·
DURAĞANLIK,
EYLEMSİZLİK VE DURUMLARI DEĞİŞTİREMEME
MARTI: Zamanın tersine akması, açılış ve
kapanış sahnesinde aynı iki figürün bulunması, figürlerin tüm eser boyunca
yapamadıkları hayallerine ulaşamamaktan ötürü duydukları üzüntü eylemsizlik ve
durağanlığı göstermektedir.
KUYUCAKLI YUSUF: “Martı”
eserinin aksine Yusuf figürü yozlaşmaların ve adaletsizliklerin üstesinden
gelmek için sürekli çaba sarf etmektedir. Ancak eserin sonunda hiçbir konuda
amacına ulaşamadığı görülmektedir.
Bu iki eserde figürlerin farklı davranış ve tutumları olmasına
rağmen amaçlarına ve hayallerine ulaşamamaları hayatların benzer sonlara sahip
olduğunu göstermektedir.
YENİŞEHİR’DE BİR ÖĞLE VAKTİ: Eserin alt
kesim ile başlayıp alt kesim ile bitmesi toplumdaki durağanlığı göstermektedir.
Ayrıca Ankara’nın Yenişehir semtinden bir kesit ile insanların hayatlarının
anlatılması da döngüselliği ve durağanlığı belirtmektedir.
·
KAPANA
KISILMIŞLIK VE UZAMLARIN DARLIĞI
MARTI: Mekânın sadece şehirden uzak bir
evde geçmesi ve etrafta çok fazla insanın olmayışı kapana kısılmışlık hissini
okuyucuya sunmaktadır. Uzam bir nevi figürlerin iç dünyasını ve karamsarlığını
göstermektedir.
KUYUCAKLI YUSUF: Bu eserde
Yusuf’un Edremit -yani şehir uzamı- ile ilgili olumsuz düşüncelerinin olması ve
bu ortamı “çemberin içi” olarak betimlemesi, kendisini kısıtlanmış gibi
hissettiğini vurgulamak içindir. Bu noktada “zeytinliklere gitmek”, onun için
bir kaçıştır. Bunun eser boyunca sık sık tekrarlanması ise bir leitmotive
olduğunu göstermektedir. Ayrıca, yazarın uzamları daraltarak vermesi (özellikle
eserin başında kasabayı tanıtırken kasabanın dışından başlayıp uzamı, köyün
içindeki evin yatak odasına kadar daraltması) da bu durumdan ötürüdür.
YENİŞEHİR’DE BİR ÖĞLE VAKTİ: Zamanın sadece
bir öğle vakti gibi dar olması ve uzamın sadece Yenişehir semtinden ibaret
olması tüketim toplumunun detaylarını verebilmek içindir. Geriye dönüş
teknikleri ve iç monologlar ile figürlerin birbirleriyle olan ilişkilerini ve
hiçbir alakası olmayan insanların kavak ağacı etrafında toplanışını
anlatmaktadır. Bu da hayatın dar bir alandan oluştuğunu göstermektedir ve
farklı kesimlerden insanların ilişkilerini okuyucuya sunmak içindir.
6.27 TRENİ: Bu eserde,
fabrika uzamı Guylain Vignolles için bir hapishane gibidir. Özellikle “Şey”
adını verdikleri “Zerstor 500’ün” (kâğıt parçalama makinesi) içini temizlerken
tüm benliğini olumsuz düşüncelerin kaplaması kendisini kapana kısılmış
hissettiği içindir.
·
FİGÜRLER
ARASI İLETİŞİMSİZLİK
6.27 TRENİ: Guylain ve
Guiseppe’nin, Kowalski ve Lucien ile iyi geçinememesi bir iletişimsizlik
örneğidir. Aslında, Guylain’in trende yüksek sesle kâğıt parçalarını okuması da
bir iletişimsizlik örneği olarak sayılabilir. Çünkü huzurevindeki yaşlı iki
kadın haricinde uzun bir süre boyunca kimse onun okudukları ile ilgili bir
fikir beyan etmemiş, olumlu ya da olumsuz bir yorumda, eleştiride
bulunmamıştır.
KUYUCAKLI YUSUF: Yusuf ve Şakir
arasında ciddi bir iletişimsizlik söz konusudur. İkisi de farklı karakterlere,
geçmişlere ve sosyo-kültürel düzeylere sahiptir. Yusuf’un genel olarak
çevresiyle iletişimi olmaması ise farklı bir uzamdan gelmiş ve bulunduğu ortama
yabancılaşmış bireyi göstermektedir. Şahinde ve Kaymakam’ın ilişkileri de hem
aile kurumunun yozlaşmasını göstermekte hem de figürler arasındaki çatışmaları
ve iletişimsizlikleri vurgulamaktadır. Yusuf’un Kaymakam ile “eğitim”
hakkındaki tartışması da hem kuşak çatışmasını hem de iletişimsizliği temsil
etmektedir.
MARTI: Treplev ve annesi Arkadina ile
arasında ciddi bir iletişimsizlik hâkimdir. Treplev’in sürekli annesinden
başarılı olduğuna dair bir onay beklemesi ve annesinin Treplev’in yazdığı
oyunları beğenmeyip onu aşağılaması aralarındaki çatışmanın en temel kaynağıdır.
Ayrıca bu surum Treplev’in annesine karşı olan sevgisinin tek yönlü olduğunu
göstermektedir. Bu noktada yazar bir yandan kuşak çatışmasını işlemiş bir
yandan da hayallerini gerçekleştiremeyip kendini zayıf ve yalnız hisseden
figürleri anlatmıştır. Treplev’in Nina’ya olan aşkının tek yönlü olması da
iletişimsizlik belirtisidir.
YENİŞEHİR’DE BİR ÖĞLE VAKTİ: Doğan ve Olcay
adındaki iki kardeşin birbirleriyle olan ilişkileri iletişimsizliğin bir
göstergesidir. Doğan Olcay’ın Ali ile arkadaşlık etmesini kıskanmakta ve kız
kardeşini kendi malı gibi görmektedir. Bu durum hem aile içindeki çatışmalara
hem figürler arasındaki iletişimsizliğe hem de kadına bakışı göstermektedir. Kuşak
çatışması yaşayan figürlere ise kuralcı bir öğretmen olan Hatice Hanım-Ahmet ve Necip Bey-Necip Bey’in oğlu, sözde halkçı
tipi olan Mevhibe Hanım-çocukları Doğan ve Olcay örnek olarak verilebilir.
·
YABANCILAŞMA
KUYUCAKLI YUSUF: Yusuf
bulunduğu ortama, kendi geçmişine ve çevresindeki insanlara karşı
yabancılaşmıştır.
6.27 TRENİ: Guylain şehir
hayatına yabancılaşmıştır. Bu nedenle balığının ismi gerçek bir insan ismi gibi
uzundur.
·
İÇ
ÇATIŞMALAR
KUYUCAKLI YUSUF: Yusuf
bulunduğu ortama uyum sağlamaya çalışırken kendisine karşı yabancılaştığını
görmektedir. Ayrıca hayatı, eğitimi, dini sorgulaması da kendi içindeki iç
çatışmanın bir dışavurumudur. Yazar bunu iç monologlar ve diyaloglarla
okuyucuya sunmuştur.
YAŞAMAK: Fugui figürünün eser boyunca
karakterinin değiştiği görülmektedir. Bu da kendi içindeki iç çatışmadan
kaynaklanmaktadır. En başta parayı çok önemli bir yerde görürken, ölümlerle
karşılaşınca aile kavramının, sevginin ve sevdikleriyle birlikte yaşamanın
önemini kavramıştır.
MARTI: Treplev’in başarılı bir yazar olmak
için bir yandan kendini geliştirmeye çalışması bir yandan da annesini memnun
edemediği için yaşadığı tatminsizlik, üzüntü ve hayal kırıklığı bu eserdeki
temel iç çatışmadır. Ayrıca Sorin’in hayallerinin hiçbirini gerçekleştirememesi
de bir başka iç çatışmadır.
·
KUTUPLULUK
KUYUCAKLI YUSUF: Eser boyunca,
doğa-kent, aşk-para, masumiyet-kötülük gibi konularla ilgili çatışmaların ve
tezatların olduğu görülmektedir. Yazar toplumsal sorunları daha derinden
eleştirebilmek adına, eserin yapısını zıtlıklar üzerine kurmuştur. Bu
kutupluluk da figürlerin temsil ettiği kavramlar ve leitmotiveler üzerinden
okuyucuya aktarılmaktadır.
YAŞAMAK: Yaşam ve ölüm arasında gidip gelen
bir ailenin değerlerini, tutumlarını ve çektikleri acıları anlattığından eserin
tam olarak tezatlık üzerine kurulduğu söylenebilir. Özellikle de adıyla tam
olarak zıt bir durumu anlatan bu eserin anlattığı aile içindeki çatışmalar da
yaşam ve ölüm çatışmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Para-aile,
umut-umutsuzluk, sosyalist rejim-liberal rejim, zenginlik-fakirlik gibi farklı
konuların hepsi tek bir ortak noktada toplanmaktadır: zıtlık.
MARTI: Bu eserde toplumsal sorunlardan
ziyade bireysel konular işlenmektedir. Hayal-gerçek çatışması da eserin temel
konuları arasındadır. Bu konu kimi zaman karakterlerin kendi iç çatışmaları
olarak sunulmuştur (Sorin’in istediklerini gerçekleştirememesi gibi) kimi zaman
da iki zıt kişiliğe sahip karakterlerin düşünceleri ve davranışları ile
okuyucuya aktarılmıştır (Arkadina ve Treplev gibi). Eserin sonunda Treplev’in
intihar etmesi de hem kendi iç çatışmasıyla baş edememesinden hem de annesinin
beklentilerini tam olarak karşılayamamasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca
birbirini gerçek anlamda sevmeyen figürlerin eserin sonunda evlenmiş olması ve
ilişkilerin tek yönlü olması da kutupluluğun ve tezatların bir sonucu olarak
ortaya çıkmıştır.
YENİŞEHİR’DE BİR ÖĞLE VAKTİ:
Hayal-umutsuzluk ikilemi, Mehtap’ın duygularını anlatmaktadır.
·
YALNIZLIK
Eserlerin çoğunda kent yaşamının insanı yalnızlaştırması konu
edinilmiştir. Kuyucaklı Yusuf’ta, Yusuf yalnızdır, 6.27 Treni’nde Guylain
yalnızdır, Yaşamak’ta Fugui ve kendini özdeşleştirdiği öküz yalnızdır, Martı’da
ise Treplev yalnızdır.
·
PİŞMANLIK
VE GEÇMİŞE DUYULAN ÖFKE
MARTI: Sorin sürekli kendi hayatından
yakınmaktadır. Durağanlığı sembolize eden bir figürdür. Hiçbir eylemde
bulunmamasına rağmen hayatta hiçbir hayalini gerçekleştiremediği için
pişmandır.
YAŞAMAK: Fugui, kendi mirasyediliğinden
ötürü büyük bir pişmanlık duymaktadır. Zaman içerisinde kişiliği değişmiştir.
Ayrıca içinde bulunduğu durum da değiştiği için rejim değişikliğinin sonucunda
mirasyediliğinden dolayı duyduğu pişmanlık azalmıştır. Bu durum, geleceğe karşı
ümit dolu olmamız gerektiğini göstermektedir. Ayrıca tutum ve davranışlarımızın
sonucunu önceden kestiremeyeceğimizi de vurgulamaktadır. Hayatta ne zaman neyin
iyi ve hayırlı olduğunu keşfetmek için zamanı beklememiz gerekmektedir.
·
YOZLAŞMALAR:
YENİŞEHİR’DE BİR ÖĞLE VAKTİ: Batı
özentiliği ve materyalist tutum eleştirilmektedir. (Fayanslarını İtalya’dan
getirten Güngör Bey ve kendisini Avrupalılar gibi davranmayı zorunlu hisseden Necip
Bey, TED mezunu olan kadınların kurdukları cümlelerde Türkçe sözcüklerden çok
İngilizce sözcükler kullanması, yani eğitimli kesimin dili yozlaştırması ve
Batı özentisi gibi davranması eleştirilmektedir.) Eğitim kavramının yanlış
algılanması (bir avukat olan Salih Bey’in tarih ve felsefe bilgilerini sadece
hava atmak için kullanması kendisini geliştirmenin önemini kavramamış olması)
Mirasyedilik (Necip Bey’in mirasyedi oğlu ve Necip Bey arasındaki diyalog, batı
özentiliğini, mirasyediliği ve eğitimsizliği eleştirmektedir.) Cahil kesimden
ve kumarbaz olan Necmi’nin eğitimi hor görmesi emek ile para kazanmanın ve
okumanın önemsiz olduğunu düşünmesi, kendi mesleği olan boyacılığı sırf az bir
emek harcayarak para kazanma yolu olarak görmesi. Aslında Necmi çingeneleri
temsil etmektedir ve her gün sıfırdan hayata başlamaktadır. Kazandığı parayı
son kuruşuna kadar akşamları harcar sabah tekrar fakirlik içerisinde çalışmaya
gider. Toplumda kimsenin kimseye güvenmemesi (Salih Bey’in babasının herkesi
hırsız olarak görmesi ve bu durumdan ötürü kendisinin de ahlaksız davranışlarda
bulunması)
KUYUCAKLI YUSUF: Kaymakam’ın
kumar borcu yüzünden kızı Muazzez’i Şakir’e vermesi hem kadınlara olan bakışı
göstermektedir hem ahlaki yozlaşmayı simgelemektedir hem de bürokrasinin
yozlaştığını belirtmektedir. Şahinde’nin kızını Şakir’le para için evlendirmeye
çalışması ve ahlaksız yollara başvurması da aile kurumunun yozlaştığını
vurgulamaktadır.
·
SINIFLI
YAPI VE SOSYO-KÜLTÜREL FARKLAR
YENİŞEHİR’DE BİR ÖĞLE VAKTİ: Ali alt
tabakadan olduğu için Olcay’ın ailesi, Ali’yi beğenmemektedir. Bu da toplumdaki
sınıfsal farkların arasındaki çatışmaları sembolize etmektedir. Ali ve Mevhibe
Hanım’ın (Olcay’ın annesi) çatışması, aslında kültür çatışması ya da
zengin-fakir çatışması olarak da adlandırılabilir.
MARTI: Arkadina kendisini soylu biri
olarak gördüğü için etrafındaki kişileri kendi sosyo-kültürel durumuna yakın
olanlardan seçmektedir. Eserde birçok farklı aşk hikayesi bulunmaktadır ve tüm
bu ilişkilerde sosyo-kültürel farklar göze batmaktadır.
KUYUCAKLI YUSUF: Temek
çatışmalardan biri eşraf ile Yusuf’un ailesi arasındadır. Bu durum toplumdaki
sınıflı yapıyı eleştirmek içindir. Eşrafın, Kaymakamdan daha güçlü bir
pozisyonda olması da bir hiciv niteliğindedir. Kadınların eş seçerken bu
sınıflı yapıyı gözetmesi de aile kurumunu yozlaştırmaktadır. Şahinde’nin
Kaymakam ile olan evliliği ve kızını Şakir ile evlendirme çabası bu durumdan
kaynaklanmaktadır.
·
ESERLERİN
BELİRLİ BİR SEMBOL ÜZERİNE KURULMUŞ OLMALARI
YENİŞEHİR’DE BİR ÖĞLE VAKTİ: Kavak ağacı,
köklü bir geçmişin yıkılışını ve çöküşünü anlatmaktadır. Yani toplumsal
sorunların ve yozlaşmaların kültürü etkileyişi, Ankara’nın dönüşümü
betimlenmektedir. Kavak ağacının Mevlût adındaki kapıcının üstüne devrilmesi ise
ezen-ezilen ilişkisini ve sınıflı yapıyı vurgulamak içindir. Toplumdaki
farklılıkların toplumun çöküşüne neden olacağı vurgulanmaktadır.
KUYUCAKLI YUSUF: Zeytinlikler
leitmotivenin yanı sıra bir sembol olarak değerlendirilebilir çünkü doğanın
masumiyeti ve iyiliği temsil ettiği eser boyunca vurgulanmıştır. Genel olarak
doğa kavramının kent kavramı ile çatışması hissedilmektedir ve bunların temel
semboller olarak nitelendirilmesi gerekmektedir.
MARTI: Bir tiyatro eseri olan Martı’nın
içinde tiyatro oynanması aslında temel sembolün tiyatro olduğu anlamına
gelmektedir. Tiyatro; hayatı anlamlandırma çabası, hayallerin gerçekleşmesi,
aşkların güçlenmesi gibi anlamlara gelmektedir.
YAŞAMAK: Öküz metaforu, Fugui’nin hayata
karşı olan tutumu ve bakış açını temsil etmektedir ve tüm hikâye bu sembol
üzerinden işlenmektedir. Bunun yanı sıra umudu ve sevgiyi temsil eden kuzular
ve ölümü temsil eden hastane gibi semboller de bulunmaktadır. Ancak en belirgin
sembol Fugui’nin “Fugui” adındaki öküzüdür.
·
ANLATIM
TEKNİKLERİ VE METİNDE KULLANILABİLECEK ANAHTAR KELİMLER
YENİŞEHİR’DE
BİR ÖĞLE VAKTİ |
MARTI |
KUYUCAKLI
YUSUF |
Çatışmalar ve tezatlar |
Diyaloglar = Figürlerin düşüncelerinin içten bir biçimde
okuyucuya sunulması |
Çatışmalar ve tezatlar |
Uzun cümleler, virgül ve noktalı virgül kullanımı = toplumdaki
kaos |
Uzun betimlemeler |
Bilinç akışı (Yusuf’un düşünceleri) |
Kuşak çatışması |
Kuşak çatışması (Arkadina ve Treplev) |
Leitmotive (zeytinliklere kaçış) |
Sahte aydın eleştirisi (Salih Bey) |
Tek yönlü ilişkiler ile bir döngüselliğin oluşması |
İç monologlar (Figürlerin düşüncelerini daha net bir şekilde
ifade edebilmeleri sağlanmıştır.) |
Olcay’ın balonları = kuşak çatışması ve sevgisizlik |
Tiyatro eserinin içinde tiyatro oynanması = Anton Çehov’un kendi
dönemindeki edebiyat tartışmalarına bir cevap niteliğindedir. Eserin
kurgusallığının gerçek hayatla yakın bir ilişki içinde olduğunu
belirtmektedir. |
Aile kurumu |
Döngüsellik = Kavak ağacının etrafında olma |
Sınıflı toplum yapısı |
Eğitime atfedilen değer |
Kavak ağacı |
|
Sınıflı toplum yapısı |
Sınıflı toplum yapısı |
|
Bürokrasinin yozlaşması |
Duvar metaforu = Olcay ve annesi arasındaki iletişimsizlik |
|
Kadının değersizleştirilmesi ve kadına olan bakış |
Varoluşçuluk = Olcay ve kimlik edinme çabası (okuduğu kitapların adları:
Yabancı ve Duvar) |
|
|
Yanlış Batılılaşma ve Batı özentiliği eleştirisi |
|
|
Kadının değersizleştirilmesi (Şükran figürü) |
|
|
Yorumlar
Yorum Gönder