Ana içeriğe atla

TOPLUMSAL SORUNLARA YENİ BİR BAKIŞ: “YENİŞEHİRDE BİR ÖĞLE VAKTİ”



Toplumsal sorunlar, hiçbir zaman bitmediğinden çoğu romanda yazarlar bu sorunlara dikkat çekmeye çalışmaktadır. Sevgi Soysal’ın “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti” adlı eserinde de bazı toplumsal sorunlar semboller, figürler ve çatışmalar üzerinden okuyucuya aktarılmıştır. Kitabın sonunda figürlerin hepsinin aynı mahalledeki “kavak ağacı” çevresinde olması da “tüm sorunların mutlaka bir noktada birleşeceğini” vurgulamaktadır.

·         BATI ÖZENTİLİĞİ ELEŞTİRİSİ

“Necip Bey sorumlu bir vatandaştı, aynı Avrupalılar, İsviçreliler gibi.”[1] Eserin özellikle de başlarında “Batı özentisi” olan insanlar alaycı bir tavırla eleştirilmiştir. Sürekli araya İngilizce sözler sıkıştıran insanlardan, banyo fayanslarını sadece İtalya’dan sipariş eden insanlara kadar pek çok figür üzerinden bu soruna değinilmiştir.

·         EĞİTİM VE BATI ÖZENTİLİĞİ

Güngör Bey: “Hayır, benimkiler İtalya’dan geldi. Hepsi Avrupa. Ama şimdi İstanbul’da taklidini yapıyorlar. Ankara’da var mı bilmiyorum.” demiştir. Salih Bey ise: “En iyisi, Ulus’u iyice bir gezdikten sonra, gerekirse İstanbul’dan ısmarlamak.” diye cevap vermiştir. [2] Bu diyalogdan da anlaşılacağı üzere, eğitimli bir hukuk profesörü olan Salih Bey’in “Batı özentiliği ve takıntılığı” yokken eğitimsiz Güngör Bey, “Avrupa’yı üstün görerek” “Batı’dan gelen eşyalar olmazsa olmaz” tavrını takınmıştır.

·         MİRASYEDİLİK VE EĞİTİMSİZLİK

Necip Bey’in oğlu Necip Bey’e: “Okumak için çoban kılığında İstanbul’a gelmiştin. Sonra ağabeyinle Teşvikiye Palas’a yerleştin. Sonra Orient Ekspres’in lüks kompartımanında, bavulun İngiliz kumaşı elbiselerle dolu, İsviçre’ye, okumaya gittin. Ve okumadın.”[3] demiştir. Bu paragrafta, birkaç sorun birden eleştirilmiştir: mirasyedilik, eğitimsizlik ve Batı özentiliği. Necip Bey Avrupa’ya “okumak” için değil “havalı mekânlarda gezmek” ve “Avrupa’nın havasını almak” için gitmiştir. Bu nedenle oğlu da babasının hem eğitimsiz oluşunu hem de bütün parasını boşa harcamasını eleştirmiştir.

·         NECMİ’NİN EĞİTİME BAKIŞI

“Biz hünere önem veririz. Okumaya hiç kalkışmayız. Hüneri olmayan isterse okul bitirsin. Sırtında kitap küfesi yüklenip karın doyuranlardan değiliz biz.”[4] Eserde cahil ve eğitimsiz olan kesimden insanların “eğitime olan bakış açıları” ve “eğitime karşı olmaları” vurgulanmıştır. Toplum genelinde eğitime ve emek vererek çalışıp para kazanmaya değer verilmediği okuyucuya figürler üzerinden sunulmuştur.

·         HAYAL VE UMUTSUZLUK İKİLEMİ

“Mehtap’ın gözleri iri iri açıldı. Bir kat sahibi olmanın her şeyi değiştireceğini sanan ona, bunun için bunca çabaya, sıkıntıya katlanan birine apartmanı olan biri, umutsuzluktan söz ediyor, bu durumuyla kendisini kurtulmuş görmüyor, yine de parasını çekmek zorunda kalıyor, apartmanı da elden çıkaracağını söylüyordu. Aklı karıştı iyice.”[5] Hayallerin ve umutların yıkılışını anlatan bu alıntı, fakir bir insanın “çalışma motivasyonunu kaybedişini” vurgulamaktadır.

·         GÜVENSİZLİK VE TOPLUMUN YOZLAŞMASI

“Babası için hırsızdı herkes. Bütün mahalleli veresiye aldıklarını ödemek için türlü numaralar yapardı. (…) Salih, başkalarına güvenmeyerek ayakta durabileceğini öğrenmişti babasından.”[6] Salih Bey’in babası, toplumdaki yozlaşmaları ve ahlaksızlıkları simgeleyen bir figürdür. Salih Bey ve babasının kişilikleri çok farklıdır. Babası bir nevi “hırsızlık” yaparken Salih Bey her akşam saatlerce kendi işini düzgün yapmak için çalışmaktadır. Bu durum da toplumdaki çalışkan, ahlaklı kesim ile hilebaz kesim arasındaki çatışmayı ve güven sorununu göstermektedir. 

·         “EMEK VEREREK” PARA KAZANMA VE KUMARBAZLIK ÇATIŞMASI

Boyacı Necmi İtfaiyeciler için şunu söylemiştir: “Aydan aya, karın tokluğuna, bütün sorularını, akıllarını, fikirlerini satmışlardır.”[7] Emek vererek çalışanları, eğitim almış, okumuş yazmış insanları sürekli eleştirmektedir. Kumarbaz ve hilekâr biri olan Necmi, eğitim alıp emek vermek yerine “emeksiz ve kolay para kazanma” yollarını seçmeyi tercih etmiştir.

Ayrıca hiç parası olmamasına rağmen lüksüne çok düşkündür. “Kısa yaşayıp iyi yaşamak daha güzeldir.” anlayışına sahiptir. Bu durum da “eğitimsizlikten” ve “cahillikten” kaynaklanmaktadır. Toplumsal sorunlara dikkat çeken Ali ise Necmi’yi şu şekilde eleştirmiştir: “Hadi ordan artiz Necmi, aklın fikrin gösterişte, biz içimizi güzelleştirelim diyoruz önce.”[8]

·         ÇARESİZLİK VE POLİSE ELEŞTİRİ

“Nedense dayak atanla, dayak yiyen değişmese de birileri bu dayak meselesine karışmayı görev edinmişlerdi, işi bir ucundan tutarak.”[9] “(…) Polis de bu çarpışmanın vazgeçilmez seyircilerinden biriydi.”[10] Polislerin toplumdaki sorunları ve yozlaşmaları değiştiremedikleri eleştirilmiştir. Bu nedenle Aysel, polislere karşı “güvenini kaybetmiştir”. Kendisi de polisler de “suç” sayesinde “ekmek” alabiliyorlardır. Bu satırlarla, Aysel’in çaresizliği ve çevresine olan güvensizliği vurgulanmıştır.

 

·         AİLE BAĞLARININ KOPUKLUĞU, KARDEŞLER ARASI İLETİŞİMSİZLİK VE GÜVENSİZLİK

Kitaptaki hemen hemen her ailede “iletişimsizlik”, “güvensizlik”, “sevgisizlik” ve “kıskançlık” gibi olumsuz duygular bulunmaktadır. Doğan’ın kardeşi Olcay’ı “kendisine ait bir nesne” gibi görerek onu Ali’den kıskanması kardeşlerin iletişimsizliğini ve güvensizliğini vurgulamaktadır. Ayrıca Doğan’ın “kadınlara olan bakışını” ortaya koymaktadır. “İçinde büyüdükleri kalenin sevgisizlik duvarları, aralarında yükseldi yeniden.”[11] sözü Doğan ve Olcay arasındaki “sevgisizliği” anlatmaktadır.

İnsanlar arasında ve aynı aile bireylerinin arasındaki “bağ kopukluğu” ise “kavak ağacının devrilişi” üzerinden anlatılmıştır. Herkesin ortak bir noktasıdır “kavak” ağacı -bir başka deyişle aile- ama o devrilinceye kadar hiç kimsenin umurunda olmamıştır.

·         AİLEYE YABANCILAŞMA VE KARAKTERSİZLİK

Olcay “alt kesimden olan Ali’yi” ailesi ile tanıştırmaktan çekinmektedir. Ailesinin “sınıf farklılıklarından” dolayı Ali’yi kabul etmeyeceklerini bilmektedir. Bu nedenle Olcay ailesine karşı “yabancılaşıp” “kişilik karmaşası” yaşamıştır. Hem kendi evindeki daha “lüks” hayatına devam etmiştir hem de Ali’nin “mütevazı” hayatına ayak uydurmaya çalışmıştır. En sonunda “karaktersiz” biri olmaktan çekindiği için Ali’den ayrılmıştır. Olcay ve Ali arasında yaşananlar ise “sınıf farklılıklarını” sembolize etmektedir.

·         KADINA BAKIŞ

Bu eserde kadınlar da dahil olmak üzere pek çok kişinin “kadınlara bakışının” ne kadar yanlış olduğu anlatılmıştır. Bu konuya hem Olcay hem de Aysel çok çarpıcı cümlelerle değinmişlerdir.

“Babası ablasını iğfal etmiş ve bu birleşmeden doğmuştu Aysel. (…) Anası da hamile kızını evden kovmuştu.”[12] Bu alıntı, “bir kadın olan annesinin” bile “kızına” bakışının ve tutumunun ne kadar korkunç olduğunu vurgulamaktadır.

Ali’nin bile annesine olan bakışı çok korkunçtur. “Niçin sokağa çıkıyor? Otursun evinde bebesine baksın.”[13] Ali’nin Olcay’a olan tavrı da buna benzerdir. “Olcay, Ali’nin bu tavrının temelinde kadını aşağı gören bir Doğu’lu anlayışının yattığını söylerdi. (…) ‘Şimdi buna kadın-erkek eşitliğinden söz etmenin anlamı var mı, bacı?’” Olcay ise Ali’nin bu tavrının kendi kendine şöyle sorgulamıştır: Cinsiyetin önemini büyütüyor, bu alandaki özgürlüğün kişilik sorunlarını çözeceğini sanıyordu.”[14]

Olcay’ın annesinin tutumu da çok yanlıştır. “Olcay, ağabeyinin odasına girme! O hem erkek hem büyük, onun hakkı! Ağabeyin haklı, o erkek! O erkek ona gerekli, o erkek o okumalı, o erkek yapar, o erkek alır…”[15]

Ataerkil bir toplum yapısına sahip olduğumuz için maalesef hem kadınlar hem erkekler “erkeklerin üstün olduğunu” düşünmektedir. Sevgi Soysal, toplumdaki ciddi sorunlardan birinin “kadın-erkek” eşitsizliği olduğunu düşündüğünden eserinde bu konuya ağırlık vermiştir.

·         ALİ VE MEVHİBE HANIM ÇATIŞMASI, SINIF FARKLILIKLARI, ZENGİN VE FAKİR ÇATIŞMASI

“Ali’yle arkadaşlığını giderek daha çok benimsiyordu. (…) Onun düzeninin sadeliğine, yapmacıksızlığına sığınıyordu hatta. (…) İçinde büyüdüğü ev içinin yapmacıklığına, varlığına alıştığı sevgisizlik duvarları içinde yaratılmaya çalışılmış olan rahatlıklara dönüyordu.”[16] Bu alıntı ile Olcay’ın gözünden Ali ve Mevhibe Hanım’ın çatışması okuyucuya sunulmuştur. Sınıf farklılıkları, aralarındaki uyumsuzluklar ve zengin-fakir çatışması üzerinde durulmuştur.

·         “KAVAK AĞACI” VE “KAVAK AĞACININ DEVRİLİŞİ” SEMBOLLERİ

Kavak ağacı, huzursuzluğu ve toplumsal sorunları temsil etmektedir. Bu eserde; eğitimden kadına bakışa kadar birçok farklı toplumsal sorun işlenmiştir. Sorunların giderek artması ise insanlığın çöküşüne neden olmaktadır.

Kavak ağacının kapıcı Mevlût’ün üstüne devrilişi ise “sorun çıkaran insanların sonu kötü olacaktır” mesajını vermektedir. Kitabın sonunda Mevlût sinirli bir şekilde karısını dövmeye gittiği için ve işlerini doğru düzgün yapmayıp kendini geliştirmek adına çabalamadığı için “bu ağaç” onun sonu olmuştur.

·         ALİ’NİN VE DOĞAN’IN TOPLUMSAL SORUNLARA BAKIŞI

Kitapta, Ali’nin çevresindeki herkes toplumsal sorunlardan şikâyetçidir. Ancak Ali “bu durumu değiştirmeliyiz” dediği anda insanlar “ben uğraşamam” demektedirler. Herkes toplumsal sorunlardan dolayı acı çekmektedir ama hiç kimse o sorunları çözmek için uğraşmamaktadır. Herkes sessiz kalmayı tercih etmektedir. Yazar, bu noktada insanların “toplumsal sorunlara karşı duyarsızlığını” eleştirmiştir.

“Asıl senin gibi, sorunlara sadece okuyarak yaklaşanlar katıdır. Olaylar karşısında gerekli uyum ve değişim gücü genelde yoktur onlarda.”[17] Bu alıntı ise Doğan’ın toplumsal sorunlara karşı tutumunu ve eğitime olan bakış açısını vurgulamıştır.

Sonuç olarak, bu eserde özellikle Ali, Olcay ve Doğan figürleri ve “kavak ağacı” sembolü üzerinden çevremizdeki bazı toplumsal sorunlar dile getirilmiştir. Yazar bu sorunların bir gün “kavak ağacı gibi” üstümüze devrileceğini vurgulamıştır.

Suzan R. HOFSTEDE

21 Ağustos 2021



[1] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 74

[2] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 90

[3] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 62

[4] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 231

[5] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 72

[6] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 93

[7] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 221

[8] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 232

[9] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 239

[10] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 240

[11] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 207

[12] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 240

[13] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 173

[14] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 181

[15] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 188

[16] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 199 ve 200

[17] Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, İletişim Yayınları, 2020, İstanbul, sayfa 161

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...