışmayı düşünüyorsanız, açıkçası hangi üniversiteden mezun olduğunuz önemli değil. Yurt dışı kararı da ciddi bir risk. Yabancı ve milliyetçi bir ortamda yaşamayı öğrenmeniz gerekecek. Maaşınızın çok olduğunu düşüneceksiniz ama o maaşı yaşadığınız ülkede harcayacağınız için düşündüğünüz kadar çok bir maaşınız olmayacak. Aileniz belki uzakta olacak. Yeni bir arkadaş grubu edinmeniz gerekecek, yeni bir dil öğrenmeniz gerekecek -eğer bilmiyorsanız. Bunun gibi olanakların hepsini tartıp ona göre bir kariyer planı yapmanız lazım. Olumlu ve olumsuz yönlerini her konu için ayrı ayrı düşünmeniz lazım.

Kariyer planı yaptıktan sonra belli bir süre bu çizgide devam etmelisiniz. En başta, bu kararı verirken düşündüklerinizde haklı mıydınız yoksa bu iş sizin için uygun değil mi? Ya da göremediğiniz noktalar mı oldu? Tahmin ettiğiniz olumsuzluklara katlanmak iyi bir fikir miydi? Kariyerinizin hangi döneminde olursanız olun bunları ara ara tartmalısınız. Eğer o iş sizin için uygun değilse başka seçeneklere yönelmelisiniz. Bir diğer incelemeniz ve sorgulamanız gereken nokta ise bulunduğunuz ortamdan mı şikâyetçisiniz (mobbing, çevre baskısı, çalışan olma durumu, iş yeriniz, yüksek bir pozisyona gelememe, vb.), çalıştığınız konum mu sizi rahatsız ediyor (ofis ortamı, evden çalışma, arazide çalışma, şantiyede çalışma, hibrit/home-office çalışma vb.), yoksa mesleğinizi mi sevmiyorsunuz?

Her biri için farklı çözüm yolları var. Hiçbir zaman harekete geçmek ve değişiklik yapmak için geç değil. İş yerinizi değiştirmek oldukça kolay. Sosyal medya platformlarından veya internetten sizin alanınızla ilgili çalışan firmalar, bürolar mutlaka vardır ve iş başvurusunda bulunduğunuz takdirde bir yerden kabul alırsınız. Çalıştığınız mekânı değiştirmek de oldukça kolay. Eğer bir büroda, teknokentte, ofiste veya evde çalışma imkânınız varsa -yani işiniz buna elveriyorsa- işvereninizle görüşebilirsiniz. Kabul ederse hiçbir problem yok. Şantiye veya arazi gibi ortamlarda çalışmamak için meslek değiştirmeniz gerekiyorsa bunu da yapabilirsiniz. Ya da mesleğinizi genel olarak değiştirmek istiyorsanız… Bir daha üniversite okumak ne kadar zor olabilir ki? Hayatta her zaman yeniliklere ve değişimlere açık olmak gerekir. Bir kez okuyan, bir daha okuyabilir. Kendinize güvenin ve hiçbir zaman “artık başka şansım kalmadı” diye düşünmeyin.

Diyelim ki patron oldunuz. Yine de olumlu ve olumsuz yönler belirlemeye devam etmelisiniz. Şirket politikanızı, çalışanlarınızla olan iletişimi, şirketinizin misyonunu ve vizyonunu, çalışanlarınızın birbirleriyle olan iletişimini, varsa ortaklarınızla olan iletişimi, size iş getiren kişilerle olan iletişimi (müvekkil, şirket, fabrika, vb. kişiden kastım hem gerçek hem tüzel kişi olabilir -hatta ileride dijital kişi bile olabilir-) gözden geçirin. Olumsuzluklar varsa nedenlerini araştırın ve çözmeye çalışın. Çözüm yollarından birinin de iletişimi kesmek olduğunu unutmayın. Her zaman yeniliklere açık olun.

Tabii, bu aşamaları atlatmaya çalışırken en önemlisi de kendinizin olumlu ve olumsuz yönlerini belirlemek olduğunu hep aklınızın bir köşesinde tutun. Sosyal çevrenizle olan durumunuzu değerlendirin, akademik başarınızı değerlendirin, sağlığınızı değerlendirin, eviniz ve işiniz arasındaki mesafenin bile uzak olup olmadığını değerlendirin. İş yerinizin merkezi bir yerde mi düşünün. Her şeyin olumlu ve olumsuz yanlarını karşılaştırın ve sizin için en uygun olan seçenekleri tercih edin ki mutlu olasınız. Yoksa hep “acaba diğer seçenek daha mı iyiydi” diye düşünürsünüz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...