Ana içeriğe atla

DÖNÜŞÜM-KAFKA KİTAP ANALİZİ


 


SEMBOLLER, METAFORLAR, İMGELER VE İZLEKLER

Böcek Metaforu: Ezilen kesimin temsili olarak okuyucunun karşısına çıkmaktadır. Aslında, insanların büyük bir çoğunluğu böceklerden korkmakta veya tiksinmektedir. Ancak onları öldürmeye çalışarak kendilerinin daha güçlü olduğunu kanıtlamaya çalışmaktadırlar. Güç dengesizliğini tersine çevirmek adına “böceklerden” korkup kaçmak yerine onları “böcekleri” ezmektedirler. Bu metafor ile gerçekte “ezen” tarafta, otoriter karaktere sahip kişilerin ezilip sindirilmesi anlatılmaktadır. “Dönüşüm” adının altında yatan temel değişim de bu güç dengesini sembolize etmektedir.

Şaşkınlık Duygusu: Gregor Samsa’nın kendi gerçekliğini kabul etmediği görülmektedir. Gerçek yaşamı ve hayatını reddetmektedir.

Farkındalık: Gregor Samsa, kendisinde bir değişim yaşandığının farkında olduğu hâlde bu durumun anormal olduğunu düşünmemektedir. Hatta, günlük işlerini aksattığı için kendisini sürekli suçlamaktadır. Ezilen kesimde olmasının temel nedenleri, güçsüz olması ve kendisine karşı acımasız davranmasıdır. “Bir kez şu yatakta gereksiz yere yatıp kalmaktan kurtarmalıyım kendimi!” (sayfa 16)

Döngüsellik ve Devinim: Eser boyunca sürekli değişimlerin ve dönüşümlerin yaşandığı görülmektedir. Bu dönüşümler ve karakterizasyon üzerinden “baskı” ve “ezen-ezilen” ilişkisi aktarılmaktadır.

            Alışılmışlığın Dışına Çıkılması ve Yeni Bir Düzenin veya Sistemin Getirilmesi İmgesi: “Ancak, hiç de gerçekleşecek gibi değildi bu; çünkü sağına yatmaya alışmıştı, oysa şimdiki durumunda sağ tarafına bir türlü dönemiyordu.” (sayfa 12)

Böceğe Dönüşmeyi Hastalık Olarak Görme 

Böcek metaforu Gregor Samsa'nın iç dünyasını anlattığına göre böceğe dönüşmek aslında "depresyona girmek" anlamına da geliyor olabilir. "Eşyaları odadan uzaklaştırmakta adeta iyileşmesinden büsbütün umudu kesitiğimizi ve hoyrat davranıp onu kendi başına bıraktığımızı Gregor'a göstermiş olmayacak mıyız?" (sayfa 44) 

Kapıların Kitlenmesi

Sabah Samsa'nın odası kitli olduğuna göre akşam uyumadan önce kitlenmiş olması gerekir. Uyurken odaların kitli olması ise iki nedene bağlı olabilir: Ya Samsa evde kendini güvende hissetmediği için kapısını kitlemektedir ya da kapının kitli olması Samsa'nın evde kendini kısıtlanmış ve kapana kısılmış hissini vermek için kullanılan bir metafordur. 

Kendi geçmişinden korkmak

"Ama zemini üzerinde yamyassı bir durumda yattığı yüksek tavanlı geniş oda onu ürkütüyor, bu ürküntünün nedenini de bir türlü kestiremiyordu; çünkü beş yıldan beri yatıp kalktığı kendi odasıydı burası." (sayfa 33) Samsa'nın odası onun "geçmişini" temsil etmektedir. Samsa, kendi geçmişini karanlık bulmakta ve geçmişinden hem korkmakta hem de geçmişini sevmemektedir. 

Geleceğin Bulanıklaşması

"Pencereden dışarı bakıyordu çünkü az ilerideki nesneleri bile günden güne daha bulanık görmeye başlamıştı." (sayfa 40) Bu alıntı, Samsa'nın geleceğe karşı umudunu tamamen yitirdiğini göstermektedir. 

"Eskiden sık sık dikkatine çarpan ve çirkin görünümünden ötürü lanetler savurduğu hastaneyi asla seçemiyordu artık." (sayfa 40)  Bu alıntı iki farklı şekilde yorumlanabilir: Geçmişte insanları rahatsız eden olayların bir süre sonra geçip gidebileceği veya önemini kaybedeceği sonucuna varılabilir. Ancak eser genel olarak karamsar bir ton ile yazıldığından geçmişte insanları rahatsız eden şeylerin ileride önlenebileceği ve hayatın giderek kötüleştiği yorumu da yapılabilir. 

Geçmişi Unutma İsteği 

"(...) insan geçmişini çarçabuk ve büsbütün kuracağı bir ine çevirmek hevesine mi kapılmıştı gerçekten?" (sayfa 45) Bu alıntıdan da Gregor'un hayatından memnun olmadığı ve geçmişini unutmak istediği anlaşılmaktadır. Ayrıca, bu durum Gregor'un kendisine ve geçmişine karşı yabancılaştığını da göstermektedir. Yani kendi kimliği bir "dönüşüm" geçirmektedir. 

İletişimsizlik 

"Dönüşüm olayından beri kız kardeşinin doğrudan Gregor'a yönelttiği ilk sözlerdi bunlar." (sayfa 48) Eser boyunca, genel olarak ailede bir iletişimsizlik söz konusudur. Ancak en büyük iletişimsizlik Gregor'un dış dünya ile bağlantı kuramamasından kaynaklanmaktadır. Kitabın başında müdür, anne ve babası ile istediği şekilde iletişime geçememiş ve bunun sonucunda bir odaya hapsedilmiştir. Sonradan da kardeşinin kendisini çok iyi anladığını düşünürken onunla iki ay sonra az da olsa sözlü iletişim kurabildiğini fark etmiştir. Bu nedenle, eserin ana izleklerinden biri "iletişimsizliktir".

Kadına Bakış 

Eserin kadınlıkla bir ilgisi olmamasına rağmen erkeklerin kadınlara olan bakışı okuyucuya diyaloglar üzerinden aktarılmıştır: "Size söyleyip durdum ama kadınlara laf anlatmak zor." (sayfa 49) 

Otorite Değişimi 

Gregor uzun bir süre boyunca ailesine bakamayacak duruma gelince eskiten iş yapamayacak durumda olan babası iş bulmuş ve diş görünüşü değişmiştir. Evi geçindiren kişi, evdeki otoriteyi ele geçirdiğinden dolayı evde bir otorite değişimi yaşanmıştır. Bu durum Gregor'un babasının Gregor'a karşı tavırlarından da anlaşılmaktadır. Eserin başında Gregor'un işini kaybetmesini istemediği için ona çok iyi ve nazik davranırken, Gregor'un geçirdiği dönüşümü gördüğünden beri ona çok kötü, sert ve düşmanca davranmaya başlamıştır. 

Elma Metaforu ve Telmih Sanatı

Gregor'a fırlatılan elma, insanlığın ilk günahı olan "Havva ve Adem'in elması" olayına gönderme yapmaktadır. Fırlatılan nesnenin "elma" olarak seçilmesinin nedeni, suçsuz birine karşı takınılan olumsuz tavırdan dolayıdır. Ayrıca burada vurgulanan temel şey, babanın böceğe dönüşen Gregor'dan daha insandışı davranıyor olmasıdır. Bir nevi Gregor'un dönüşümü ile tüm aile fertlerinin dönüşümü başlamıştır. 

Değişime Kolay Alışmak 

"İlkin odasının durumundan duyduğu üzüntünün, kendisini yemek yemekten alıkoyduğunu düşündü ama odasındaki değişikliğe pek çabuk alışmıştı." (sayfa 59) 

Ailenin Yabancılaşıp Değişmesi 

Eve kiracıların gelmesi ile aile ortamı iyice değişmiştir. Bu değişimin de pek olumlu bir yönde olduğu söylenemez. Ailenin kendi geçmişine ve birbirlerine karşı Yabancılaşıp ötekileşmesi ise kitabın ana işlekleri arasında yer almaktadır. Ayrıca kiracıların eve gelmesi ile evdeki otorite gene değişmiştir ve kiracıların eline geçmiştir. "Asıl aile üyeleri ise yemeği mutfakta yiyordu; ama babası mutfağa yollanmadan salona girip, başında bere, önlerinde eğilerek oradakileri selamlıyordu." (sayfa 60) 

Umursamazlık 

"Her şeye karşı takındığı umursamazlık alabildiğine büyüktü." (sayfa 62) 

"İnsanlık" Kavramının Sorgulanması 

"Müzik onu bu kadar duygulandırdığına göre, kendisine bir hayvan gözüyle bakılabilir miydi?" (sayfa 63) 

Dönüşümün Tamamlanışı

Gregor'u çok seven kız kardeşi bile onu bir bela olarak görmeye başlamaktadır. "Bu böyle yürümeyecek. Belki siz değilsiniz ama ben farkındayım. Bu canavar karşsında kardeşimin adını ağzıma almak istemedigim için şöyle diyeceğim: Bu belayı başımızdan atmadan olmayacak. Gücümüz yettiği kadar kendisine bakıp etmeye, kendisine katlanmaya çalıştık. Sanıyorum, bu konuda kimse bize karşı en ufak bir suçlama yöneltemez." (sayfa 65) Bu alıntıda, Gregor'un kendine ve ailesine karşı tamamen yabancılaştığı da görülmektedir.

Gözyaşı Metaforu

"Gözyaşları annesinin yüzüne damlıyor ve kız kardeşi bilinçsiz el hareketleriyle onları buradan silip uzaklaştırıyordu." (sayfa 66) Bu alıntıda, Grete'nin Gregor'a olan sevgisinin nefrete dönüşümü "gözyaşı" metaforu ile sembolize edilmiştir.

Ölüm ile Sonuçlanan Değişim

Değişimin ölüm ile sonuçlanması değişmenin kötü bir olgu olduğuna vurgu yapmaktadır. Ayrıca, dönüşümün ezen-ezilen ilişkisinin bir sembolizasyonu olduğu düşünülürse "ezilen" kısmın daima kaybedeceği de anlatılıyor olabilir. "Bitişik odadaki o şeyin nasıl ortadan kaldırılacağını siz hiç merak etmeyin, bu işi hallettim ben." (sayfa 72) Bu alıntı ile ezilen kesimin savaşı kaybettiği ve kimliksizleştirilerek varlığının tamamen ortadan kaldırılması açıklanmaktadır.
           

UZAM VE ZAMAN

Uzam: Gregor Samsa’nın evi ve odası. Odası betimlenirken kasvetli ve bunaltıcı bir duygu vermek adına sözcük seçimi dikkatli yapılmıştır. “Dört duvar”, söz öbeği ile baskı ve kapana kısılmışlık hisleri vurgulanmıştır. Ortamın betimlemesi, ezilen kesimin ruh hâlini anlatmaktadır: “Gregor’un gözü pencereye kaydı; havanın kapalı olduğunu anlayınca -çinko denizlik üzerine düşen yağmur tanelerinin tıpırtısı işitiliyordu- enikonu bir hüzün çöktü içine.” (sayfa 12)

Kent Hayatı ve Saat İmgesi: Kent yaşamının en belirgin sembollerinden “saat” ile insanların hayatlarının kontrol ve baskı altında olduğu anlatılmaktadır. Özellikle işçi kesimin özgürlüğünün kısıtlandığı vurgulanmıştır.

ÇATIŞMALAR

            İşçi-İşveren Çatışması: “Baş belası yolculuklar”, “trenleri kaçırmamak için çektiğim sıkıntılar”, “rastgele yenen berbat yemekler”, “asla bir içtenlik kazanmayan ilişkiler” gibi söylemler ve betimlemeler ile işçilerin sorunları anlatılmaktadır. Ayrıca “Ama sen gel de bizim patronun karşısında böyle davran; hemen kapı dışarı edilirsin.” (sayfa 13) alıntısında ezen-ezilen ilişkisi sezilmektedir.

            İdealize edilen “işçi” tiplemesi ile işverenlerin çalışanlarından beklentilerinin gerçekçi olmadığı eleştirisi yapılmıştır: “(…) çünkü Gregor beş yıldır firmada çalışıyordu ve bu beş yılda bir kez olsun hastalanmamıştı.” (sayfa 14)

            “Çünkü Patron bir iş adamı olduğundan, vereceği yargılarda kolay etki altında kalıp hizmetinde çalıştırdığı bir memurun aleyhinde bir tavır takınabilir örneğin.” (sayfa 26)

Anne, Baba-Gregor Samsa Çatışması:

Gregor Samsa, “Kahire Modern” eserindeki Mahcub’un aksine ailesi için fedakârlık yapmaktan yüksünmemektedir. “Anne ve babamın firmaya borcunu bir yol ödeyecek parayı biriktirdim mi (…) aklımdan geçirdiğim şeyi kesinlikle gerçekleştireceğim.” (sayfa 13) Bu alıntıdan, hayallerini erteleyen işçi sınıfının izleri de görülmektedir.

"Oysa Gregor öylesine çok para kazanmıştı ki bütün ailenin geçim yükünü taşıyabilecek duruma gelmiş ve taşımıştı. Ne var ki günün birinde gerek aile bireyleri gerek Gregor alışmıştı bu duruma. (...) Ama evdeki içtenlik dolu o pek sıcak hava zamanla kaybolmuştu. Hani Gregor'a yakınlığını hep korumuş biri varsa o da kız kardeşiydi. " (sayfa 38) 

Materyalizm ve İç Çatışma 

"(...) resmi ona vermektense, sıçrayıp Grete'nin suratına atlayacaktı." (sayfa 48) Bu alıntıda, Gregor'un materyallere sevgiden ve kardeşlikten daha çok önem verdiği görülmektedir. Ayrıca "resim" metaforu "insanlık ve Gregor'un geçmişi" anlamlarına geliyorsa Gregor'un kendi geçmişine, kendisini çok seven kız kardeşinden daha çok önem verdiği görülebilir. Bu durumda iç çatışmasının sona erdiği ancak çevresiyle olan çatışmasının henüz yeni başladığı söylenebilir. 

Hayata Karşı Öfke ve Hayattan Memnun Olmama (İç Çatışma):

Gregor Samsa, hayatından memnun değildir. Çalıştığı yerden dolayı kendini bir mahkûm gibi görmektedir. Böceğe dönüşmesinin nedenlerinden biri hayatına karşı duyduğu öfkeden dolayı olabilir. “Ne diye sanki işe en ufak bir gecikmede insanın hakkında hemen en kötü kuşkularının beslendiği bir firmada çalışmaya mahkûm edilmişti!” (sayfa 18)

Evlerinin karşısında hastane binası olması bir metafordur. “Hastane” insanın içinde kötü, keder dolu duygular uyandıran bir yerdir. Evin içinden dışarı bakmak normal şartlar altında insana özgürlük ve mutluluk hissi uyandırırken Samsa dışarı baktığında hastane binası gördüğünden hayata karşı olan bakış açısı etkilenmiştir. Hayatından memnun olmaması bunun gibi imgeler ile satır aralarında okuyucuya hissettirilmektedir. “Sonu belirsiz gri-siyah binanın bir bölümü -hastaneydi burası-“ (sayfa 25)

 

Fedakârlık = Kendi Hayatını Feda Etme (İç Çatışma ve Aile ile Çatışma):

“İşini kaybedince patronun eski alacak hesaplarıyla anne ve babasının yakasına yeniden yapışacağınsan korkuyordu.” (sayfa 20) “Öte yandan, anne ve babamla kız kardeşimin geçim yükü de benim omuzlarımda.” (sayfa 26) Fedakâr bir şekilde tüm aile geçindirmeye çalışan kişi Gregor Samsa.

"Kendisinin tersine müziğe bayılan ve harikulade keman çalan kız kardeşini gelecek yıl konservatuara göndermek, Gregor'un gizlice kafasında yaşattığı bir plandı." (sayfa 38) Bu alıntı ile hem yardımlaşma ve saygı kavramları vurgulanmakta hem de Gregor'a yüklenen ek bir yük anlatılmaktadır. Ancak Gregor'un kendisini her konu hakkında sorumlu tutması, hayatı kendisine zorlaştırmaktadır. Fedakârlıkları nedeniyle de mutsuz bir hayat sürmektedir. 

 

“Çalışmaktan yıpranmış ve aşırı yorgun düşmüş bu ailede kimin Gregor'la öyle fazla ilgilenmeye vakti vardı?" (sayfa 55)  Bu alıntıdan da anlaşılacağı üzere eskiden Gregor'un tek başına kaldırmaya çalıştığı yükü ailesi üç kişi olarak kaldıramamaktadır. Ancak buna rağmen Gregor zor durumdayken bile Gregor'a destek olamamaktadırlar. Bu da Gregor'un ailesi ile olan iletişimsizliği ve gereksiz fedakârlığını vurgulamaktadır. 

Umut-Umutsuzluk İkilemi

Gregor hayatta olduğu sürece, Gregor dahil tüm aile umutsuzluğa kapılmışken Gregor'un vefatından sonra ailenin gelecek için umut dolu olması hayatlarındaki değişimi göstermektedir. Ayrıca onun ölümünden sonra betimlemelerin iç açıcı ve kullanılan sözcüklerin "aydınlık", "canlılık", "güneşin sıcacık ışınları", "umut", "güzel beklentilerin onaylanışı" olması dönüşümün aile için olumlu olduğunu ortaya koymaktadır.

 

ANLATIM TEKNİKLERİ

Bilinç Akışı ve İç Monolog: Kitabın büyük bir bölümü bilinç akışı ve iç monolog üzerine kurulmuştur. Bunun temel nedeni ise Samsa’nın iç dünyasının okuyucuya daha net sunulması içindir.

Soru Sorma Sanatı (İstifham): Ezilen kesimin temsilcisi olan Gregor Samsa eser boyunca sık sık retorik sorular sorarak hem okuyucuyu düşünmeye itmekte hem de kendi hayatını sorgulamaktadır.

Diyaloglar: Diyaloglar sayesinde okuyucu, Samsa’nın hayatını sadece Samsa’nın gözünden görmemektedir. Diyaloglar ile Samsa’nın çevresindekiler ile kurduğu iletişim ve olayların yaşandığı atmosfer daha nesnel bir bakış ile incelenebilmektedir.

Metaforlar ve İmgeler: Çatışmaları ve karakterlerin iç dünyalarını aktarmak adına kullanılmıştır. Ezen-ezilen ilişkisi, Samsa’nın ailesi ile olan çatışması, işçi-işveren çatışması ve Samsa’nın kendi iç dünyası ile olan çatışması metaforlar ile okuyucuya sunulmuştur.

Tanrısal Bakış Açısı: Anlatıcı Gregor Samsa olmadığı hâlde, ilahî bir anlatıcı olduğundan Samsa’nın iç dünyası okura sunulmaktadır. Ancak olaylar anlatılırken Gregor’un tarafı tutulurmuşçasına nesnel olmayan bir üslup ve tavır ile betimlenmektedir.

Betimleme: Çevreye ait betimlemeler ile Gregor Samsa’nın iç dünyasındaki karmaşa vurgulanmaktadır. “Hâlâ dinmemişti yağmur.” (sayfa 25)

Telmih Sanatı: İnsanlığın ilk günahı hatırlatılarak aile içi çatışma daha çarpıcı bir şekilde okuyucuya sunulmuştur.

Bölümlendirme: Her bölümün sonunda dönüşüm bir ileri aşamaya geçmektedir. Dönüşümün evreleri ilerleyince yeni bölüm başlamaktadır.

Sözcük Seçimi: Gregor'un pencereden dışarı bakarken her şeyi gri, karaltı veya simsiyah görmesi onun içindeki umutsuzluğu ve mutsuzluğu simgelemektedir. Ancak eserin sonunda kullanılan sözcüklerde "aydınlık", "sıcak" ve "canlı" kavramlarının kullanılması ise ailenin çektiği sıkıntıların üstesinden geldiği -bir başka deyişle ezen kesimin zaferini- ifade etmektedir.

 

Suzan R. HOFSTEDE

28 Temmuz 2022

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...