Ana içeriğe atla

MARTI: TREPLEV’İN ANNESİ FARKLI BİR KİŞİLİĞE SAHİP OLSAYDI…

  


Kitaplarda her figürün bir karakteri vardır ve bu karakterler olayları tamamıyla etkileyip değiştirmektedir. Anton Pavloviç Çehov’un “Martı” adlı tiyatro eserinde de olayların bütün gidişatını değiştiren bir karakter vardır: Başkarakter Treplev’in annesi Arkadina.

Arkadina; sadece kendi süsü, kendi şöhreti, kendi gençliği -ki oğlunu yanında görünce kendi yaşının farkına varır ve bu duruma sinirlenir-, kendi popülerliği, kendi oyunculuğu ve kendi güzelliğiyle ilgilenen bir karakterdir. Oğlunun tutkuyla yazdığı tiyatro metinlerini her fırsatta eleştirip aşağılar ve oğluna karşı olan bu tutumları, eserin sonunda oğlunun yaşamaya dayanamayıp intihar etmesine neden olur. Özgür bir “martı” gibi uçabilecek bir yazar -Treplev- özgürlüğüne kavuşamadan hayatını kaybeder.

Arkadina’nın farklı bir kişiliği olsaydı sizce bu tiyatro eseri nasıl değişirdi? Arkadina; oğlunu kendinden daha ön planda tutsaydı, onun her yazdığı yazı için destekleseydi, oğlunun büyümesini kendi yaşlanması olarak görmek yerine “oğlunun gelişimi” olarak algılasaydı, oğlunu durağan bir köy yaşamından kurtarıp kendisiyle şehre götürseydi, Treplev’in hayatı nasıl olurdu?.. Treplev’in düşünceleri büyük bir olasılıkla şöyle olurdu:

“Henüz yirmi yaşındayım. Ancak yıldızların altında oturup bu büyülü göl manzarasını izlerken, kuşların akşamüstüne doğru heyecanlı yolculuklarını seyrederken, her gece bilge Ay’ı selamlarken bunları düşünmek bana büyük bir huzur veriyor. Bu huzurlu ortam benim yaratıcılığımı daha da ön plana çıkarıyor ve her geçen gün daha duygulu, daha tutku dolu yazılar, tiyatro eserleri ve şiirler yazıyorum.

Edebiyat tutkumu kesinlikle anneme borçluyum. Onun başarılı oyunculuğunu izlemek beni nefes kesici bu edebiyat serüvenine sevk etti. Çevremdeki nesneleri, kişileri ve manzaraları bambaşka bir bakış açısıyla görüyor ve tüm yazarlardan çok daha farklı eserler sunuyorum insanlığa… Anneme kendi yazdığım eserleri okuyunca annemin içten gelen olumlu tepkilerini görmek bana büyük bir keyif veriyor, mutluluk kaynağı oluyor. Annem sayesinde yazmaya daha da heveslenip daha farklı perspektifler yakalıyorum hayat ile ilgili.

Geçen gün anneme yazdığım son şiirimi okudum ve annemin gözleri doldu. Pırlanta gibi akan göz yaşları içerisinde annem benimle önemli bir konuda konuşmak istediğini söyledi. Yazma yeteneğimin olağanüstü olduğunu, bunu geliştirmem için sonbaharda onunla şehre gelip eğitim almam gerektiğini söyledi.

İnanabiliyor musunuz? Artık annem yeterince olgunlaştığımı ve geliştiğimi, tüm dünyanın eserlerim ile tanışması gerektiğini düşünüyor. Ben de bu mutluluk ve yazma tutkusuyla edebiyata âşık olduğum noktaya geri dönüp oturuyorum ve yazmak için düşünüyorum. Hayaller dünyasına dalıp şehirdeki insanlarla sohbet ediyorum kafamda.

Bu sohbetler sonucunda yeni hikâye konuları bulup onları en değerli defterime not ediyorum. Annemin yazılarımı yazmam için aldığı süslü ve büyülü deftere yazıyorum. Bu yazdıklarımın bir gün tüm insanlığı etkileyeceğini biliyorum. Ve bunların hepsi tek bir kişi sayesinde, canım annem sayesinde…”

Çevremize karşı tutumlarımız, karakterimiz ve davranışlarımız olayların tüm gidişatını değiştirir. Treplev kendinden emin bir şekilde hayata atılıp klasikleşmiş eserler yazar, başkası hayalindeki besteyi yapar, bir başkası ise başardığı her şeyin çevresindeki insanların desteğine bağlı olduğunu anlar. Bu nedenle Arkadina’nın oğluna olan tutumları farklı olsaydı, bambaşka olağanüstü bir hayat onları bekleyebilirdi. “Martı” eserinden öğrenmemiz gereken belki de en önemli durum “karakterimizin hem bizim hayatımızı hem de çevredekilerin hayatını değiştirebileceğidir”.

Suzan R. HOFSTEDE

11 Eylül 2021


 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...