Ana içeriğe atla

GÜNÜ GÜNÜNE ÇALIŞMAK

  


Herkesin verdiği ilk ders çalışma taktiği: Günü gününe çalışmak… Ders çalışma planını oluştururken ve kendimize hedefler belirlerken öncelikli olarak uygulamamız gereken kural gerçekçi olmak. Bu nedenle öğrencilere güzel bir haberim var: Günü gününe çalışmak diye bir şey yok!

Elbette ders tekrarı yapmak, bol bol soru çözerek pekiştirmek çok önemli. Ancak okul, dershane, ödevler, projeler derken her gün o gün gördüğünüz tüm dersleri tekrar etmeniz İM-KÂN-SIZ! Öğrencilerin büyük bir çoğunluğu gün boyunca okulda sekiz saat ders görüyor. Dershane olan günlerde bu sayı on ikiye çıkıyor. Akşamları dershaneden saat sekizde çıkan herhangi bir insan evladı, sizce o saatten sonra gece yarılarına kadar o gün gördüğü “tüm” derslerin konu tekrarını yapabilir mi? Ben de aynen şu an verdiğiniz cevap gibi düşünüyorum.

O hâlde “Bu sorunu nasıl çözmeliyiz?” sorusu hepinizin kafasının içinde dolaşıyor olsa gerek. Dershane günleri ders çalışmanıza gerek olmadığını düşünüyorum. En azından bir on birinci sınıf öğrencisi için.

Teneffüslerde ve soru çözüm saatlerinde çözdüğünüz soru miktarı o tempolu gün için yeterli olacaktır. Ayrıca, amacınız deliler gibi günde beş yüz tane soru çözmek olmamalı. Çözdüğünüz her soruyu anlayarak çözmelisiniz.

Ayrıca kullandığınız kaynakların da seviyenize uygun olması gerektiğini unutmayın. Kendinize göre çok basit bir kaynak çözerseniz hiçbir fayda sağlamaz. Başlangıç seviyesindeyken en zor kaynağı çözmeye başlarsanız -ki başlayabileceğinizi sanmıyorum- ders çalışmaktan nefret edecek hâle gelirsiniz. Bu nedenle “gerçekçi” bir günlük ya da haftalık plan yaparak olabildiğince düzenli bir şekilde o planı uygulamalısınız.

Günü gününe çalışmak imkânsız olsa da aşağı yukarı dershanenizle ve okulunuzla paralel gitmek oldukça faydalı olacaktır. Okulda veya dershanede konular anlatıldıktan sonra, o hafta içerisinde o dersin konu tekrarını ve soru çözümünü yapmanız sizin için en verimli “neredeyse günü gününe çalışma” metodu olacaktır.

Ayrıca çoğu dershane üniversite sınavına hazırlık amaçlı haftalık onlarca test ödevi vermekteler. Muhtemelen sadece o soruları bile anlayarak çözerseniz ve yapamadıklarınızı üstünden çok fazla zaman geçirmeden hocalarınıza sorarsanız başarılı olmanız kesinleşir.

Eğer genel olarak okul veya dershane ile eşit bir hızda gitmeyip konuları biriktirirseniz okul sınavları, deneme sınavları veya gerçek üniversite sınavı gelip çattığı zaman çok zor bir durum altında kalırsınız. Bu stres içerisinde çalışacağınız dersler de ne kadar faydalı olur bilemiyorum. Haftalık her dersten belli bir miktar çalışarak üstünüzdeki bu yükü azaltabilir ve çok başarılı öğrenciler olabilirsiniz.

Sanırım “günü gününe çalışmak” kavramını “okul ve/veya dershane ile paralel çalışmak” olarak değiştirmek çok daha mantıklı olacaktır. Kendiniz için en verimli ders planını belirleyip gerçekçi ve verimli bir şekilde bu soru çözme maratonunu tamamlayın. Unutmayın: Derslerinizi yığın hâline gelmeden önce azar azar da olsa çalışmaya ve tekrar yapmaya odaklanın.


 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...