Bir
eserin türü, o kitabın kimliğidir. Ferit Edgü’nün “Hakkâri’de Bir Mevsim” adlı
eserinde de kitap roman olarak adlandırılmakla birlikte metinler arasılık
tekniği kullanılarak birçok farklı metin türü kullanılmıştır. Bunun bir nedeni
postmodernizm tekniğinin kullanılması iken bir diğer nedeni ise eserde “kimlik
arayışının” temel sorunsal olmasıdır. Bu postmodernizm tekniğinin adı
“montaj-kolajdır”. Hem kitabın ana figürü hem kitap hem de yazar kendi
kimliğini aramaktadır.
Eserin
“roman” olarak nitelendirilmesinin nedeni eserde zaman, mekân, olay örgüsü ve
figürlerin olmasıdır. Tüm bunlar bir romanın bileşeni olduğundan kitapta
kullanılan farklı metin türleri, metin türünü etkilememektedir. Ayrıca metin
her roman gibi betimleme ile başlamıştır ancak bu betimlemeler şiirsel bir
üslup ile yapılmıştır. Bu nedenle metin türü roman iken dilin çok çeşitli bir
şekilde kullanıldığı görülmektedir.
Metin
türlerinin çeşitliliği ise hem anlatıcının bulunduğu uzam ile olan iletişimini
açıklamak hem de figürlerin sosyo-kültürel farklılıklarını göstermek içindir.
Ayrıca duygu aktarımının daha yoğun olması adına şiirsel söylemlere yer
verilirken olayların akışının anlatıldığı bölümlerde teatral tekniğe,
diyaloglara ve hikâyelere yer verilmektedir.
Teatral
teknik sayesinde roman tiyatroymuş gibi okunmaktadır. Bu tekniğin kullanılma
amacı betimlemeleri ve diyalogları ön plana çıkarmak içindir. Bir diğer amaç
ise karakterlerin iç dünyaları ve kimlikleri hakkında derinlemesine bilgi
vermektir.
Şiir
kullanımı ise kapalı bir anlatım ile okuyucuyu ve ana figürü düşündürüp
sorgulatmak içindir. Ayrıca bu dil seçimi, yoğun duyguların derinliğini daha
iyi sezdirmekte, betimlemeler ve izlenimler ile anlatıcının gözünden daha güçlü
hissettirmektedir. Şiirsel anlatımın kullanıldığı bölümlerde kısa ve uzun
cümlelerin bir arada bulunması da anlatıcının kendi içindeki iç çatışmayı
yansıtmaktadır. Kısa cümleler kullandığında kendini kapana kısılmış veya
çevresiyle istediği iletişimi kuramamış gibi hissederken uzun cümleler
kullandığında kendisini anlayan kesimden figürlerle iletişim kurduğu ya da
kendi kimliğini sorgulamaktadır. Ayrıca nazım-nesir karışık yazılan bu eser ile
şiirsel bölümlerde duygu aktarımı varken düzyazı bölümlerinde olaylar
aktarılmaktadır.
Kitabın
başındaki içindekiler, ön ve sonsöz bölümlerinin yazar tarafından yazılması
metin türünün kendi içinde bir karmaşa yaşadığını göstermektedir. Aslında,
kitabın editörü tarafından hazırlanması gereken bölümleri yazarın yazması
yazarın ve eserin kimlik arayışını gösterirken bu bölümün yapıtın kurgusuna
dâhil edilmesi gerektiğini de anlatmaktadır. Ayrıca, sonsözün kitabın en
başında yer alması da eserin içindeki durağanlığı ve döngüselliği vurgulamak
içindir. İçindekiler bölümü incelendiği zaman iki farklı bölüm görülmektedir ve
bu bölümlerden ilkinde uzamın anlatıldığı genel adlar görülürken ikinci bölümde
figürlerin tanıtıldığı özel isimler görülmektedir. Tüm bu sözcük seçimleri ve
farklı metin türlerinin kullanılması eserin içeriği hakkında okuyucuya ipuçları
vermektedir.
Eserin
başındaki epigraf bölümünün işlevi de kitaptaki gerçek-hayal çatışmasını
vurgulamak için verilmiştir. Olayların gerçekliğinin eser boyunca düşünülmesi
gerektiğini ve olayların algılanışının farklı kimliklere göre farklı
yorumlanabileceğini belirtmektedir. Bu noktada metinler arasılık, eserin temel
çatışmalarından birini vurgulamak adına kullanılmıştır.
Ön
ve sonsöz bölümünde, ansiklopedi mantığı ile -A ve B şeklinde-
sınıflandırılması dikkat çekmektedir. Bilimsel metin türlerinde bulunan bu
sistemin kullanılma nedeni bilgilerin ve düşüncelerin sistematik bir şekilde
sınıflandırılması ve okuyucunun anlatılanları kolay bir şekilde
anlamlandırabilmesi içindir.
Eserdeki
sosyo-kültürel farklılıkları vurgulamak adına farklı metin türleri
kullanılmıştır ve roman özgün bir anlatıma kavuşmuştur. Mektuplar ve dilekçeler
kentli, eğitimli insanların iletişim araçlarıdır. Dilekçeler ile devletin
yozlaşması eleştirilmiştir ve devlet ile anlatıcı arasındaki çatışma ele
alınmıştır. Mektuplar ise anlatıcının kendi geçmişini hatırlaması ve kimliğini
bulması açısından önemli bir yere sahiptir. Anlatıcının kimliğini keşfetmesi ve
metin türünün kendi kimliğini edinme çabası da eser boyunca eş zamanlı
olduğundan bu metin türü de kimlik hakkında okuyucuya önemli bilgiler
sezdirmektedir. Bu noktada, mektuplar bir sembol, kimlik arayışında bir geçit
gibi düşünülebilir.
Anlatıcının
eğitimsiz kesim ile yaşadığı iletişimsizlik ise halka özgü metin türleri ile
okuyucuya aktarılmıştır. Efsanevi hikâyelere, halk hikâyelerine, uzun havalara
ve ağıtlara yer verilmesi o bölgenin kültürüne atıfta bulunmak içindir.
Yapıtın
bir seyir defteri gibi izlenimlere dayalı yazılması da hem farklı metin
türlerinin bir arada olmasının nedenini açıklamaktadır hem de ana figürün
denizci kimliğine bir gönderme yapmaktadır. Bu metin türü ile anlatılanların
içtenliği anlaşılmaktadır.
Sonuç
olarak kitabın türünün kimliği hem ana figürün kimliği hakkında bilgi vermekte
hem de toplumdaki sosyo-kültürel çatışmaları sunmaktadır. Pek çok farklı metin
türünün çatışma yaşaması gerekirken büyük bir uyum yakalaması ise anlatıcı ve
eğitimsiz halk arasındaki iletişimin bir sembolü olduğunun göstergesidir.
Suzan R. HOFSTEDE
24 Ekim 2022
Yorumlar
Yorum Gönder