Ana içeriğe atla

TATİLLERDE DİNLENİN

 


Tatil zamanlarında her zaman büyük bir problem ile baş başa kalıyorum… Muhtemelen diğer öğrencilerin de büyük bir çoğunluğunun yaşadığı bir sorundur bu. “Tatil olunca ne yapmalıyım” ve “Tatil sonuna kadar hangi işleri bitirmeyi hedeflemeliyim” soruları… Hayattaki en zor sorulardan ikisi bunlar olabilir. İnsan kendi psikolojisi, vicdanı ve yorgunluğu ile karşı karşıya kalıyor.

Maalesef karar verme aşamasında da nispeten yalnız gibisiniz. Bir yandan dershane ve okulun verdiği yığınla ödev, diğer yandan ailelerin “biraz dinlenmen lazım yavrucuğum” sözleri… İki zıt istek arasında siz yapayalnız bir kedi yavrusu gibi bakakalıyorsunuz. Acaba doğru olan seçenek hangisi: Dinlenip okula tam gaz başlamak mı, tatilde manyak gibi çalışıp rakip elemek mi?.. Ben bu sorunun cevabını hiçbir zaman tam olarak veremem ve tatil bittiği zaman dengeli bir programı tamamlamış oluyorum -her ne kadar tüm tatilimi aylak aylak geçirdim diye düşünsem de-.

Tatil olduğu zaman -daha doğrusu tatil başlamadan önceki günlerde- kendime kelimenin tam anlamıyla “çılgın” bir program hazırlarım. Hazırladığım programı tamamlayabilmek için bir günün 60 saat falan olması gerekir. Tabii ki ben hiç bu duruma aldırış dahi etmeden programıma sürekli eklemeler yapar kendimi daha da baskı altında hissederim.

Yaptığım programların içerisinde genelde şunlar bulunur -ve elbette bir tanesini bile bitiremeden tatilimi yiyip bitirmiş olurum-: okulun verdiği yığınla ödev, dershanenin verdiği dağ gibi birikmiş testleri ve diğer ödevleri, bitirmeyi planladığım test kitapları, okumayı planladığım onlarca kitap, yazmayı düşündüğüm makaleler, okulda katıldığım sosyal etkinliklerin işleri, hazırlamam gereken projeler, üzerinde çalışmam gereken sunumlar, okul dergilerine yazacağım yazılar, instagram hesaplarımda paylaşacaklarımı hazırlama, günlük en az bir saatlik ağır bir spor planı ve belki de birazcık -ama çok çok az olma şartıyla- annemle gezip tozmak.

Planı uygulamak için masamın başına geçip oturduktan bir süre sonra, aynen telefonumun olduğu gibi “düşük pil uyarısı” veririm. Bu uyarıyı verdikten sonra da ders çalışma isteğim hiç olmaz. Sürekli bahaneler uydurarak kendimi rahatlatmaya çalışırım. “Bugün hava çok bulutlu olduğu için tam kitap keyfi günü”, “uzun zamandır bir şeyler yazmadım, hadi oturup makaleler yazayım”, “hava çok güzelmiş en iyisi bir dışarı çıkıp gezip dolaşayım”, “ay çok sıkıldım ve yoruldum, en iyisi kahve ve sohbet molasını biraz uzatalım” gibi türlü bahaneler bulurum.

Peki uyguladığım plan nasıl olur? Bu plan mı olur? Tabii ki hayır!!! Yukarıda yazdığım planın yirmide birini bile uygulayamamış olurum. Tabi planın uygulanmış bölümünün büyük bir bölümünü de son madde yani “annemle gezip tozmak” olur… Ne yapayım canım yani, dinlenmezsem okul açıldığında çalışma motivasyonumu nereden toplayacağım değil mi ama?!

Aslında bakarsanız bir tatil günü için çoğu insandan daha verimli ve fazla çalışmış olurum ama kendimi hep bir eksiklik içerisinde hissederim. Devamlı “insanlar benden daha fazla çalıştı, daha çok test kitabı bitirdi, daha çok roman okudu, kendilerini daha iyi geliştirdiler” diye düşünürüm. Ancak iyi planlanmış bir program ile rakiplerinizin sizi geçmesi çok da mümkün olmasa gerek. Hem sonuçta “tatil” denilen bir zamanın ilan edilmesinin temel nedeni “dinlenmek” değil midir? Eğer bu derece kuralcı isek bu kurala da uymak gerekir bence…

Elbette “tatilimi nasıl planlamalıyım” sorusunun büyük bir stres kaynağı olmasının sebebi “üniversite sınavının stresinden” dolayı. Son birkaç aydır -ki şu an 11. sınıfın kasım tatilinin son günlerini yaşıyorum- yedi/yirmi dört tek düşündüğüm konu “geleceğim nasıl olacak”. “Acaba üniversiteyi kazanabilecek miyim yoksa açıkta mı kalacağım” gibi insanı yiyip bitiren karmaşık sorular. İşin en kötü tarafı da bu soruların cevabının tahmini bir şekilde verilememesi. Siz kendinizi çok başarılı olduğunuzu düşünseniz de ülkenin dört bir yanından “iki milyon insan” sizinle aynı sınava girecek. Bu kişilerin sizden daha mı başarılı yoksa daha mı başarısız olduğunu bilmeniz de imkânsız… Böyle düşününce tam gaz çalışmam lazım hissi geliyor tekrar üstüme.

“Tatilimi nasıl geçirmeliyim” sorusuna geri dönecek olursak… Bence bir miktar çalışsak bile büyük bir çoğunluğunu dinlenmeye ayırabiliriz. Çünkü okul zamanı sabahtan akşama kadar -yemek yemeye bile doğru düzgün vakit bulamadan- çalışıp didinip duruyoruz. Bizler de insanız, robot değiliz ki! Dinlenmek her insan evladı için olduğu gibi bizim de hakkımız. Tatilimizi bazen kitap okuyarak, bazen sosyal medyada takılarak, bazen gezip dolaşarak, bazen de eğlenceli bir şeyler izleyerek geçirebiliriz.

Sonuç olarak, biz öğrenciler de üniversite sınavına hazırlanıyoruz diye kendimizi robot gibi görmemeliyiz. Tatillerin adı üstünde “amaç, yan gelip yatmak”… O hâlde neden bu kurala uymayalım ki? Kısa bir süreliğine enerji toplayıp okul açılınca tekrar çalışmaya başlarız. Herkese şimdiden iyi tatiller ve bol dinlenmeler dilerim...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...