2019-2020 eğitim öğretim yılında büyük
bir heves ile liseye başlamıştım. Bizler ortaokuldayken hatta ilkokuldayken
“liseli olmanın” ne kadar havalı ve muhteşem bir şey olduğu söylenirdi. Ayrıca
bütün Amerikan dizilerinde -özellikle de romantik komedi veya gençlik dizi ve
filmlerinde- lise hayatının ne kadar deli dolu, eğlenceli ve unutulmaz anlar
olduğu anlatılır.
Ben de bu heves ile liseye “havalı ve
eğlenceli” bir başlangıç yapmıştım. Okuldaki kulüp faaliyetlerinde çok
aktiftim, hocalara kendimi hızlıca tanıtmıştım, arkadaşlarımla da kelimenin tam
anlamıyla “lise muhabbeti” yapıyorduk. Dedikodular, şakalar, şamatalar gırla
gidiyordu. Dokuzuncu sınıfın birinci dönemi iyi ve hoş bir şekilde geçti. İkinci
döneme başlar başlamaz dünya çapında bir trajedi oldu! Tam bir bilim kurgu
filmi gibi anlar yaşandı. Bir anda okullar kapatıldı…
Normalde tüm öğrencilerin -elbette benim
de- dileklerimden bir okulların tatil olmasıdır. Gerek kar tatillerinde gerek
yaz tatillerinde hepimiz aşırı derecede sevinçli oluruz. Sanırım bu sefer tüm
dünya bu dileği o kadar çok üst üste dilemiş ki okullar tam olarak iki yıl
-İnanabiliyor musunuz? Koskoca iki yıldan söz ediyorum…- kapalı kaldı. Okulların
kapatılma nedeni ise dünya çapında öldürücü bir virüsün herkesi etkisi altına
alarak büyük can kayıplarına yol açması. Elbette bu durum da sadece lisenin
eğlenceli hayatını kaçırmamıza neden olmadı. Hem gençlik yıllarımızın büyük bir
bölümü gitti hem ergenliğimizi tam olarak yaşayamadık. Tüm derslerden büyük bir
eksiklik hissettik ve kayıp yaşadık.
Okullar açıldığı zaman -henüz pandemi bitmemiş
olmasına rağmen- ben on birinci sınıfa geçmiştim. Psikolojik olarak henüz
kendimi dokuzuncu sınıf öğrencisi -lisenin en küçükleri- gibi hissederken
korkunç bir gerçek ile yüzleşmek zorunda kaldım: Artık üniversite sınav
maratonu başladı… Bu şok ile harıl harıl ders çalışma sürecine girdik ve lise
hayatımız boyunca bir türlü keyifli bir süreç geçirememiş olduk. Artık o güzel
hayallerimi üniversiteye saklıyorum. Umarım iki yıla kadar bu pandemi biter de
muhteşem ötesi bir üniversite hayatım olur diye her gün düşünüyorum.
Bu üzücü ve traji-komik hikâyeyi
üniversite sınavına olan etkisine bağlamak gerekirse hiçbir alt yapımız olmadan
ağır lise konularını görmeye başladık. Tüm matematik hocaları “geometriniz
sıfır” diyorlar. Ki bu çok doğru. Dokuzuncu sınıfta tam geometri konularına
başlayacakken okullar kapandı ve o gün bugündür okula gitmedik. Nasıl bir anda
üst düzey geometri soruları çözebiliriz ki?..
Bu can sıkıcı durum sadece geometri ve
matematik derslerinde değil tüm dersler için geçerli… Bu nedenle bizim yaş
grubumuzda asıl başarı şu şekilde sağlanıyor: Pandemi sürecinde kendi kendine
en çok öğrenenler ve dersleri en iyi takip edenler başarıya ulaşıyor.
Bu açıdan üniversite sınavına “bir-sıfır
geriden” başlıyoruz demek hiç de yanlış olmaz. Elbette bizimle birlikte tüm
ülke hatta neredeyse tüm dünya aynı koşullara sahip olduğundan çok da büyük bir
kayıp yaşadığımız söylenemez. En azından yarışacağımız kişiler bizimle aynı
düzeyde olacaktır. Ancak bunu söylemek çok garip gelse de “iki yıl boyunca”
okula gidememek gerçekten düşünebileceğiniz en korkunç olaylardan biri.
Yorumlar
Yorum Gönder