Adalet,
insan haklarını eşit bir biçimde savunmaktır. Buzlar Çözülmeden adlı yapıtta
ise “devletin eksikliğinden” kaynaklanan “sınıflı yapı” ve “ezen-ezilen”
ilişkisi eleştirilmiştir. “Sınıflı yapı” kavramı olan bir uzamda “hak”,
“adalet” ve “eşitlik” kavramlarından söz edilememektedir.
Bu
tiyatro eseri, doğuda, dağlarla çevrili, uzak bir kasabada geçmektedir. Zamanın
1960 ihtilali ve kış olması, bu kasabadaki sosyokültürel yapıyı ciddi anlamda
etkilemektedir. Bu kasaba, ülkenin merkezinden uzak olduğu için iletişim ve
ulaşım olanakları kısıtlıdır. İhtilal nedeniyle ortaya çıkan “siyasi boşluk”
ise yönetimi, adaleti, eşitliği ve hukuku eşraf kesimin ellerine vermiştir.
Eşraf
kesimi, ağalar ve Şeref Hakarar temsil etmektedir. Şeref Hakarar, bu kasabanın
tek avukatıdır ancak bir “hukukçu” olarak “adaletli” davrandığı pek
söylenememektedir. Daha çok ağaların haklarını savunmaktadır ama ağaların
“haklı” olduğu bir konu yoktur. “Adaletin temsilcisi” olan Şeref Hakarar,
sınıflı yapıya, ezen- ezilen ilişkisine ve ağaların devlet memurlarına rüşvet
vermesine göz yummaktadır. Hatta “ezen” grubun içindedir. Şeref Hakarar’ın,
halkı bu küçümseyişi ve “adalet” anlayışının böyle olması nedeniyle sınıflar
arası uçurum gitgide artmaktadır.
“Devleti”
sembolize eden figür tahrirat kâtibidir. Yıllarca o kasabada görev yapmaktadır
ancak eski kaymakamlarla birlikte “rüşvet” alarak bu sosyokültürel yapıyı
düzeltmeden yaşamaktadır. Tam olarak “devletin yetersizliğini” sembolize
etmektedir. Eşraf kesime ses çıkarmadığından bu yapı, bu eşitsizlik, bu
adaletsizlik artarak devam etmiştir. Bu
nedenle “ezen-ezilen” ilişkisi, “sınıflı yapı”, eşraf kesimin “halkı ve
özellikle kadınları küçümsemesi” ortadan kalkmamıştır.
Kaymakam
ise halktan, “haksızlığa uğramış” birini sembolize etmektedir. Halk için
“adaleti”, “eşitliği”, “insan ve kadın haklarını” getirmeye çalışmaktadır. Her
ne kadar “kendi kanunlarını” oluştursa da “adaletli” olduğundan halk onu
sevmektedir. Halka “hizmet” vererek “devletin boşluğunu” kapamaya çalışmakta,
“sınıflı yapıyı” ve “ezen-ezilen” ilişkisini “adaletli” olmak adına yok etmeye
çalışmaktadır.
“Hak”,
“adalet” ve “eşitliğin” olmamasının asıl nedeni “devletin eksikliğinden”
kaynaklanmaktadır. Bu siyasi boşluğun, bu kasabanın sosyokültürel yapısı
üzerindeki “adaletsiz” etkisi görülmektedir.
Suzan Rojin
HOFSTEDE
2020
Yorumlar
Yorum Gönder