Ana içeriğe atla

HAYATI SORGULAYANIN SAVUNMASI

 



İnsanoğlunun geçmişte de günümüzde de merak ettiği binlerce farklı kavram vardır. İçinde bulunduğumuz ortama ve duruma göre bazen “ahlakı”, bazen “ölümü”, bazen “ruhu”, bazen de “devlet, toplum ve insan ilişkisini” sorgularız. Hayatımızı oldukça derinden etkileyen bu kavramlar, Platon’un “Sokrates’in Savunması” adlı eserinde çok detaylı bir şekilde incelenmiştir.

Eserde, Kriton adındaki bir kişi Sokrates’i gereksiz yere suçlamaktadır. Ona göre Sokrates, “ironi ve mayotik” yöntemlerini gençler üzerinde kullanarak onları dinsizliğe ve ahlaksızlığa sürüklemektedir. Sokrates kendisine açılan davada suçsuz olduğunu göstermek için güçlü temellendirmeler yaparken ve idam cezasını beklerken arkadaşlarını rahatlatmak adına birçok kavramı sorgulayıp bu kavramlar üzerinde tartışmıştır. Kitap boyunca hem o dönemki toplumunun genel yapısını hem de Sokrates ve Platon’un görüşlerini yansıtan önemli noktalar bulunmaktadır.

·         SOKRATES’İN AHLAK ANLAYIŞI

“Sokrates: ‘O zaman, bir insan yanlışa yanlışla karşılık vermemeli ve kendisine herhangi bir kötülük yapılsa bile kötülük yapmamalı.”[1]

Sokrates, bu sözü kendisine dava açan kişiye -Kriton’a- söylemektedir. Burada vurgulamak istediği temel nokta kendisine karşı büyük bir haksızlık yapılmasına rağmen kendisinin bilgisini kullanarak “erdemli” davranmaya devam ettiğini göstermektedir. Bu alıntıdan, Sokrates’in ahlak anlayışı net bir şekilde anlaşılmaktadır: “Bilgi erdemdir. Erdem de insanı doğruya ve güzele yönlendirir.”

·         TOPLUMSAL SÖZLEŞMENİN TEMELLERİ

Sokrates bu sözleri mahkeme sırasında, mahkemenin ağzından söylemektedir: “Yurttaşların içinden, bizim mahkemelerde nasıl kararlar verdiğimizi ve kenti nasıl yönettiğimizi görerek burada kalan birinin, olası emirlerimizi yerine getirmek konusunda bizimle doğal olarak uzlaşmış olduğunu kabul ederiz.”[2]

Bu alıntının en çarpıcı yanı, milattan önce 400’lü yıllarda yaşayan bir toplumda bile Jean Jaques Rousseau’nun yarattığı “Toplumsal Sözleşme’nin” bir nevi temellerinin atılmış olmasıdır. Atina halkı ile yönetim arasında doğuştan gelen bir sözleşmenin var olduğuna inanılmaktadır. Sadece Sokrates’in değil, toplumun ve mahkemenin de kendine özgü bir “devlet” anlayışı olduğu görülmektedir.

 

·         ÖLÜM, RUH VE İDEALİZM

“Bizler daha doğmadan hem bütün bu kavramlar hem de ruhlarımız var olmak zorundaydı.”[3] “Ruhumuzun daha önceden var olduğu doğru ise tekrar hayata döneceği için ölümden sonra da var olması gerekmez mi?” [4]

Sokrates’in arkadaşlarına yönelttiği bu sorular kendisinin varlık anlayışı olan “idealizmin” bir kanıtıdır. Sokrates, tıpkı Platon gibi, bir “idealar dünyası” olduğunu düşünmekte ve yaşadığımız dünyanın bir yansıma ve yanılgıdan ibaret olduğunu savunmaktadır. Bu düşünceleri, kendisinin hem varlık hem de bilgi anlayışını etkilemiştir.

Sokrates’in varlık anlayışına göre, tüm varlıkların “idea” adı verilen bir evrenden yansıyarak bu dünyaya gelmektedir. “İkili evren anlayışının” sonucu olarak da duyularımız ile algıladığımız bilgilerin bizleri yanılttığını söylemektedir. Bu nedenle Sokrates eser boyunca “bir filozofun hazlarını düşünmemesi gerektiğini” tekrar eder.

Sokrates, “ruhun” ölümsüz olduğunu ve “ölümün” yansıma bedenden bir kurtulma yolu olduğunu savunmuştur. Bu görüşleri ile “metafizik” ve “felsefe” alanlarında çarpıcı etkiler yaratmıştır.

Günümüzde hâlâ daha bu anlayış sorgulanmaktadır. Gerçekten de bilimsel olarak düşünüldüğünde, “duyular ile algılanan” şeylerin sadece beynimize gönderilen “uyarılar” olabileceğine inanılmaktadır. Bu durumda hayali bir dünyada, yanılsamadan ibaret bir hayat yaşıyor olma ihtimalimiz bulunmaktadır.

·         İDEALİZM VE RASYONALİZM BAĞLANTISI

Simmias: “Görme ve işitme duyuları insanlara gerçeğin bir kısmını öğretebiliyor mu, yoksa aslında hiçbir şeyi açıkça görmüyor ve duymuyor muyuz?” [5]

(…)

Sokrates: “O hâlde varlıkları tanımak için sadece düşüncesini kullanan, düşünme yetisini desteklemek için herhangi başka bir duyusuna başvurmayan kişi en arı bilgiye ulaşır.”[6]

“Bir şeye baktığında bu gördüğün şey, sana ona benzer ya da ondan farklı başka bir şeyi düşündürüyorsa bunun bir anımsama olması gerekir. (…) Bu durumda öğrenme anımsamadır.”[7]

Sokrates’in bilgi anlayışı, idealizm anlayışı ile bağlantılıdır. Sokrates, “ruhlarımızın” “idealar” dünyasında bizler doğmadan önce var olduğunu ve idealar evreninde tüm bilgileri öğrendiğini düşünmektedir. Bu nedenle, öğrencisi Platon ile “rasyonalizm” anlayışını geliştirmişlerdir. “Akıl bilgi taşıyıcısıdır.” görüşünü ortaya atmışlardır.

Ruhumuz yaşadığımız dünyadaki yansıma bedenin içine girdiği anda, “idealar” dünyasında edindiği bilgileri unuttuğu için bilgileri tekrar hatırlamak zorundadır. Hatırlayabilmek için de Sokrates kendine özgü bir teknik oluşturmuştur: “Sokratik Yöntem”. Bu iki aşamalı yöntemde önce kişiye karmaşık bilgiler sorulur (ironi evresi), sonradan doğru bilgiyi anımsatabilmek adına sorular sorulur (mayotik/doğurtma evresi). Bu sayede, unutulan bilgiler tekrar açığa çıkarılmış olur.

Daha sonradan, Platon’un öğrencisi olan Aristoteles günümüzdeki “rasyonalizm” anlayışının temellerini atarak Sokrates’in ve Platon’un savunduğu bu görüşlerin hatalı olduğunu savunmuştur. Günümüzde “Akıl bilgi taşıyıcısı değil, bilgi üreticisidir.” anlayışı hâkimdir.

Sonuç olarak, Sokrates uğradığı haksızlıklar sonucunda birçok önemli kavram üzerinde tartışmıştır. Hem ahlak hem varlık hem de bilgi görüşlerini dile getirerek, “idealar dünyasına geçiş yapmadan önce” bizim dünyamızda büyük bir sarsıntı yaratmıştır. Binlerce yıl sonra -günümüzde- bile onun akılcı temellendirmeleri tartışılmaktadır.

Bu ufuk açıcı eserden çıkarılması gerek en önemli ders ise hayattaki her şeyi derinlemesine sorgulamak ve doğrulara ulaşmak gerektiğidir. Bu nedenle, Sokrates’in izinden giderek bizler de hayatı sorgulamalı ve gerçeklere ulaşmak için çabalamalıyız. Acaba doğru bilginin bir kaynağı var mı? Varlığı oluşturan ana madde ne? Evrensel bir ahlak yasası gerçekten var mı? Metafizik, ruh ve ölüm kavramları tam olarak ne? Hayatı sorgulayarak ve düşüncelerimizi temellendirerek elbet bir gün bu kavramları net olarak açıklayabileceğiz. Önemli olan hayatı sorgulamak…

 

Suzan R. HOFSTEDE, 2021



[1]Platon, Sokrates’in Savunması, Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, Ocak 2021, Sayfa 77

[2] Sayfa 80

[3] Sayfa 117

[4] Sayfa 118

[5] Sayfa 98

[6] Sayfa 98

[7] Sayfa 113-115

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...