Ana içeriğe atla

ERTELEME ALIŞKANLIĞINA SON!

 


Erteleme alışkanlığı dünya üzerindeki en kötü alışkanlıklardan biri olabilir. Bir işi gözünüzde büyüttüğünüz için ertelersiniz, ertelediğiniz için de gözünüzde daha çok büyür ve korkunç bir girdaba yakalanmış gibi hissedersiniz. Bu alışkanlıktan kurtulmak için de elbette birkaç küçük önerim var…

Öncelikle çalışma veya herhangi bir iş planı yaparken size en zor gelen işi ilk önce yapıp bitirin. Gerçekten bu sizin için büyük bir motivasyon kaynağı olacak ve rahatladığınız için diğer yapmanız gerekenleri de daha kolay ve hızlı yapmaya başlayacaksınız.

Eğer ben hayatta en zor işle başlayamam derseniz başka bir tavsiyem daha var. Elinizdeki küçük, basit ve hızlı bitecek işleri çabucak bitirip zorlandığınız işe daha uzun bir süre ayırarak tüm yapılacaklar listenizden kurtulabilirsiniz.

Tabii işlerinizi ertelememek için gereken en önemli şey kendinizi tanıyıp en verimli saatlerinizi belirlemek olsa gerek. “Kendi verimlinizi bulun” bölümünde bahsettiğim taktikleri uygulayabilir ve kendinize kolaylıkla kaliteli bir gün planlayabilirsiniz.

Zor olan görevleri sabah daha rahat yapabileceğinizi düşünüyorsanız sabah, akşam sakin kafayla yapayım diyorsanız akşam yapmak üzere planlamalısınız. Ancak bu planı yaptıktan sonra işleriniz “sadece bir plan” olarak kalmamalı. Bir an önce belirlediğiniz zaman saatleri içerisinde kalkıp o işi yapmaya başlamalısınız.

Bazıları hangi işi ne zaman yapacağını bilemeyip hiçbir işini yetiştirememekten çekiniyor olabilir. Arada sırada hepimiz işlerimizin üstümüze bir çığ gibi geldiğini düşünebiliriz. Bu çığdan kaçmak yerine en mantıklı, pratik ve hızlı yolu seçerek bu çığ ile savaşıp onu alt edebiliriz. Yeter ki kendinize olan güveniniz ve inancınız tam olsun.

Son zamanlarda aynı anda on tane projeyi birden hazırlıyorum. Bu on sayısını da durumu vahimleştirmek veya abartmak için söylemiyorum. Gerçekten bütün derslerden yapmam gereken büyük çaplı çok fazla iş var ve bazılarının zorluk derecesi diğerlerine göre daha yüksek olduğu için gözümde büyümüyor değil. Bu nedenle, bu sefer basit görünen ve daha az efor sarf etmemi gerektiren işleri öncelikle yapıp bitirdim. Onlardan kurtulup rahatladıktan sonra da diğer zor olan işlere geçtim. Kendim için yapılabilecek en verimli planı yaptığımdan işlerimi büyük bir kolaylıkla yetiştiriyor hatta kendime vakit bile ayırabiliyorum. Bu yoğunluğun arasında günde iki-üç saat kitap okuyup bu kitabımı yazmaya devam edebiliyorum.

Hem iş yığınınızı hızlıca bitirip hem de kendinize vakit ayırmak istiyorsanız ilk yapmanız gereken şey “o işin üstesinden gelebileceğinize inanmak”. Sonrasında da en pratik yolu belirleyip verimli zamanlarınızda işi daha fazla gözünüzde büyütüp ertelemeden işe koyulmak olacaktır. Sakın şunu unutmayın: Bitmeyen ve sonu gelmeyen hiçbir iş yoktur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÜNİVERSİTELİ OLARAK KENDİMİ KEŞFETMEK

    Doğan Cüceloğlu’nun “Var Mısın?" adlı eserini bir buçuk sene önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Kitabı o zaman okuduğumda üniversite sınavına hazırlık sürecinde bana yardımcı olmuştu. Kafamda meslek seçimi ve üniversite seçimi gibi şeyleri planlamıştım ancak detayları planlamamda destek olmuştu. Kitabı şimdi de üniversiteye giden bir genç gözüyle okudum ve o anda fark etmediğim başka anlamlar gözüme çarptı. Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmayı çok isterim. “Şimdi ve burada, bir başkasının kriterlerine göre var olmaya çabalayan bir insan mısın; yoksa kendi bilincinle oluşturduğun ölçütlere göre seçimlerini yapıp eyleme geçen biri misin?” [1] Kitabın ilk sayfalarından itibaren sık sık hayallere daldım. Kendimi sorguladım. Şu anki konumumu, hayattaki duruşumu sorguladım. Başka insanların kriterlerine göre yaşamak imkânsız. Herkesi aynı anda memnun etmek mümkün değil.   İnsanlar sürekli yorum yaparlar. Sizin kişiliğiniz hakkında, duruşunuz hakkında, başarınız h...

FELSEFEDE TEMELLENDİRME

    ÖN SÖZ Hayatımızın her parçasında düşünmek, yaratıcı olmak ve etrafımızdaki bilgileri sorgulamak çok önemlidir. Kitaplar okumayı ve okuduğum kitapları yorumlamayı çok seviyorum. Her geçen sene, hatta her geçen gün, eleştirel düşünme konusunda bir miktar daha geliştiğime inanıyorum. “Eleştirel düşünmenin” önemi hayatımızı ciddi anlamda etkilediğinden, felsefe derslerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bence, felsefe dersleri küçük yaş gruplarına da, adı “felsefe” olmasa bile, “yaratıcı düşünme eğitimi” şeklinde verilmeli. Pandemi başlamadan önce, okulun münazara topluluğuna katılmıştım. Münazara topluluğunda, argümanları nasıl sunduğumuzun büyük bir önemi olduğunu öğrenmiştim. Yaptığımız temellendirmeye göre aynı konuyu iki zıt şekilde sunabilir ve karşımızdaki insanları hangi tarafı seçersek seçelim, bu temellendirmeye göre ikna edebiliriz. Son günlerde en büyük hayalim avukat olmak… Yani “temellendirme” mantığını, savunmayı nasıl yapmam gerektiğini şimdiden ...

EHLİYET SINAVIM

    Lise hayatınız bitince ve on sekiz yaşınızı doldurunca gerçekten çok heyecanlı bir sürece atılıyorsunuz. Aşağı yukarı aynı zamanlarda üniversite sınavı, mezuniyet töreni, mezuniyet balosu ve araba kullanmaya başlama serüveni oluyor. Heyecanlı bir yaz tatili sizleri bekliyor. Haziran ayının sonu gibi liseden mezun olduk ve hayatımızın belirlendiği üniversite sınavından kurtulduk. Temmuzun başlarında da ehliyet kursuna başladım. Kursa başlama hikayem de hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşti. Ehliyetimi yaz tatilinde almaya kararlıydım açıkçası. Havalar bozmadan araba kullanmaya alışmak istiyordum çünkü. Ayrıca okul zamanı sürücü kursuna gitmek istemiyordum. Hazır bolca vakit varken rahat rahat kursa gidip kullanmayı öğrenmek istiyordum. Bir gün annemle sürücü kursu aramak için oturduğumuz yere yakın olan kursları gezip bilgi aldık. Bir kursta tam bilgi alırken "Dersimiz beş dakika içinde başlayacak. İsterseniz şimdi kaydolun ya da önümüzdeki ay başlayın dediler." Böyl...