Birey, toplumun ekonomik ve siyasi yapısından etkilenen bir
varlıktır. Bu nedenle; birey, toplum ve bürokratik yapı birbiri ile yakın bir
ilişki ve döngü içindedir. Bozuk düşünce biçimine sahip bireyler bozuk bir
toplumu, bozuk bir toplum da bürokratik yozlaşmayı beraberinde getirir. Necip
Mahfuz “Kahire Modern” adlı eserinde; metaforlar, imgeler, semboller,
çatışmalar ve diyaloglar kullanarak bürokrasinin yozlaştığı bir toplumda
“bireyin yaşam algısını” okuyucuya aktarmıştır.
İslam hukukçusu olan Memun’un temel prensipleri arasında “Allah”,
“erdem”, “saf yürek” ve “namus” bulunmaktadır. Bu prensipler, Memun’un hayat
görüşünü ve yaşam algısını etkilemektedir. “Vaazların radikal bir değişimden
geçmesi gerektiğini ve şu anki halleriyle cahilliğe ve batıl inançlara açık bir
teşvik olduklarını söyleyerek başladı söze.” Bu alıntıdan da anlaşılacağı
üzere, Memun her ne kadar “dine” bağlı bir genç olsa da prensipleri gereği
“erdem ve doğruluğun” daha önemli olduğunu vurgulamıştır. Burada anlatılmak
istenen temel durum ise “dinin” yozlaşmasının “toplumu” ve “bürokrasiyi” de
olumsuz etkilemesidir. Modernleşmeye çalışan bozuk bir siyasi ve toplumsal
yapının izleri görülmektedir.
Yozlaşmış bürokratik sistemin bozuk bireyler yarattığını belirten
bir ifade bulunmaktadır. “Memun gülerek: ‘ En komik olanı da şu, Taha yapıcı
bir komünist ama sen yıkıcısın.’” Memun’un söylediği bu cümle ile Ali Taha ve
Mahcub arasındaki çatışma okuyucuya sunulmuştur. Temel prensipleri “sosyalizm”,
“toplum” ve “bilim” olan Ali Taha ile “yoksulluk” nedeniyle hiçbir prensibi
olmayan Mahcub arasındaki çatışma ve iletişimsizlik; bürokratik ve toplumsal
yapının bozulduğunu vurgulamaktadır.
Ali Taha’nın “toplumcu” görüşü ise bürokratik yozlaşmanın önüne
geçebilecek “aydın kesimi” sembolize etmektedir. “Öğrencileri barındırdığı
sürece, bu odanın duvarları gelecek nesillerin umutlarını duyacaktır.” alıntısı
ile yazarın figür seçiminde neden “öğrencileri” kullandığı açıklanmaktadır.
Okumuş, genç fikirlere sahip bir neslin “bozuk toplum ve bozuk sistem” çarkının
dışına çıkarak “bürokratik yozlaşmayı” durdurabileceğini vurgulamaktadır.
Bürokratik yozlaşmanın “adam kayırma” ve “torpil” gibi olgulardan
kaynaklandığı Ali Taha’nın şu sözlerinden de anlaşılmaktadır: “İnsanlara
haklarının gasp edildiğini söyleyerek ve onlara kendilerini nasıl
özgürleştireceklerini gösterecek vaizler.” Yazar, diyalog yöntemini kullanarak
bürokratik yapının gerçeklerini ve aksaklıklarını okuyucuya aktarmıştır.
Yozlaşmış bürokratik yapının, ekonomik sorunlara yol açarak bireyin
yaşam algısını etkilediği görülmektedir. “Ali Taha hararetle konuştu:
‘Yoksulluğun kokuşmuş havası bilimi, sağlığı ve erdemleri engelliyor. Köylünün
hayat şartlarından memnun olan her kimse ya canavardır ya da şeytan.” “Canavar”
ve “şeytan” metaforları bürokratik yapıda üst düzeyde görev alan bireyleri
sembolize etmektedir. Bu imgeler ile yozlaşmış bir toplum eleştirilmiştir. Ali
Taha bu eleştiriyi diyalog ve metaforlar kullanarak okuyucuya aktarırken kendi
yaşam algısının da “bilim”, “erdem” ve “toplum” olduğunu vurgulamıştır.
Umursamaz bir yapıya sahip, yoksul ve bencil bir figür olan Mahcub
ise “bürokratik yozlaşmanın” ekonomiyi olumsuz etkileyerek topluma -özellikle
de kendisine- zarar verdiğini vurgulamıştır. Temel prensibinin “peh” olduğunu
şu sözleriyle bir kez daha aktarmıştır: “Sanki bu oda dünyanın refahından
sorumluymuşçasına kendimize çok fazla şeyde yatıyoruz.” Bencil ve umursamaz
yapısı nedeniyle günü -özellikle de “kendini”- kurtarmaya yönelik bir tutum
sergilemektedir. Ancak her ne kadar prensipsiz bir kişiliğe sahip olsa da
“yoksulluk” ve “bürokratik yozlaşma” hakkındaki görüşlerini sunmuştur.
Bürokratik yozlaşmayı örneklendirirken “hastane” sembolünü
kullanmıştır. “Hastanenin” genel olarak “bürokrasiyi” temsil ettiği
görülmektedir. “Fakir hastanesi diye geçiyor adı ama aslında yoksullar üzerinde
potansiyel olarak ölümcül deneyler yapılan bir laboratuvardan başka bir şey
değil.” Bu alıntı ile Mahcub, “toplumdaki gerçekler ve yansıtılanlar” çatışması
üzerinden “bürokratik yozlaşma sorununun” altını çizmiştir.
Mahcub aynı zamanda bürokrasinin ve yönetimin bir grup insan
tarafından olmasından da şikayetçidir. Ona göre bu çıkar ilişkilerine, rüşvete,
torpile ve ahlâksızlığa dayalı yönetimin sadece “bürokrasinin” değil aynı
zamanda “ekonominin” de bozulmasına yol açtığını düşünmektedir. “Hükümet zengin
tipler ve önemli aileler anlamına gelir. (…) O sebeple, hükümet tek bir ailedir
ya da birçok aileden oluşan tek bir sınıftır. Ve bu sınıfı kendi çıkarlarıyla
çatışması hâlinde insanların refahını feda ettiği bir gerçektir.” Yazar bu
diyalog üzerinden ve Mahcub’un bakış açısını kullanarak bir sistem eleştirisi
yapmıştır. Bu da en “umursamaz” ve “prensipsiz” figürün bile “bürokratik”
yozlaşamaya” ve “yoksulluğa” karşı bir direnişinin olduğunun bir göstergesidir.
Mahcub bürokratik yozlaşmayı tanımlarken “hastalık” metaforunu
kullanarak sisteme ğır bir eleştiride bulunmuştur. “Hastalık” sembolü ile
sistemin giderek çöktüğünü ve bu durumun hem topluma hem de bireylere çarpıcı
bir etkide bulunduğunu vurgulamaktadır.
Sonuç olarak, Necip Mahfuz
“bürokratik yozlaşmayı” okuyucuya üç figürün yaşam algısı üzerinden
aktarmıştır. Figürler ve bürokratik yapıyı harmanlayarak bürokratik yozlaşmanın
toplumu ve bireyleri nasıl etkilediğini anlatmıştır. Siyasi ve ekonomik yapıyı
sunarken metaforlardan, simgelerden, sembollerden, çatışmalardan, imgelerden ve
diyaloglardan yararlanmıştır.
Suzan R. HOFSTEDE
30 Aralık 2021

Yorumlar
Yorum Gönder