Ana içeriğe atla

6.27 TRENİ: GÜNÜMÜZDE TEKNOLOJİ GERÇEKTEN MONOTON BİR HAYATI MI OLUŞTURUYOR


  


Sanayi devrimi ile başlayan Teknoloji Çağı sizce gerçekten hayatlarımızı monotonlaştırıyor mu? Sanayi devrimi olmadan önce de “başka bir monoton” hayat yok muydu? İnternet olmadan önce hayat daha mı eğlenceliydi?

Açıkçası, teknoloji olmadan ne yapardık bilemiyorum. Bu satırları okuyan benden yaşça daha büyük kişiler “biz teknoloji olmadan yaşayabiliyorduk” diye düşünebilirler. Elbette teknoloji gelişmeden önce de bir hayat vardı ve teknolojisiz yaşanabiliyordu. Ancak teknoloji ve internet ile tanıştıktan sonra geçmişe tekrar dönüp yaşayabilir miydiniz?

Teknolojinin kesinlikle tüm insanoğluna büyük faydalar sağladığını düşünüyorum. Hayatımızı monotonlaştırmanın aksine renklendirdiğini, yeni farkındalıklar kattığını ve hayatlarımıza hız getirdiğini hepimizin fark ettiğine inanıyorum.

Teknolojinin en büyük faydasını pandemi döneminde, tüm dünya anladık. Eğer internetimiz, bilgisayarlarımız, telefonlarımız ve televizyonlarımız olmasaydı hayatımız iki yıl boyunca çok daha monoton ve anlamsız olmayacak mıydı? İnsanları ayakta tutan temel faktörlerden biri teknolojik gelişmelerdi.

Hayatımızı monoton, durağan ve çekilmez yapan teknoloji olmadığına göre ne olduğunu düşünüyorsunuz sanırım. Cevabı çok basit: Bizleriz. Evet, gerçekten hayatı değiştiren, güzelleştiren, monotonluktan kurtaran, hız ve anlam katanlar bizleriz. Hayata olan bakış açımız hayatımızın monotonluğunu ya da heyecanını belirlemekte. Bu nedenle sabahları altıda kalkıp “gene mi işe gidiyorum” diye söylenmektense “acaba bugün hangi yeni bilgileri öğreneceğim, kimlerle karşılaşacağım, hayatıma nasıl bir renk katıp yön vereceğim” demek daha doğru olacaktır.

Yaşamak için hedefler, hayaller, amaçlar belirlemeliyiz ve ilk hedefimiz “hayat boyu mutlu olmak” olmalıdır. Mutlu olmak için teknolojiyi kullanıp hayatı kendimize kolaylaştırıyoruz. Mutlu olmak için sevdiklerimizle görüşüp lezzetli yemekler yiyip kitaplar okuyup para kazanıyoruz. En önemlisi de mutlu olmak için “monotonluktan kurtulmak” istiyoruz. Hayatta yaptığımız her şey mutlu olmak için. Bu nedenle “monoton hayatınızı” düşünüp “karamsar” davranmak yerine pozitif olmalı ve hayatınızın “monoton döngüsünü” kırmalıyız. Bu monoton döngüyü kırmak için arada sırada kısa tatiller yapmak, sevdiğiniz ve sizi rahatlatan işlerle uğraşmak, teknolojiyi kullanarak eğlenmek en basit yöntemlerden birkaçıdır.

Sonuç olarak, hayatımızı monotonlaştırmak veya monotonlaştırmamak bizim elimizde. Kendi bakış açımızın karamsar olması teknolojinin suçu değildir. Teknolojinin amacı; insanları mutlu etmek, hayatımızı kolaylaştırmak ve monoton hayatlarımızdan kurtulmayı sağlamaktır. Pozitif düşünün ve monoton hayattan kurtulun…

Suzan R. HOFSTEDE

10 Eylül 2021

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...