Ana içeriğe atla

BUZLAR ÇÖZÜLMEDEN ESERİNDE UZAM VE ZAMAN



            Devlet, ülkesinin yönetimini sağlayıp ihtiyaçlarını karşılayan bir yapıdır. Buzlar Çözülmeden adlı yapıtta da “devletin eksikliği”, bununla beraber ortaya çıkan “ezen-ezilen” ilişkisi eleştirilmiştir.

            Bu tiyatro eserindeki “devlet yetersizliğinin” asıl nedeni, 1960 ihtilali zamanında geçmesinden kaynaklanmıştır. O yıllarda siyasi bir boşluk vardır ve askerî güç yönetimde daha çok söz sahibidir. Bu yapıt; kış mevsiminde, doğuda, dağlarla çevrili bir kasabada geçmektedir. Uzam ve zamandan dolayı iletişim ve ulaşım çok zordur. Devlet ise hem halkın sosyal ve ekonomik durumundan dolayı, hem de koşullarının olumsuz olmasından dolayı bu kasabayı yok saymıştır.

            Devletin yarattığı bu boşluktan ötürü, bu kasabanın sosyal durumu kötü etkilenmiştir. “Ezen-ezilen” ilişkisi giderek artmaktadır. Eşraf kesim, yani ağalar ve Şeref Hakarar, insanları kandırarak toprak ve para kazanmışlardır. Cahil halkın “dinsel sömürü” ile güvenini kazanmışlardır. Örneğin “Hacı” Murat Ağa, fakir halka bozuk ve kurtlu yiyecekler satarken zenginlere daha kaliteli mallarını satmaktadır. İnsanlar da “hacı” lakabından dolayı ona güvenmektedirler. Bu, hem dinsel sömürünün, hem de sınıflı yapının bir kanıtıdır. Sınıflı yapıdaki, sınıflar arası uçurum gittikçe artmakta, bunun sebebi ise “devletin ilgisizliğinden” kaynaklanmaktadır.

            Sınıflı yapı arasındaki farkın açılmasının asıl nedeni, tahrirat kâtibi gibi devleti sembolize eden figürlerin tutumundan dolayıdır. Eşraf kesim, “devlet yetkililerine” rüşvet vererek kendi yönetimlerini sürdürmektedirler. Eski kaymakamların ve tahrirat kâtibinin, bu sisteme karşı sessiz kalması “devlet yetersizliğinin” ve “sınıflı yapının” bir başka kanıtıdır.

 Halk cahil ve eğitimsiz olduğu için eşraf kesime muhtaçtır. Bu yapıtta halkı sembolize eden figür Hatice’dir. Hayatta kalma mücadelesi veren bir kadındır ve Kaymakam’ın sayesinde Sarı Murat Ağa’dan toprak almayı başarmıştır. Oysa Sarı Murat Ağa’nın Hatice’ye toprak vermesinin asıl nedeni halkı özellikle de “kadınları” küçümsemesinden dolayıdır. Halk, bu eşraf kesim tarafından aşağılandığından ve cehaletinden dolayı sessiz kalmakta, sınıflar arası mesafe giderek açılmaktadır.

            Kasabanın sosyal durumunun bu kadar kötü olmasının asıl nedeni “devletin umursamazlığı”, uzam ve zamandan kaynaklanmaktadır. Siyasi boşluk nedeniyle ağalar kasabayı yönetmektedir ve bu sınıflı yapının, sosyokültürel yapıya olumsuz etkisi eleştirilmiştir.

Suzan Rojin HOFSTEDE

2020

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...