Osmanlı’nın son
döneminde, 1903 yılında, devlet sistemi çökmüştür. Başıboş bir toplum
olduğundan eşkıyalar kasabaları basıp kontrolü ele geçirmeye çalışmaktadır. Bu
güven sorununun sonucu olarak Yusufların evinde bir tabanca bulunmaktadır.
Yusuf çok olgun bir
çocuktur. Annesi ve babasını kaybetmesine, parmağının kesilmesine rağmen
soğukkanlılığını ve sakinliğini korumuştur. Kaymakam onu evine götürmek
istediği zaman hayattan vazgeçmiş bir tavır sergiler ancak her zamanki gibi çok
olgun cevaplar verir.
Kuyucak köyü
betimlenirken doğa çok ön planda tutulmuştur. Bunun sebebi ise sonradan
Yusuf’un doğa ile olan bağını belirtmek içindir. Edremit’e gittiği zaman oraya
alışmakta zorlanır ancak zeytinliklere gittiği zaman kendi köyünde gibi
hisseder.
Edremit’teki sınıflı
toplum yapısı ise çatışmaların asıl nedeni olacaktır. Yazar çocukların arasında
bile bir ayrım ve sınıflandırma olduğunu vurgulamaktadır.
O dönemin “evlilik
algısı” konuşulması gereken önemli bir konudur. İnsanlar toplum baskısıyla
evlenmektedir. Şahinde gençken kendinden yaşça çok büyük olan kaymakamla
evlenmiştir. Evlenme sebebi ise rahat bir hayat geçirmektir. Kaymakam hem
paraya hem de şöhrete sahiptir. Kaymakam ve Şahinde’nin evlilikten beklentileri
farklı olduğundan mutsuz bir aile yapısına ortaya çıkmıştır.
Yusuf’un eğitime olan
bakış açısı ise bir diğer önemli konudur. Yusuf, Kaymakamı Şahinde’ye karşı
bile bir otorite kuramamasından dolayı eleştirmektedir. Buradan çıkacak sonuç
ise şudur: “Eğitimin” sadece evde otorite kurmak için gerekli olduğunu düşünmektedir.
Oysa Kaymakam okumanın ve genel kültürün geliştirilmesinin çok önemli olduğunu
düşünmektedir ve idealist bir kişiliğe sahiptir.
Yusuf ve Şakir arasındaki
çatışma ilk olarak parktaki kavga olayı ile başlamıştır. O günden itibaren
Şakir Yusuf’a kin gütmektedir.
Kübra’nın
yaşadığı olay da kadınların değersizliğini vurgulayan, paranın gücünü ön plana
çıkaran ve bürokrasinin yozlaşmasını ele alan bir konudur. Şakir ve babası,
Yusuf’a tuzak kurmuşlardır. Şakir Kübra’ya tecavüz etmiştir. Kübra, Yusuf’a ve
kendisine karşı yapılan kötülüklere dayanamayıp tüm olanları anlatır. Yusuf
merhametli olduğundan onları evlerine alır. Bu durum Yusuf’un otoriteye karşı
ilk başkaldırışı olmuştur. “Ezen-ezilen ilişkisi” çok net hissedilmektedir.
Ezilenlerin -yani Yusuf, Kübra ve annesinin- birlik olup otoriteye karşı
gelmesi işlenmiştir.
Kübra’nın
olayı ile bağlantılı olan bir başka konu ise Muazzez’in Şakir ile
evlendirilmeye çalışılmasıdır. Şahinde, kızını Şakir ile sırf zengin olduğu
için evlendirmek istemektedir. Muazzez’e fikrinin sorulmaması ise kadına olan
bakış ve kadının değersizliğine yapılan bir vurgudur. Toplumun “evlilik”
anlayışı eleştirilmektedir. Şakir, Yusuf’u köşeye sıkıştırmak amacıyla Muazzez
ile evlenmek istemektedir. Evliliğin kesin olabilmesi için Kaymakam’a kumar
borcu çıkarmışlardır. Kaymakam ise mecburen evlilik olayını kabul etmiştir.
Muazzez’in bir “mal” gibi borç karşılığında verilmesi “kadının değersizliğini”
bir kez daha vurgulamaktadır.
Kaymakam’ın
kumar oynaması ise evinden uzaklaşmasıyla alakalıdır. Evinde Şahinde üstünde
otorite kuramaması ve sürekli bir gerginlik olması nedeniyle Kaymakam kendini
evin dışına atmıştır.
Yazarın
kendisi olması şart değildir. Yazarın olayları anlatması için belirlediği
kişidir.
Anlatım
türleri üçe ayrılır. Kahraman bakış açısıyla olduğu zaman kahramanın gözünden
“ben dili” ile anlatılır. Gözlemci bakış açısıyla anlatım bir kameranın
olayları filme alması gibidir. 3. tekil kişi kullanılır. Karakterlerin duygu ve
düşüncelerine yer verilmez. İlahi bakış açılı anlatım ise olayları gözlemci
gibi anlatır ama karakterlerin duygu ve düşüncelerine yer verir. Bazen geleceği
tahmin edebilir.
Kuyucaklı
Yusuf’taki anlatım da ilahi bakış açılı anlatımdır. Anlatıcı bize olayları
öznel bir biçimde anlattığı için Yusuf, Ali ve Kübra’nın çok iyi kalpli;
Şahinde, Şakir ve Şakir’in babası Hilmi Bey’i çok kötü kalpli olarak biliyoruz.
Aslında bu kitap Hilmi Bey’in gözünden anlatılırsa belki de bütün olaylar bize
çok daha farklı gelişecekti.
Anlatım teknikleri:
Nasıl
yazıldı sorusuna cevap veren şey yazarın kullandığı dil, üslup ve anlatım
tekniğidir.
Leitmotive: Metnin
içinde sürekli tekrar eden şeylere denir. Örneğin Buzlar Çözülmeden kitabında
Kaymakam’ın sürekli “Buzlar çözülmeden bu işi de halledelim.” demesi. Kuyucaklı
Yusuf’ta ise Yusuf’un sürekli zeytinliklere gitmesi leitmotive tekniğine
örnektir.
Betimleme: Romanda
çevre çok detaylı bir şekilde betimlenmiştir. İki tür çevre vardır. Biri yapay,
diğeri ise doğal çevredir. Yapay çevre Edremit ortamı, kasabanın içi, evler;
doğal çevre ise zeytinlikler, Kuyucak Köyü ve bahçelerdir. Yusuf’un fiziksel
özellikleri çok betimlenmese de duygu ve düşünceleri, yaşadığı olaylar, kişilik
özellikleri betimlenmiştir.
Anlatma: Olayların
okuyucuya öykü biçiminde ve betimlenerek anlatılmasıdır. Sabahattin Ali,
Kuyucaklı Yusuf’ta kendi düşüncelerini kitaptaki sembolik karakterler ile
toplumcu bir roman yazmıştır. Toplumda var olan sorunlar anlatılmıştır.
Özetleme: Olaylar
tekdüze bir biçimde ilerlediği zaman özetleme tekniği ile aradan geçen süre
belirtilir. Kitabın başlarında Yusuf ve Muazzez’in büyümesini anlatan, hayatlarının
aynı şekilde uzun bir süre devam ettiğini gösteren bölümler özetleme tekniği
ile kullanılmıştır. Örneğin “Aradan yıllar geçer,” gibi sözlerle kısaca olaylar
açıklanmıştır.
Geriye Dönüş: Okuyucunun
bilmediği geçmişte olmuş olaylar bu teknikle açıklanır. Örneğin Kuyucaklı
Yusuf’ta Yusuf ve Kaymakam evdeki otorite ve eğitim hakkında konuşurken
Yusuf’un anne ve babasını, ilişkilerini, evdeki otoritenin eğitimsiz olduğu
hâlde babası tarafından sağlandığını hatırlaması geriye dönüş tekniğine örnektir.
Bilinç Akışı: Karakterin
aklından geçen farklı farklı düşüncelerin o anda yazılmasıdır. Çağrışımlar
düzensiz bir şekilde yazılır. Bilinç akışında bilinç kavramından söz
edilemezken iç monologda bilinç vardır. Aralarındaki en büyük fark da budur.
Kuyucaklı Yusuf kitabında ise Yusuf Muazzez ile olan evliliğini ve başlarına
gelenleri düşünürken kullanılmıştır.
İç Monolog: Okura,
karakterlerin duygu ve düşüncelerini aktarmak için kullanılan bir tekniktir.
Karakterlerin görünmeyen tarafı bu şekilde sunulur. Birinci tekil şahıstan
yazılması gerekmemektedir. Yusuf ve Kaymakam’ın iç monologlarına yer
verilmiştir.
Kutupluluk: Toplumsal,
siyasi ve kültürel olarak farklı özelliklere sahip karakterlerin birbirleri ile
çatışması bu kitapta kullanılan en önemli tekniktir. Bütün olaylar zıt
düşüncelerin, durumların ve davranışların üzerinden işlenmektedir.
Çatışmalar
·
Şehir – Doğa, Kent – Köy ve Yapay İnsan - Doğal İnsan Çatışması
Doğa;
masumiyeti, saflığı, iyiliği ve özgürlüğü ve huzuru temsil etmektedir. Kasaba
ise yaşanan kötü olaylardan dolayı adaletsizliği, korkuyu, acıyı, sınıflı
toplum yapısını, ezen-ezilen ilişkisini, kişiliksizliği, duygusuzluğu temsil
etmektedir.
Yusuf
köy çocuğu olduğu için doğa ile buluştuğunda huzuru bulmakta ve iyiliği temsil
etmektedir. Doğa onu mutlu ettiği için ve kasabada kendini hiçbir yere ait
hissetmediği için sürekli zeytinliklere ve doğaya kaçması ise leitmotive
tekniği ile okuyucuya sunulmuştur.
Kasabada
yaşanan Kübra’nın olayı, kumar, Muazzez’in satılmaya çalışılması, Ali’nin öldürülmesi,
Kaymakam’ın üzüntüden dolayı kalp krizi geçirip vefat etmesi, Şakir ve
babasının insanları ezmesi, Şakir’in yaptığı tüm suçların örtbas edilmesi,
devlet sisteminin yetersiz olması nedeniyle ortaya çıkan sınıflı toplum yapısı
ve adaletsizlik ise kasabanın ne kadar kötü olduğunu vurgulamaktadır.
·
Yozlaşmışlık – Masumiyet Çatışması
Kitapta
Edremit betimlenirken kasaba için “çemberin içi” ifadesi kullanılmıştır.
Çemberin içi yozlaşmışlığı, dışı ise doğallığı ve masumiyeti temsil etmektedir.
Kasabanın içinde sınıflı yapı çok net bir şekilde görülmektedir. Sadece
büyükler arasında değil, çocuklar arasında da hissedilmektedir bu çatışma
durumu.
Eşraf
kesim bürokrasiyi de, Yusuf ve Kübra gibi insanları da ezmektedir. Bu
ezen-ezilen ilişkisi beraberinde pek çok yozlaşmışlığı getirir. Paraya verilen
aşırı bir önem, gösteriş, ahlaksızlık vardır.
Ali’nin
öldürülmesi ile birlikte kasabadaki masumiyet tamamen bitmiştir. Şakir’in ceza
almasının söz konusu bile olmayıp örtbas edilmesi ise bürokrasideki
yozlaşmışlığı ve eşraf kesimin elindeki gücü göstermektedir. Kübra’nın olayında
ise Kübra çok masum bir kız olduğundan dayanamayıp Şakirlerin kurduğu tuzağı
Yusuf’a anlatmıştır.
·
Şehvet – Aşk Çatışması
Muazzez’in
Yusuf ile olan ilişkisi ve Şakir ile olan ilişkisi farklıdır. Şakir’in Muazzez
ile evlenmek istemesinin tek sebebi Yusuf’a karşı çıkmış olmak, Yusuf’a kötülük
etmek ve onunla çatışma yaşayıp onu kızdırmak içindir. Oysa Yusuf ve Muazzez
birbirlerine gerçekten âşıktır. Bu durum şehvet ve aşk arasındaki çatışmayı göstermektedir.
İzlekler
Ana izlek: Yapıtta
vurgulanan temel düşüncelere ve kavramlara ana izlek denir. Ana düşünce gibi de
düşünülebilir. Yan iletiler ise ana izleği oluşturmak ya da daha belirgin bir
hâle getirmek için kullanılır.
Yozlaşma: Yozlaşma
ilk ana izleğimizdir. Yapıtta birçok şey yozlaşmıştır.
1-
Evlilik ve Aile Kurumunun Yozlaşması
Şahinde
ve Kaymakam’ın evliliğinin yozlaşmış olmasının pek çek sebebi vardır.
Evlilikten farklı beklentileri olması, birinin okumuş öbürünün cahil olması,
evdeki otorite eksikliği ve kadının değersizliği, kadının toplumun gözündeki
yeri, vb. durumların olması “aile kurumunun” gerektiği işlevi yerine
getirememesine neden olmaktadır.
Açıkçası
ben evdeki otoritenin eksik olduğunu düşünmüyorum. Otorite Şahinde’nin elinde
olduğu için otoritenin eksik olduğu söylenmektedir. Bu durum da kadının
değersizliği ile ilgilidir.
Şahinde’nin
evlilikten tek beklentisi varlıklı ve iyi bir makamda olan bir adam ile
evlenmektir. Kendisi bu şekilde yetiştiğinden Muazzez’i de o şekilde
yetiştirmektedir. Kendinden yaşça büyük, hiçbir ortak noktaları olmayan
Kaymakam ile evlenmesi evliliklerinin “aşk” evliliği olmadığının bir başka
göstergesidir.
Şahinde’nin
hiç okumamış, cahil bir genç kızken evlendirilmesi ve okumayı reddetmesi ise
Kaymakam ile aralarında olan çatışmayı büyütmektedir. Buna rağmen otorite
Şahinde’nin elinde olduğu için ve Kaymakam’ın asıl işinin halk üzerinde otorite
kurarak bir düzen sağlaması gerektiği için Kaymakam’ın üstünde çok büyük bir
baskı bulunmaktadır. Bence bu durum da evliliklerini ve ilişkilerini
bozmaktadır.
2-
Ahlaki Yozlaşma
Kübra’nın
olayı ahlaki yozlaşmaya verilebilecek en iyi örnektir. Kübra’nın cinsel
istismara uğraması ve bu yetmezmiş gibi Şakir’in yaptığı şeyi Yusuf’un üstüne
yıkmaya çalışmaları ahlaki yozlaşmanın çok fazla olduğunun belirtisidir.
3-
Adalet Kurumlarının Yozlaşması
Ali’nin
düğünde Şakir tarafından öldürülmesi ama “eşraf” kesimden olduğu için hiçbir
şekilde ceza almaması ve onun cezasının başka birinin çekmesi adaletsizliğin
bir göstergesidir.
4-
Bürokrasinin Yozlaşması
Kaymakam’ın
içki ve kumar gibi kötü alışkanlıklar kazanıp, kumardaki borcu nedeniyle kızını
satacak duruma gelmesi ise bürokrasinin yozlaşmışlığına örnektir. Yusuf’u
Edremit’ten uzaklaştırmak için özellikle kötü bir iş verilmesi ve bu sırada
Muazzez’i bir insan değilmiş gibi kullanmaları bürokrasinin ve insani
değerlerinin yozlaşmasına örnektir. Ayrıca Muazzez’i bu duruma getiren Şahinde
ise yoksulluğun insani değerlerini ve ahlakını bozmasıyla ilgilidir.
5-
Yoksulluğun İnsani Değerleri Yozlaştırması
Şahinde’nin
Muazzez ile ilgili tutumu yoksulluktan ve cehaletten doğan bir yozlaşmışlık
belirtisidir. Şahinde’nin, kızı sırf zengin biri ile evlenmesi için yapmadığı
şey kalmaması ahlaki yozlaşmışlığın bir başka örneğidir.
Yabancılaşma:
Yabancılaşma ise diğer ana izleğimizdir. Burada Yusuf’un kendisine de dâhil
olmak üzere etrafındaki her şeye yabancılaşmasını ele alacağız.
·
Yusuf’un kendine karşı yabancılaşması
·
Yusuf’un yaşama karşı yabancılaşması
·
Yusuf’un topluma karşı yabancılaşması
Yusuf
anne ve babasını kaybettiğinde kendisine ve hayata karşı yabancılaşmıştır.
Hayattan soğumuş, umursamaz ama bir o kadar da olgun bir tavır ile durumu
değerlendirmiştir.
Yusuf’un
Kaymakam ile birlikte Edremit’e gitmesi ve kendi köyünden uzaklaşması yaşama
karşı bir kez daha yabancılaşmasına sebep olmuştur.
Edremit’teki
toplumsal yapı onu toplumdan uzaklaştırmıştır. Hem toplumda görülen
“ezen-ezilen ilişkisi” nedeniyle dışlanmıştır hem de kendisi onlara ve onların
yaptıklarına ayak uyduramamıştır. Kasabada köydeki doğallığı bulamamıştır ve bu
nedenle sürekli “zeytinliklere kaçış” gözlenmektedir. Toplumdan uzaklaşıp
yabancılaşmasının temel sebebi ise kendisinin masum, saf ve iyi kalpli
olmasıdır. Kasaba halkında ve yeni ailesindeki yozlaşmalar kendisini dışlanmış
ve çaresiz hissetmesine neden olmaktadır. Sonuç olarak Yusuf’un yabancılaşması
ve toplumdaki yozlaşma arasında, yani ana izlekler arasında, bağlantı vardır.
Yusuf Muazzez’in Şakir
ile evlenmesi istemediğinden Ali’den para alarak borcunu öder. Bu sefer de Ali
Muazzez ile evlenmek istemektedir. Düğünde Şakir Ali’yi öldürür ancak suçunu
para karşılığında başka bir kişi üstlenir. Ezen kesim çok güçlü olduğundan
bürokrasideki bu yozlaşmaya karşı halk hiçbir şey yapamaz. Paranın gücü
tekrardan vurgulanmaktadır.
Suzan R. HOFSTEDE, 2020
Yorumlar
Yorum Gönder