Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BÜYÜK DERTLERDEN BİRİ: MESLEK SEÇİMİ

  Meslek seçimi yapmak, hayatımızda aldığımız veya alacağımız en radikal kararlardan biri olsa gerek… Yirmili yaşlardan itibaren en az altmışlı yaşlarımıza kadar bu meslek ile uğraşacağımızdan hoşlandığımız ve keyif aldığımız bir dal seçmek çok önemli. Elbette kendimize uygun olmayan bir meslek seçmişsek de ucunda bir ölüm yok, istediğimiz zaman bir başka meslek ile yolumuza devam edebiliriz. Hiçbir zaman hiçbir şey için geç değildir. Bu konuda annem benim için çok iyi bir örnek oldu. Tıp fakültesini bitirip yirmi beş yıl boyunca yurt dışında cerrahlık yaptıktan sonra, elli yaşlarına geldiğinde hukuk fakültesine kayıt yaptırıp mezun oldu. Sonradan hayatını avukatlıkla sürdürdü. Annemi anlatmamın nedeni, yapacağınız meslek seçimi önemli olsa da geri dönüşü olmayan bir durum değil. Hayat değişen dinamik bir yapıya sahipse seçimlerimiz ve kararlarımız da değişebilir veya kendimize daha uygun olan alanları ileride keşfedebiliriz. O hâlde kendimiz için en uygun alanı nasıl belirle...

ÇALIŞMA ORTAMI NASIL DÜZENLENMELİ?

    Ders çalıştığınız ortam başarınızı büyük ölçüde etkileyen faktörler arasındadır. Bu çalışma ortamına evin sessiz ve huzurlu olmasından masanın düzenli olmasına kadar her şey dahildir. Zihninizi toparlayabilmek için hem kafanızın içi hem odanız derli toplu olmalıdır.   Yoksa gözünüze odanızdaki herhangi bir nesne ilişiverir ve odaklanma gücünüzü sıfırlayarak sizi ders kitaplarından uçurur başka diyarlara götürür. Çalışma ortamını düzenlemek için öncelikle gerekli -en azından mümkün olduğunca bu maddelerin uygulanmaya çalışılması gerekiyor- koşullara bakmalıyız. Çalışma ortamımızı iki başlık altında inceleyebiliriz: Fiziksel çalışma ortamı ve zihinsel çalışma ortamı. Öncelikle fiziksel çalışma ortamının düzenine bakalım: 1-       Düzenli ve toplu bir oda 2-       Test ve okuma kitaplarının kitaplıklarda düzgün bir biçimde yerleşmiş olması 3-       Masanın üzerindeki eşyaların düzenli ...

DİSİPLİNLİ OLMAK

    Hayatta her daim başarılı olmak isteyenler için olmazsa olmaz bir madde: Disiplinli olmak. Her iş için disiplin büyük bir önem ve güç taşır. Yemek yapmaktan tutun, ders çalışmaya, spor yapmaya, düzenli bir uyku düzeni oluşturmaya, hatta dans edip şarkı söylemeye kadar! Evet yanlış duymadınız! Aklınıza gelen her görev veya tamamlanması gereken her iş için bu durum geçerli. Ne kadar disiplinli olursanız o kadar başarılı olacaksınızdır. Disiplinli olabilmek için gereken temel şeyler şunlardır: Güçlü bir irade, azim, hedefleri dikkatinizi dağıtmayacak şekilde gözden geçirmek, hem zihinsel hem fiziksel olarak güçlü kalmak ve asla pes etmemek. Disiplin konusunda Avrupalılar her zaman örnek gösterilir. Yaptıkları bilimsel çalışmalar, inşa ettikleri binalar, iş disiplini, spor yapmak gibi daha pek çok konuda, ilkelerine son derece bağlıdırlar. Hiçbir işi eksik yapmamaya ve aksatmamaya çalışırlar. Ders çalışmak için de aynı irade gerekmektedir. Bir iki yıl için de olsa dişi...

KARDEŞİMİN HİKÂYESİ, EDEBİYAT VE KURGU-GERÇEKLİK

  Sizce edebiyat nedir? Bu soruyu sorarken, cevap olarak okul kitaplarında ve sözlüklerde yazan tanımı kesinlikle beklemiyorum. Edebiyat, herkes için farklı bir anlama ve öneme sahiptir. Bence edebiyat gerçeklerin ve hayatın ta kendisidir; gerçekler, hayaller, korkular ve kurgular arasında kurulan bağdır. İçimizdeki “gerçek bizlerdir” edebiyat. Hiç kimseye söyleyemediğimiz düşüncelerimizi, travmalarımızı, aşklarımızı, duygularımızı, bazen hayallerimizi bazen de hayatlarımızı paylaştığımız ortamdır. Kitaplar, romanlar yazarken “kurgular” eklediğimizi söylesek de bizler “yarattığımız” o hikâyelerde karakterlerin yerine geçerek “gerçekleri” anlatırız. Çoğumuz “edebiyat” denilen kavramı, “gerçeklerin bir aynası veya yansıması” olduğunu düşünse de aslında “hayatın birebir kendisini” anlatmaktadır. Zülfü Livaneli’nin de Kardeşimin Hikâyesi adlı romanında belirttiği gibi “kurgular, gerçeklerden daha gerçek” olabilmektedir. Peki, Zülfü Livaneli sizce bu eserinde “kurgu ve gerçeklik” ...

HIRSLI OLMANIN FAYDALARI VE ZARARLARI

  Hırslı olmak insanlara “başarılı olmanın altın kuralı” gibi geliyor. Ancak bu gerçekten de öyle midir? Bir miktar hırs elbette motivasyon için gereklidir ama kendimizi yiyip bitirmek, enerjimizi boşu boşuna harcamak doğru mudur bilemiyorum.   Az miktarda da olsa hırslı olmak insanlar için faydalıdır. Çevresindekilerle kendini kıyaslar -ki bu benim pek de önermediğim bir durum-, kendi gelişimini daha iyi takip eder, başarısı günden güne artar. Herhangi bir işi yapacak güçleri olmadıkları anlarda bile bu “hırs parıltısı” insanların uyuşukluğunu giderir ve verimli bir gün geçirmelerini sağlar. Hırs konusu ve çalışma ortamı üniversite sınavına hazırlanan gençler için de oldukça önemlidir. Maalesef eğitim sistemimiz “yarış” ve “çevresindekilerle sürekli kıyaslanma” gerektirdiği için “hırs” çalışma ortamlarında gerekli olan bir unsurdur. Pandemi süreci boyunca evlerde otururken öğrenciler diğerlerinin neler yaptığını bilemediği için kendilerini boşlukta ve amaçsız hissediyor...

SADECE KENDİNİZLE YARIŞIN

  Yarışma sınavına girecek öğrenciler için söylenecek en mantıksız sözlerden biri “Sadece kendinizle yarışın” sözü gibi gelebilir. Ancak bu söz dünya üzerindeki herkes için çok faydalı bir cümledir. Bir insan sadece kendisiyle yarışırsa sürekli kendini geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda başkaları ile kendini karşılaştırma stresinden de kurtulur. Kendi kendinize her geçen gün bir adım daha ileri gittiğiniz için motivasyonunuz gün be gün artar. Motivasyonunuz artıkça başarınız artar, başarınız arttıkça özgüveniniz artar, özgüveniniz arttıkça daha çok çalışırsınız, daha çok çalıştıkça kendinizi daha çok geliştirirsiniz. Sonuçta muhteşem bir döngüyü elde edersiniz. Bu döngü sayesinde kimse sizi geçemez. Çünkü hayatta hep bir ileri adımınız daha olacaktır. Hiçbir zaman belli bir noktada tıkanıp kalmazsınız. Eğer X kişisi ile yarışmaya kalkarsanız o kişiyi belli bir konuda geçtiğiniz an hedefleriniz tamamen yok olur. Ne de olsa tek hedefiniz o X kişisini y konusunda geçmek idi. Eğe...

ŞUBAT TATİLİNİ BOŞ GEÇİRMEMEK

Tatil zamanlarında her ne kadar dinlenmek gerekse de yapacak iş hiçbir zaman bitmez. Okuldan ve dershaneden hocalar çılgınlar gibi ödevler yağdırır; proje ödevleri bir tarafa yığılmıştır (özellikle de IB okuyan öğrenciler için bu durum geçerli); belki tatil planlarınız vardır ve dershaneniz bir haftalık kamp planı yapmıştır. Bence tatil süreçleri dinlenmeden ziyade zamanla yarışma aktivitesi gibidir. Tonla yapacak işiniz varken “bugün soru çözmesem de olur, bir güncüğümü de kendime ayırayım canım” diyerek işleri ertelediğiniz bir zamandır. Tabii bu işlerimizi ertelerken yaptığımız şey verimli mi tartışılır. Özellikle de sadece sosyal medyada veya televizyon kanalları arasında takılıyorsak… Onun yerine dengeli bir plan yaparak hem dinlenip hem eğlenip hem de sizi bekleyen yığınla işi yapabilirsiniz. Açıkçası ilk defa Şubat tatilim için oturup günlük her bir saatimde ne iş yapacağımı belirlediğim bir plan yapmadım. O tarz yaptığım planlar beni aşırı derecede gerip strese sokuyor. P...

ON BİRİNCİ SINIFA GEÇERKEN YAZ TATİLİ

  Onuncu sınıftan on birinci sınıfa geçtiğiniz yaz tatili benim gözümde son rahat yapılacak tatil anlamına gelmekte. Elbette daha sonradan da kısa tatiller bulunmakta ancak sizin içinizdeki “az çalışıyorum, zamanımı boşa geçiriyorum, herkes çalışırken ben boş boş yatıp tavanı izliyorum” düşünceleri tatillerde peşinizi rahat bırakmıyor. Bu kendi iç sesimizin süreç içerisinde yapacağı gıcıklık nedeniyle baştan güzelce dinlenip koşu maratonuna güçlü bir depar ile başlamak çok daha verimli ve faydalı olacaktır. İçinizden çalışmak geliyorsa tabii ki bir miktar ders çalışabilirsiniz veya dershaneniz yaz tatili ödevi verdiyse o ödevleri ara ara mutlaka çözmelisiniz ama unutmayın ki tatil yapmak büyük bir önem taşıyor. Bol bol “yiyin, için, gezin” yöntemini uygulayabilirsiniz. Örneğin ailenizle daha çok vakit geçirebilir, gezmeye gidebilir, kitap okuyup filmler izleyebilirsiniz. Ben tatilimin son iki haftasına kadar dinlenebildiğim kadar dinlendim, dershane ödevlerimi yapıp bitirdim,...

ÜNİVERSİTE SINAVINA BİR SIFIR GERİDEN BAŞLAMAK

  2019-2020 eğitim öğretim yılında büyük bir heves ile liseye başlamıştım. Bizler ortaokuldayken hatta ilkokuldayken “liseli olmanın” ne kadar havalı ve muhteşem bir şey olduğu söylenirdi. Ayrıca bütün Amerikan dizilerinde -özellikle de romantik komedi veya gençlik dizi ve filmlerinde- lise hayatının ne kadar deli dolu, eğlenceli ve unutulmaz anlar olduğu anlatılır. Ben de bu heves ile liseye “havalı ve eğlenceli” bir başlangıç yapmıştım. Okuldaki kulüp faaliyetlerinde çok aktiftim, hocalara kendimi hızlıca tanıtmıştım, arkadaşlarımla da kelimenin tam anlamıyla “lise muhabbeti” yapıyorduk. Dedikodular, şakalar, şamatalar gırla gidiyordu. Dokuzuncu sınıfın birinci dönemi iyi ve hoş bir şekilde geçti. İkinci döneme başlar başlamaz dünya çapında bir trajedi oldu! Tam bir bilim kurgu filmi gibi anlar yaşandı. Bir anda okullar kapatıldı… Normalde tüm öğrencilerin -elbette benim de- dileklerimden bir okulların tatil olmasıdır. Gerek kar tatillerinde gerek yaz tatillerinde hepimiz aşı...