Güçsüz olan kişilerin eline güç geçtiği durumlarda, insanlar
kendilerini çok önemli biri olarak görürler. Herhangi bir eğitimi olmayan bir
kişi eline geçirdiği güç ile çevresinde otorite kurarak “güç ve güçsüzlük
dengesi” durumunu oluşturabilir. Attila İlhan’ın “Kırmızı Pazar” adlı şiirinde
de elektrikçi bir adamın elindeki gücü ve otoriteyi kullanışı eleştirilmiştir.
Güç ve güçsüzlük dengesi pek çok ortamda ortaya çıkabilmektedir.
Bir işyerinde, kadın-erkek ilişkilerinde veya kişinin kendi içindeki kimlik
kaygısı sırasında, bu dengesizlik görülebilmektedir. “Kırmızı Pazar” şiirinde,
kendi kimliği ile çatışan bir figür ile karşılaşmaktayız: Elektrikçi İhsan.
Elektrikçi İhsan, sosyal statüsü nedeniyle aşağılık kompleksi içerisindedir. Bu
kimlik kaygısının etkisini azaltmak adına, şiir boyunca kendini yüceltmeye ve
önemli biri olduğunu kabul ettirmeye çalışmıştır. Tüm şiir boyunca karşısındaki
ile iletişim kurmak yerine çoğunlukla kendinden söz etmesi de içindeki duygusal
boşluktan ve aşağılık kompleksinden kaynaklanmaktadır.
“Elektrikçi İhsan dedin mi” dizesinde kendi mesleğini belirtmesinin
nedeni yaşadığı kimlik kaygısından dolayıdır. Ayrıca “Biz elektrikçi kısmı
karanlıkta güreşiriz” dizesinde de kendisinden bahsederken üçüncü çoğul kişi
zamiri ve “güreşmek” gibi yaptığı işle orantısız bir sözcük kullanması bu iç
çatışmaya örnektir. Yaptığı işten bahsederken yaptığı benzetmeler de kendisini
güçlendirme isteğinden kaynaklanmaktadır: “Düğmeye şöyle dokun süt gibi
aydınlık”. Bu dizedeki renk imgesi ile “karanlıkları yenen güç” imajı vermeye
çalıştığından kendi gücünü bir kez daha vurgulamıştır.
Elektrikçi İhsan’ın kendi içindeki en büyük çatışması ve boşluğu
ise “yalnızlıktır”. Bu “yalnızlık” imajını ortadan kaldırmak adına “güçlü”
görünmeye çalışmaktadır. Her ne kadar kendi yalnızlığını ve psikolojik olarak
güçsüzlüğünü gizlemeye çalışsa da son dizede “kız” figürüne yönelttiği soru ile
kendi güçsüzlüğünü ele vermiştir: “İstanbul’dan mı geldin, yalnız mısın?”.
Bir işyerinde, alt pozisyonda çalışan “Leyla” ve “kız” figürleri
otorite baskısı altında ezilen güçsüz “kadınları” temsil etmektedirler. İkisi
de “fiziksel” ve “kadın olma” yönleri ile ön plana çıkarılmıştır. Bu durum
onların ne kadar güçsüz bir şekilde vahim bir işte çalıştıklarını
anlatmaktadır.
Elektrikçi İhsan’ın hem eğitimsizliğinden kaynaklanan hem de güç
gösterisi yapmaya çalışmasından dolayı kullandığı dil de “güç-güçsüzlük”
dengesine vurgu yapmaktadır. “Kız” figürünün üzerinde otorite kurmaya
çalıştığından, daha ilk dizede “Kız sen burada yeni misin” şeklinde hitap
etmiştir. İlerleyen dizelerde ise bir “kadın” olan “kız” figürüne “ulan” diye
seslenmiştir. “Ulan beni herkes tanır” dizesi ile hem kızın üzerinde bir
otorite kurmuştur hem de kendi popülerliğinden ve gücünden bahsederek kendisini
yüceltmiştir.
Kızdan daha üst bir pozisyonda olduğundan emir kiplerini sıkça
kullanmıştır ve bu durum kız ile Elektrikçi İhsan arasındaki iletişimsizliğin
artmasına neden olmuştur: “Dilsiz misin nesin, bir şey söylesene?”. Bu şiirdeki
iletişimsizliğin asıl nedeni ise “güç ve güçsüzlük dengesinden”
kaynaklanmaktadır.
Şiirde eleştirilen noktalardan biri de iş yerindeki “otorite”
sorunudur. Kendini bir “patron” gibi gören, sosyal statüsü düşük Elektrikçi
İhsan’ın kadınlar üzerinde kurduğu baskı okuyucuya sunulmuştur. Elektrikçi
İhsan kendini hem onların patronu olarak görmekte hem de onlarla “askerlik
arkadaşıymışçasına” konuşmaktadır. Bunun nedeni ise hem eğitimsizlik hem sosyal
statü hem de güç probleminden kaynaklanmaktadır. “Kız” figürünü orada tutan temel
şey de bu “otoritedir”.
Sonuç olarak Attila İlhan bu şiirinde, ezen-ezilen ilişkisini ve
“otorite” sorunsalını tartışmıştır. Gerçekte güçsüz olan bir kişinin eline az
miktarda bir güç geçtiği takdirde karşılaşılabilecek olası problemler okuyucuya
sanatsal bir dil ile aktarılmıştır.
Suzan R. HOFSTEDE
11 Ekim 2021
Yorumlar
Yorum Gönder