Ana içeriğe atla

MATEMATİK-FEN BÖLÜMÜNDE OKUYUP TÜRKÇE-MATEMATİK BÖLÜMÜNDEN SINAVA GİRECEK ÖĞRENCİLERE TAVSİYELER

 


Bu bölümü sayısal bölümde okuyup eşit ağırlık bölümünden bir tercih yapmak isteyen öğrenciler için yazıyorum. Eşit ağırlık bölümü isteyen birinin sayısal bölümde okumasını mantıksız buluyorsanız bu bölümü okumadan geçebilirsiniz. Çünkü bu insanı biraz zorlayan bir durum olsa da başarısını büyük bir ölçüde etkileyeceğine inanıyorum.

Öncelikle bana “Sen neden böyle bir seçimde bulundun?” diye sorabilirsiniz. Ben matematiğimi güçlü tutmak adına böyle bir tercih yaptım. Her ne kadar eşit ağırlık sınıflarında sosyoloji, psikoloji ve uluslararası ilişkiler gibi derslerin içeriğini merak etsem de üniversite hayatım boyunca bu alanlar ile ilgilenebileceğim için kendi isteklerimi bir kenara atmaya karar verdim. İkinci nedenim ise yıl içerisinde fen derslerinden eski konulara yönelik yapılan tekrarlar sayesinde sınavın birinci oturumunda daha başarılı olabileceğimi düşündüm. Bütün hocalarım eşit ağırlık bölümündeki öğrencilerin fen dersleri zayıf olduğu için sınavda büyük bir fark yaratabileceğimi söylediler. Bu fikir bana da gayet mantıklı gelince “Neden olmasın?” dedim.

Sonuç olarak sayılsalcılar arasında bir eşit ağırlık sınavına hazırlanan öğrenci olmuş oldum. Bir yandan okul sınavları için üniversite sınavında işime pek de yaramayan fen derslerine çalışırken bir yandan görmediğim sözel derslerdeki eksikliklerimi kendim kapatmaya çalışıyorum. Şimdi sizlere bu eksikliklerimi nasıl kapattığımı anlatmak istiyorum.

Öncelikle dershane akşamları eve gelince kelimenin tam anlamıyla “pestilim” çıkmış oluyor. Bu saatten sonra oturup test çözecek hâlim olmadığından ben de sözel derslerden bir konu anlatım videosu izliyorum. Bu sayede konuyu az da olsa öğrenmiş oluyorum. Sonradan, bu alt yapı ile satın aldığım konu özetlerinden konuları okuyarak konuyu derinlemesine öğrenmiş oluyorum. Son olarak da test çözerek konuları pekiştirmeye çalışıyorum. Buna benzer bir rutin sayesinde sizler de sözel derslerinizdeki eksikliklerinizi kapatabilir, bir sayısal sınıfında olduğunuz hâlde başarılı bir eşit ağırlıkçı olabilirsiniz.

Elbette böyle bir seçimi yapmadan önce çok iyi düşünmenizi öneririm. Şu anda yazıklarım ile çok kolay bir iş gibi görünse de insanı çok yıpratıp bunaltıp strese sokan bir durum olduğunu da belirtmeliyim. Sürekli “Acaba eksik bir konum kaldı mı?”, “Ben tek başıma diğer öğrenciler ile eşit seviyede bir bilgi birikimini elde edebiliyor muyum?” gibi sorular aklımın içinde dönüp duruyor. Son durumda tüm konuları eksiksiz tamamlarsanız inanılmaz bir avantaj sağlayabilseniz de çok yıpratıcı bir süreç olduğunu unutmayın, tercihinizi ona göre yapın. Hayallerimize ulaşmak hiçbir zaman kolay olmadığından bu duruma katlanıp mutlu bir son görmeyi diliyorum… 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

CRUISE MACERASI

    Şu aralar oldukça heyecanlı bir olay yaşıyorum. Annemle bir uluslararası sağlık hukuku kongresinde geldik. Peki neredeyiz şimdi? Tam olarak denizin ortasındayız. Ege denizinde. 4 Ekim Çarşamba akşamı Ankara'dan otobüsle İstanbul'a geldik. Galataport'ta biraz vakit geçirdik. Kahvaltı, gezme dolaşma, kahve içme, sohbet, biraz da ödevlerimi yapma ve ders çalışmayla geçti sabahım. Öğlen 12.00 gibi pasaport kontrollerinden geçip gemiye bindik. Cruise'a. 10 günlük bir turdayım şimdi. Denizde seyir günlerinde kongreye katılıyorum ve geminin içinde annem ve annemin arkadaşlarıyla sohbet edip geziyorum. Geminin içinde tahmin bile edemeyeceğiniz her şey var. Havuzlar, yemek yerleri, barlar, devasa bir tiyatro salonu (kongre sunumları da burada yapılıyor), bowling salonu, spor merkezleri, spa, çocuklar için oyun yerleri, sinema salonu, alışveriş yerleri hatta casino bile var! Ancak en önemli şey yok: İletişim. DÜNYA İLE BAĞLANTIMIZ KESİLDİ "Nasıl yani?" ded...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...