Kimlik; bir bireyin geçmişine, kullandığı
dile, yaşadığı ortama, deneyimlerine, eğitimine ve olayları algılayış biçimine
bağlıdır. Ferit Edgü’nün “Hakkâri’de Bir Mevsim” adlı eserinde de anlatıcının
kimlik arayışı anlatılmaktadır. Eser boyunca bu figürün kimlik arayışı farklı
metin türleri, leitmotiveler ve imgeler kullanılarak anlatılmaktadır. Ayrıca,
anlatıcının çevresindeki figürler ve uzam da anlatıcının kimliğini
şekillendirmektedir.
Anlatıcının uzamıyla olan çatışması, onun
kendi kimliğini keşfetmesinde yardımcı olmuştur. Bir köy niteliği taşıyan
Hakkâri kentine ait kültürel özellikleri bilmemesi ve halk ile iletişim
kuramaması kendisinin “kentli” kimliğini oluşturmuştur. Halk ve anlatıcının
aynı dili konuşmalarına karşın birbirlerini anlayamamaları, metin içerisinde
bir türkü çeşidi olan uzun havaları ve halk hikâyelerini anlatıcının
yabancılaması bu duruma kanıt olarak gösterilebilir.
Ana figürün Hakkâri’yi özümsemeyip
yabancılaması şu cümleler ile kitapta ifade edilmiştir: “Sende
konakladım.” (sayfa 9) “(Sen benden, ben senden olduğum halde, garip, yüzyıllar
boyu hiç öğrenememişiz birbirimizin dilini.)” (sayfa 9) Bu alıntıdaki parantez
kullanımının nedeni olarak anlatıcının
kendi kendini sorgulaması ve iç dünyasında bir arayış içince olması
gösterilebilir. Eser boyunca zamirlerin kullanımı çoğunluktadır. Bu alıntılarda
da “sen”, “ben” ve “birbirimiz” gibi zamirler kullanılarak uzamda bir
belirsizliğin hâkim olduğu hissedilmektedir. Ayrıca Hakkâri’nin
kişileştirilmesi de anlatıcının kendisini o bölgeye ait hissetmediğini
vurgulamak içindir.
Anlatıcının kimliğini şekillendiren temel figür
kitapçıdır. Anlatıcı kentli olduğu için Hakkâri’de tek iletişim kurabildiği
kişi Süryani kitapçıdır. Süryani kitapçı figürü, toplumdaki tabakalaşmayı,
ötekileşmeyi ve yalnızlaşmayı sembolize eden biridir. Cahil halk ile aynı dili
kullanmadıkları için toplumdan ayrışmaktadırlar. Anlatıcının kimlik arayışı
sırasında hangi dili seçeceği ile ilgili bir iç çatışma yaşaması da kendini
keşfetme çabasında olduğu içindir.
Kitapçının verdiği “harita” ise “pusula”
niteliğinde bir semboldür. Eser boyunca haritanın anlatıcı figürü tarafından
açılamaması ve gizemli bir hava olması anlatıcının yaşadığı iç karmaşayı
göstermektedir. Kimlik arayışının uzun soluklu bir yolculuk olduğunu belirtmek
için yazar bu seçimi yapmıştır.
Eserin sonunda, içinde sadece tek bir “O”
sözcüğü yazılı bir defterin ortaya çıkması da asıl kimlik arayışının iç
çatışmalar bittikten sonra başladığının bir göstergesidir. Buradaki “O”
sembolü, ötekileştirmeyi çağrıştırmak adına kullanılan bir işaret veya kişi
zamiri olabilecekken eserdeki döngüselliği ve durağanlığı da belirtiyor
olabilir. Eserdeki döngüselliğin temel nedeni ise eğitimli kesimin halk ve üst
düzey yöneticiler (ağalar ve yozlaşmış devlet memurları) tarafından
dışlanmasından dolayıdır. Bu sınıfsal ayrım ve sosyo-kültürel çatışma anlatıcının
kimliğinin oluşumunda büyük bir role sahiptir. Kitap boyunca yaşadıkları
sonucunda kimliği şekillenmiş ve zorluklara karşı güçlü durabilen bir birey
olmuştur.
Eser boyunca “deniz”, “gemi” ve
“kaptanlık” gibi leitmotivelerin kullanılması da anlatıcının kimlik arayışı ile
ilgilidir. Kendi geçmişini hatırlamayan bir bireyin yeni bir kimlik edinme
çabası ele alınmaktadır. Ayrıca geçmişte, kendisini ait hissettiği kentlerde
yaşadığı için geçmişinde “özgür” ve “huzurlu” olduğunu düşünüyor olabilir. Leitmotivelerin
bir diğer kullanım amacı ise anlatıcıya yeni bir kimlik yüklemek içindir.
Kendisinin bir denizci olduğunu düşündüğünden eseri bir seyir defteri gibi
yazmıştır. Yani metinler arasılık yöntemini bir kez daha kullanarak kendisine
başka bir kimlik kazandırmıştır.
Roman içerisinde farklı metin türlerinin
kullanılması da anlatıcının kimlik arayışının bir sonucudur. Dilekçe, mektup,
şiir gibi metin türleri anlatıcının kentli kimliğini ön plana çıkarırken uzun
hava, ağıt, halk hikâyesi gibi metin türleri ise anlatıcının köy yaşamı ile
olan iletişimsizliğini vurgulamıştır. Bundan dolayı, kullanılan tüm metin
türleri anlatıcının kimliğinin şekillenmesinde büyük bir öneme sahiptir. Bir
yandan köyde yaşayan kesim ile daha rahat iletişim kurmaya başlamıştır, diğer
yandan da kendisini ait hissettiği yaşamın kent hayatı olduğunu fark etmiştir.
Sonuç olarak leitmotiveler, semboller,
imgeler, metinler arasılık, sözcük seçimleri, dil ve bazı yan figürler ile
anlatıcının kimliği ele alınmıştır. Anlatıcının kentli kimliğine sahip olduğu
ancak köy hayatını tanımasıyla köyde yaşayan kesimle olan iletişiminin de
geliştiği görülmüştür.
Suzan R. HOFSTEDE
24 Ekim 2022
Yorumlar
Yorum Gönder